Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
MÜSTEHCEN NEŞRİYAT MİLLİ TERBİYEYİ TAHRİP EDİYOR - 21 Eylül 1984

Bazı konular vardır. Herkes ilgilenir, herkesi ilgilendirir... Fakat icraata gelince, iş başa düşünce sahibi bulunmaz... Her­kes birbirine bakar, tedbiri, kül­feti başkasından bekler... Müstehcen neşriyat konusu da öyle­dir.

Yetki tedahülü müdür, görev dağınıklığı mıdır, her ikisi midir, yoksa hiçbiri midir? Değişik yo­rum, görüş ve bilgiçlikler var...

"Müstehcen" nedir? İlk tered­düt buradan başlıyor. Hangi re­sim, yazı, ses, görüntü, davranış müstehcendir? Müstehcenin tayininde esas tutulan bir kriter yok mudur? Bu konuda sağlam bir mi'yar bulunabilmiş değildir. Zira müstehcenin ölçüsü yorum­layanın tahsil seviyesine, kültür yapısına, inanana, ahlâk anlayı­şına göre değişmektedir.

Delikanlı oğlunuzla kızınızla, anne babanızla bir gazete, der­gi, kitap okurken, televizyon ve film seyrederken, radyo ve ka­set dinlerken, resme, afişe ba­karken rahatsız oluyorsanız; yanınızdakiler sizden, siz onlardan utanıyorsanız, işte bu yazı, re­sim, görüntü, söz müstehcendir. Fakat bu, ferdin kültür yapısı­na, ahlâk anlayışına göre değişi­yor... İlk problem bu!..

San'at eserinde müstehcenlik aranmaması gerektiği şeklinde bir anlayış var. Bu anlayış hukuk doktrinine kadar girmiş gö­rünüyor. Müstehcen eser nasıl san'at eseri olur, kabalıkla incelik; çirkinlikle güzellik nasıl bağdaşır. cevabı yoktur... San'at, "nezih" olduğu ölçüde sanattır. Cemiyetin müşterek, "hicab" duygusunu rencide eden şeye san'at denilemez. Zehri te­neke kutu içinde sunmazlar... Zehir, altın kupada da sunulsa zehirdir...

Müstehcen neşriyat konusun­da bir başka problem, yetki-gö­rev ve tedbir konusudur. Müstehcen neşriyatın önlen­mesi veya cezalandırılmasından önce yapılacak şey, milli bünye­nin, içtimaî ahlâkın, ferdî şahsi­yetin tahkimidir.

T.C. Anayasası'nın 5. madde­sinde devlete "İnsanın manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama" görevi veril­miştir. 28. maddede "genel ahlâkin korunması" maksadıyla alınabilecek hukuki ve idari tedbir­lerden sözedilmiştir.

  41. maddede "aile Türk toplumunun temeli" sayılmış; madde gerekçesinde ailenin “ahlâki bir çevre”, “mukaddes bir temel” olduğu belirtilmiştir.

   O halde müstehcen, zararlı yayın ve faaliyetlere karşı dev­let kuruluşlarına ciddi görevler düşmektedir. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TRT Kurumu Genel Müdürlüğü, millî ahlâkı, milli karakter ve seciyeyi yapan ve yıkan imkânlara sahip­tirler. Basılı, sesli, görüntülü her türlü neşriyat sinema ve tiyat­ro sahneleri, televizyon ekranı, radyo yayınları 7'den 70'e bütün milletin her gün beraber olduğu verilerdir.

Milli seciyenin tahkiminde radyo mikrofonları ile televizyon ekranı kadar sihirli bir for­mül bugüne kadar bulunabilmiş değildir. Tiyatro ve sinema sah­neleri her yaştan insanın devam ettiği eğlence ve kültür müesse­seleridir. Okullar yeni nesillerin yetiştirildiği ocaklardır. Basın, resmî ye özel neşriyat, doğrudan kafa ve gönüllere hitabeden va­sıtalardır. Bu imkanlar iyi kulla­nıldığı takdirde, milli bünyenin kısa ve uzun vadede kolayca tahkim edildiği görülecektir. Bu müesseselerin varlık sebebi de budur.

Müstehcen neşriyatın takip ve önlenmesine gelince, bu bir son tedbirdir. Bünye sağlamsa, dışarıdan girecek mikroplara karşı muaf ve muhkem olacak­tır.

Bizde ne bünye muhkem, ne tedbir sağlamdır.

Türk Ceza Kanunu'nda müs­tehcen neşriyatı yasaklayan ve cezalandıran iki madde var... 426 ve 427 numaralı bu madde­lerin uygulama alanı bulunamama­sının sebebi, yukarıda izah edilen mi'yar yokluğudur.

Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu'nun 1953 tarihli bir ka­rarında çıplaklığın "ar ve hayaya mugayir vaziyet ve fiilde tersim edildiği takdirde müsteh­cen" olacağı belirtilmiştir. Ar ve hayaya mugayir bu vaziyet ve fiili ise bugüne kadar bulabilen pek çıkmamıştır. Bu sebeple müstehcen neşriyat, san'at adı altında; yayıncılık örtüsü ve ti­carî maksat kalıbı tahtında art­tıkça artmıştır.

Müstehcenlik şüphesiz sadece çıplaklık ve soyunma demek de­ğildir. Başkaları yanında yapıla­mayacak davranışlar;  gayr-ı meşru fiiller de müstehcendir.

Müstehcen neşriyatın asıl teh­likesi "alışkanlık" meydana ge­tirmesidir... Kalabalık ve muhtelit bir plaja ilk defa gelen ve plaj kıyafetlerini   yadırgayan kimsenin biraz sonra alışması gibi, çoğu yabancı kaynaklı film­lerde sergilenen gayrımeşru davranışlar, sağlam aile yapımı­zı ve millî terbiyemizi hızla tah­rip etmektedir.

Beynelmilel tehlikelere karşı milli bünyemizin muhkem oldu­ğu ile teselli bulur, bu sağlam yapı ile övünür dururuz. Bu tah­ribat devam ettiği müddetçe ya­rın, üzerimize yönelen bunca cid­dî tehlikelere karşı kullanacak başka çaremiz kalmayacak...

Milli terbiyeyi, sağlam aile yapı­mızı habire kemiren müstehcen neşriyatın asıl tehlikesi burada­dır. Bu tahribat üzerinde ısrarla durmamız bundandır...


bekleyiniz...