Son zamanlarda bazı dini konularda yanlış fetvalar verilmeye başlandı. Bunlardan biri de "Cuma Namazı" konusudur.
Bir iddiaya göre Türkiye'de Müslümanlar "hür" değildir. Cuma namazının farz olmasının şartlarından biri ise "Hür Olmak"tır. Müslümanların hür olmadıkları bir ülkede cuma namazı kılmak caiz değildir.
Cuma namazı ve cuma geleneği üzerindeki ikinci iddia ise "İzn-i Sultan" konusudur. Bu iddiaya göre, Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet olduğu için Türkiye'de "İzn-i Sultan" denilen devlet izni yok demektir. Zira devlet Müslüman değildir. Bu şart tahakkuk etmediği için de, kılınan cuma namazı sahih olmamaktadır.
Özellikle son zamanlarda Türkiye'de yaygınlaştırılmaya çalışılan bu iddia, Peygamberimiz Aleyhisselâmın şu mübarek sözlerini hatırlatmaktadır:
"Allah bir cemiyetten ilmi çekip almak suretiyle kaldırmaz. Milletler, gerçek âlimlerin tükenmesiyle alimsiz kalırlar. Gerçek bilginlerin tükendiği bu cemiyette, insanlar cahil önderler edinirler. Bu cahil önderler ilimsiz fetvalar verirler. Bu suretle kendileri de sapar, peşindekileri de saptırırlar. (Buharf. Müslim Tirmizî, İlim: 34, 13, 5; Ibni Mâce. Mukaddime: 8; Derimi, Mukaddime: 26; Ahmed İbn. Hambel: 2,162,180)".
İlim bir sentezdir. Alim ise bu senteze ulaşabilen... Türkiye'de cuma namazı kılmak caiz olmaz diyenler, bu suretle kendilerini de, peşindekileri de yanıltanlar, bu senteze ulaşamayanlardır.
“DAR'ÜL-ÎSLAM" VE "DAR'ÜL HARF” MESELESİ
Türkiye'de Müslümanlar'ın hür olmadıkları, o halde cuma namazı kılamayacakları iddiası, İslâm Fıkhı'nda mevcut "Dâr'ül-İslâm", "Dâr'ül-Harp" müessesesine dayandırılmak istenmektedir.
"Dâr'ül-İslâm" Müslümanlar'ın fethettikleri veya ahalisi kendi isteği ile Müslüman olmuş yerdir (H.GÖNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar, İlim Y. İst.1982. C.l. Sh. 240)". Ayrıca, nüfusunun tamamı veya çoğunluğu Müslüman olan ülkeler de dâr'ül-İslâmdır.
Türkiye bin yıllık Müslüman yurdudur. Nüfusunun hemen tamamı da Müslümandır.
İmam-ı Şafii'ye göre, İslâm hâkimiyeti akına bir defa giren ve "dâr'ül-İslâm olan bir ülke, artık hiçbir surette dar'ül-harp olamaz. Ebû Hanife'ye göre, dar'ül-İslâm'ın dâr'ül-harbe dönüşmesi mümkündür. Ancak, önceden dâr'ül-İslâm olduğu halde bilahare İslam ahkâmının tatbik edilmez olduğu bir ülkede, ahali emniyet ve güven içerisinde ise İmâm-ı Azam'a göre bu ülke yine de dâr'ül-İslamdır.
Laik bir ülke olduğu için, son zamanlarda ortaya atılan Türkiye'nin "dar'ül-harp olduğunu öne süren düşünceler, fıkhî hakikatlere dayanmamaktadır. Türkiye devlet olarak lâiktir. Ancak, millet olarak Müslüman, ülke olarak önde gelen bir İslâm ülkesidir. Fıkıh açısından da dar’ül-İslâmdır.
"İzn-i Sultan" konusuna gelince, bu şart cuma namazı için asli değil, tâli bir şarttır. Nitekim 4 mezhepten 3'ünde "İzn-i Sultan" diye bir şart yoktur. Sadece Hanefî Mezhebi'nde "İzn-i Sultan"dan söz edilmiştir. O da, namazı kimin kıldıracağı hususunda çıkacak muhtemel tartışma ve fitneyi önlemek içindir. Ülkemizde bu konu en sağlam şekilde disiplin altına alınmıştır. O halde, Hanefi ulemasınca aranan bu şart da tahakkuk etmiştir. Değil Türkiye gibi Müslüman bir ülkede, gayrimüslim ülkelerde bile cuma namazını kılmak caiz ve sahihtir. Bu konuda asr-ı saadetten bu yana fiili uygulamalar mevcuttur. Bir yer ki; orada cuma namazı kılmak caiz ve sahih olup cuma kılınmaktadır, o çevrede yaşayan Müslümanların diğer şartlar da varsa- cuma namazına iştirakleri farz olur. Bunun aksine yanlış dini fetvalar verenler, sadece devlet ve millete karşı suç değil, Allah'a karşı da günah işlemektedirler.
Cuma namazı bir fariza-i muhkemedir. Farziyeti "Kitab", "Sünnet" ve "İcma" ile sabittir. Kitap, Sünnet ve İcma gibi ana deliller mevcutken, ictihâdi ve tali bir şartın yokluğu öne sürülerek, kul sözü ile cuma farizası ortadan kaldıralamaz Şekk ile vakîn zail olmaz."
CUMA NAMAZI, İSTİKLAL VE HÜRRİYETLERİN SEMBOLÜDÜR
Müslümanlar için cuma namazı bir bütünleşme vasilesi, cuma hutbesi bir eğitim ve irşad vasıtası; cuma günü ise bir hafta bayramıdır. Cuma bayramı, Ramazan ve Kurban Bayramlarından daha muhkem, daha hayırlı ve feyizli bir gündür.
Cuma namazı Müslüman milletlerin istiklâl ve hürrietlerinin ilânıdır. Maraş Kalesi'ne asılan düşman bayrağını Kahramanmaraşlılar bir cuma günü, cuma namazı vesilesiyle indirmişler ve istiklâllerini bu namazla ilân etmişlerdir.
Cuma namazı ne cuma bütünleşmesi sebebiyle Türk milletinin hayatında bir cuma geleneği oluşmuştur. Cuma namazı için biraraya gelen insanlar birbirleriyle danışıp-tanışmışlar; bundan cuma pazarları, panayırları ortaya çıkmıştır.
Cuma namazı kılmamak için dinî bahaneler aramak yerine, bu farizayı yaygınlaştırarak sürdürmek için fırsatlar aranmalıdır. Bu dinî-milli gelenekler olmasa, Türk milleti olarak bugünlere gelmemiz mümkün bulunmazdı.
Cuma farizasını ortadan kaldırmaya çalışmak milli ve dinî bütünlüğümüz içerisine yeni yaralar açabilir. Bunun dünyevî ye uhrevi vebali de büyüktür, Asr-ı saadetten bu yana kesintisiz devam eden ve hikmeti içtimai hayata dönük olan bir ibadeti yaşatmaya çalışmak en doğru olandır.
Din adına işlenen günah, daha büyük günahtır.