Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
KALKINMA HAMLELERİNDE DİNİN ROLÜ - 27 Ocak 1984

KALKINMA HAMLELERİNDE DİNİN ROLÜ

İktisadî, ticarî, içtimaî... kalkınma hadisesinde dinin rolü ne olacak?" Günün soruşu budur.

"Kalkınma" bir "İnsan" işidir... Çalışma hayatı, iktisadî ve ticarî faaliyetler, içtimaî hadiseler... Hep insan içindir, insan üze­rinedir. Ekonominin kanunları hep "İnsan" mihveri etrafındadır. "Yetişmiş insan", kalkınmanın temeli ve hedefidir. Yetişmiş in­sana sahip bulunmayan ekonomiler, kalkınmaya yönelemezler. İnsan yetiştirmeye yönelmeyen cemiyetler, ekonomik ve kültü­rel kalkınmayı başaramazlar.

Kalkınma bir "Denge"yi ifade eder. Ruhî ve fizikî dengesi sağlam fertlerden meydana gelen cemiyet huzurlu bir cemiyettir Toplumda fertlerin birbirleriyle ve cemiyetle, cemiyetin fert lerle münasebetlerindeki "Kıymet Hükümleri" içtimaî denge ve huzuru sağlar. Sosyal bünyeleri sağlam cemiyetlerde ise, toplumu ileriye götürecek hamleler kolayca başarılır.

Kalkınmanın konusu da, vasıtası da insandır. Bu sebeple "Kalkınma Hamleleri" başlatılırken, "İnsan" unsurunun inanç kültür ve fizik yapısı tahkim edilmelidir.

İnsan "Ruh" ve "Beden"den meydana gelir. Beden sağlığı dengeli beslenme ile sağlanır. Ruh sağlığı için ise manevî beslenmeye ihtiyaç vardır. Bu sıhhatli-manevî beslenme sağlanmadığı takdirde insanın ruhî dengesi bozulur. Ebedî, kalıcı mükâfatlara talip olamayan ruhta gerçek saadet yoktur. Gerçek, mutlak kudrete inanmak ve yükselmek, ruhun ihtiyacıdır. Kalıcı, mutlak kudrete yükselmeyen ruhlar, manevî tatminden mahrum kalırlar. Ruh için en büyük istinadgâh dindir. Ebedî mükâfat ve mücazat duygusundan mahrum gönülde ahlâkî yücelikler, insanî faziletler, manevî meziyetler yeşertilemez.

"Ebediyet" duygusu ruhî bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç sağlıklı yollarla giderilmediği takdirde tatmin için ya sağlıksız yollar ara­nacak veya tatmin edilmeyen bu ihtiyaçlar, şuuraltına itilerek ruhî kompleksler, bunalımlar ortaya çıkacaktır. Son yıllarda özellikle genç kesimde görülen ideolojik saplantılar, bu bunalı­mın ve sağlıksız tatmin aramanın tezahürleri değil midir?

Ekonomik kalkınma dinî-manevî yapıdan tecrid edilemez ve "sadece mekanik unsur olarak" sağlanamaz. Ahiret mes'uîliyeti ve manevî mücazât duygusunu kaldırdığınız zaman insanınızı manevî yüceliklerde tutamazsınız. Vergi kaçaktan artar. Rüşvet alıp-verme hastalığı yayılır. İşe ve mesleğe sadakat azalır. Tüc­car müşteriyi, müşteri tüccarı aldatmaktan kaçınmaz... İşyeri emniyeti kalmaz... Zaman değerlendirilmez... Manevî mes'uliyet duygusu ile beslenip güçlenen "Kanunlara Saygı" kaybolur.

Islâmiyette sağlam bir şahsiyet, kuvvetli bir aile ve toplum yapısı öngörülmüştür. Yeni kalkınma hamlelerinde öncelikle ah­lâklı şahsiyet, sağlam aile ve toplum yapısı hedef alınmalıdır. Bu­nun sağlanması için ise, "Yaygın" ve "Örgün" din eğitimi ve din hizmetleri yeniden bu gözle ele alınmalı, bu hizmetler geliştiril­melidir.

Kalkınma hamlelerinde "Din”in fonksiyonu ihmal götürmez...