Bazı konular vardır. Herkes ilgilenir, herkesi ilgilendirir... Fakat icraata gelince, iş başa düşünce sahibi bulunmaz... Herkes birbirine bakar, tedbiri, külfeti başkasından bekler... Müstehcen neşriyat konusu da öyledir.
Yetki tedahülü müdür, görev dağınıklığı mıdır, her ikisi midir, yoksa hiçbiri midir? Değişik yorum, görüş ve bilgiçlikler var...
"Müstehcen" nedir? İlk tereddüt buradan başlıyor. Hangi resim, yazı, ses, görüntü, davranış müstehcendir? Müstehcenin tayininde esas tutulan bir kriter yok mudur? Bu konuda sağlam bir mi'yar bulunabilmiş değildir. Zira müstehcenin ölçüsü yorumlayanın tahsil seviyesine, kültür yapısına, inanana, ahlâk anlayışına göre değişmektedir.
Delikanlı oğlunuzla kızınızla, anne babanızla bir gazete, dergi, kitap okurken, televizyon ve film seyrederken, radyo ve kaset dinlerken, resme, afişe bakarken rahatsız oluyorsanız; yanınızdakiler sizden, siz onlardan utanıyorsanız, işte bu yazı, resim, görüntü, söz müstehcendir. Fakat bu, ferdin kültür yapısına, ahlâk anlayışına göre değişiyor... İlk problem bu!..
San'at eserinde müstehcenlik aranmaması gerektiği şeklinde bir anlayış var. Bu anlayış hukuk doktrinine kadar girmiş görünüyor. Müstehcen eser nasıl san'at eseri olur, kabalıkla incelik; çirkinlikle güzellik nasıl bağdaşır. cevabı yoktur... San'at, "nezih" olduğu ölçüde sanattır. Cemiyetin müşterek, "hicab" duygusunu rencide eden şeye san'at denilemez. Zehri teneke kutu içinde sunmazlar... Zehir, altın kupada da sunulsa zehirdir...
Müstehcen neşriyat konusunda bir başka problem, yetki-görev ve tedbir konusudur. Müstehcen neşriyatın önlenmesi veya cezalandırılmasından önce yapılacak şey, milli bünyenin, içtimaî ahlâkın, ferdî şahsiyetin tahkimidir.
T.C. Anayasası'nın 5. maddesinde devlete "İnsanın manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama" görevi verilmiştir. 28. maddede "genel ahlâkin korunması" maksadıyla alınabilecek hukuki ve idari tedbirlerden sözedilmiştir.
41. maddede "aile Türk toplumunun temeli" sayılmış; madde gerekçesinde ailenin “ahlâki bir çevre”, “mukaddes bir temel” olduğu belirtilmiştir.
O halde müstehcen, zararlı yayın ve faaliyetlere karşı devlet kuruluşlarına ciddi görevler düşmektedir. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TRT Kurumu Genel Müdürlüğü, millî ahlâkı, milli karakter ve seciyeyi yapan ve yıkan imkânlara sahiptirler. Basılı, sesli, görüntülü her türlü neşriyat sinema ve tiyatro sahneleri, televizyon ekranı, radyo yayınları 7'den 70'e bütün milletin her gün beraber olduğu verilerdir.
Milli seciyenin tahkiminde radyo mikrofonları ile televizyon ekranı kadar sihirli bir formül bugüne kadar bulunabilmiş değildir. Tiyatro ve sinema sahneleri her yaştan insanın devam ettiği eğlence ve kültür müesseseleridir. Okullar yeni nesillerin yetiştirildiği ocaklardır. Basın, resmî ye özel neşriyat, doğrudan kafa ve gönüllere hitabeden vasıtalardır. Bu imkanlar iyi kullanıldığı takdirde, milli bünyenin kısa ve uzun vadede kolayca tahkim edildiği görülecektir. Bu müesseselerin varlık sebebi de budur.
Müstehcen neşriyatın takip ve önlenmesine gelince, bu bir son tedbirdir. Bünye sağlamsa, dışarıdan girecek mikroplara karşı muaf ve muhkem olacaktır.
Bizde ne bünye muhkem, ne tedbir sağlamdır.
Türk Ceza Kanunu'nda müstehcen neşriyatı yasaklayan ve cezalandıran iki madde var... 426 ve 427 numaralı bu maddelerin uygulama alanı bulunamamasının sebebi, yukarıda izah edilen mi'yar yokluğudur.
Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu'nun 1953 tarihli bir kararında çıplaklığın "ar ve hayaya mugayir vaziyet ve fiilde tersim edildiği takdirde müstehcen" olacağı belirtilmiştir. Ar ve hayaya mugayir bu vaziyet ve fiili ise bugüne kadar bulabilen pek çıkmamıştır. Bu sebeple müstehcen neşriyat, san'at adı altında; yayıncılık örtüsü ve ticarî maksat kalıbı tahtında arttıkça artmıştır.
Müstehcenlik şüphesiz sadece çıplaklık ve soyunma demek değildir. Başkaları yanında yapılamayacak davranışlar; gayr-ı meşru fiiller de müstehcendir.
Müstehcen neşriyatın asıl tehlikesi "alışkanlık" meydana getirmesidir... Kalabalık ve muhtelit bir plaja ilk defa gelen ve plaj kıyafetlerini yadırgayan kimsenin biraz sonra alışması gibi, çoğu yabancı kaynaklı filmlerde sergilenen gayrımeşru davranışlar, sağlam aile yapımızı ve millî terbiyemizi hızla tahrip etmektedir.
Beynelmilel tehlikelere karşı milli bünyemizin muhkem olduğu ile teselli bulur, bu sağlam yapı ile övünür dururuz. Bu tahribat devam ettiği müddetçe yarın, üzerimize yönelen bunca ciddî tehlikelere karşı kullanacak başka çaremiz kalmayacak...
Milli terbiyeyi, sağlam aile yapımızı habire kemiren müstehcen neşriyatın asıl tehlikesi buradadır. Bu tahribat üzerinde ısrarla durmamız bundandır...