Tarih, milletlerin tecrübe birikimidir. Her millet kendi başından geçen tarihi. hadiselerden, bilgi birikiminden, tecrübe potansiyelinden istifade eder. Karşılaştığı sıkıntılar ve yaşadığı olaylardaki başarısı da bu istifade kadardır.
İstifade edilmeyen tarih yok demektir.
Türk tarihi ve Türk-İslâm tarihi kadar eşsiz başarı, acı başarısızlıklarla dolu bir tarih yoktur. Türk tarihi bir bakıma insanlık tarihi demektir.
Biz bu tarihi potansiyelden uzun süre istifade etmedik. Daha doğrusu tarihimize, geçmişimize, bizim ve bizden olan şeylere iltifat etmedik. Bunun faturasını da çok ağır ödedik, ödüyoruz.
Her milletin ayrı bir kültürü vardır. Sevgisi, nefreti, tutkuları, kıymet hükümleri ayrıdır. Yeni yetişenlerin karakteri bu farklı duygularla oluşmuş, yoğurulmuştur. Bu sebeple tarih bir lüks değildir. Geçmişte yaşanmış, geride kalmıştır ama, istikbale bakar. Bugünlere ve yarınlara ışık tutar. Değerli tarihçi-yazar ilhan BARDAKÇI 'nın çırpınışları yerindedir. Türk milletinin geleceği ancak kendi tarih bazına oturtulabilir. Türk insanı ancak, karakter hamurunun yoğurulduğu millî kıymet hükümleriyle yeniden şahlandırılabilir
Son zamanlarda bu ihtiyaç daha çok hissedilmeye başlandı. 14-15 Eylül 1984 tarihlerinde Söğüt'te ERTUĞRUL GAZI İHTİFALİ" dolayısıyla toplanan "I. OSMANLI SEMPOZYUMU" bu yeni anlayışın, arayışın, uyanışın sonucu. Bize Osman'ı ve Osmanlı'yı hediye eden gazi ceddimiz Ertuğrul adına tertip edilen ihtifal de bu sempozyumla mânâsına yakışır bir espri, ruh kazandı.
3 KITAYA DAL-BUDAK SALAN KÖKLÜ AĞAÇ
Sempozyumda Şeyh Edebali eliyle toprağa atılan tohumun nasıl 3 kıt'aya dal-budak salan bir tûbâ ağacı olduğu anlatıldı. Bu nasıl bir irade, şuur, karakter, gayret ve salâbet idi ki, Söğüt'e birkaç yüz atlı ile gelen Kayı Aşireti'nden tarihin en uzun hanedanı, dünyanın en büyük imparatorluğu, devrin en güçlü orduları doğdu. Sempozyuma katılanlar bunun cevabını aradılar.
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Vehbi DİNÇERLER, atasının huzuruna 7 asır sonra el öpmeye gelen bir hayırlı evlât tevazuu içinde Osmanlı'nın sahip bulunduğu sağlam içtimai yâpi, milli ahlâk ve seciye üzerinde durdu. Yeni yetişenlere Söğüt'ten bir mesaj verdi. Bu mesaj, Türkiye'yi kurtaracak mesajdı. Tek çare idi.
Prof. Dr. Faruk SÜMER, yaşlı fakat dinç kafasını bir projektör gibi tarihin derinliklerinde gezdirdi. Bizi o ihtişama götürdü. "Kendimize dönmeliyiz! Başka çaremiz yok!" sözü bize âdeta tarihin bir ihtarı idi...
Prof. Dr. Mücteba İLGÜDER, 8. yüzyıl başlarında Mâveraünnehür'de İslâmiyet'le buluşan Türk ruhunun tarihin mûtad seyrini nasıl değiştirdiğini ve sebeplerini anlattı. Türklük meziyetlerine İslâmiyet ruhunun bindirilmesiyle ortaya çıkan muhteşem karakteri tahlil etti.
Prof. Dr. Bahattin ÖGEL, Türk kültürünün gelişmesinde Osmanlı'nın rolünü destanlaştırdı... "Er"i, “ErTuğrul”u "Efendi"yi, “Kadınefendi”yi, her ritminde mânâ ve mesaj dölü milli oyunları, milli âyinleri; rengini, cinayet kanından değil, şüheda kanından alan Türk bayrak ve sancaklarının oluşmasını şiirleştirdi.
Doç. Dr. Yavuz ERCAN Türk tarihinde ve Osmanlı devletinde gayrimüslimlere gösterilen hoşgörüyü, canlı misallerle tasvir etti. Ermeni komitacılara, düşmanla işbirliği yaparak ordularımızı arkadan vuran toplu Ermeni kıyamlarına mahkemelerce verilen haklı cezaları, bile niçin "infaz" değil, "tahfif" ettiğimizi, "tehcir"e çevirdiğimizi anlattı.
Doç. Dr. İsmet MİROĞLU, Osmanlı'nın gayrımüslimlere muamelesini anlatırken tarihte bir eşi daha bulunmayan idari ahlâk, idari fazilet dersi verdi.
Doç. Dr. Tuncer GÜLENSOY Anadolu'da Türk dilinin, edebiyatının gelişmesini ve bu seyirde Osmanlı’nın rolünü dile getirdi.
Doç.Dr. Alev ÇAKMAKOĞLU, Karakeçili'nin san'at inceliğini anlatırken, Osmanlı'nın ruh inceliğini de işledi.
NEDEN 703'ÜNCÜ SEMPOZYUM DEĞİL
Mihalgazinin hayrül halef torunu Tahsin YAPRAK, taze Osmanlı fidanını Söğüt toprağında yeşerten Edebali, Ertuğrul, Osman ve Mihalgazi dörtgenini hatırlattı. Onu dinleyenler sadece Mihalgazi'yi değil, Şeyh Edebâli'yi dinlediklerini anladılar.
Hocaların hocası Ahmet KABAKLI Hocanın 50 kişilik Alperen Bölüğü ile Harmanköy'e akın düzenlerken, hiç de "yorgun" olmadığını gördük. Kalemsiz, kağıtsız bir köşeye çekilemeyeceğini anladık. Bir saatlik tarih dersi ne Karmanköylüler'e ne Mihalgazi'ye, ne sefere katılan erenlere yetti.
Ertuğrulgazi ihtifali'ne İlhan BARDAKÇI’ın ısrarlı çağrısıyla koşup-gelenler biribirlerine "-703 yılda niçin 703'üncü değil de 1. Osmanlı Sempozyumu?" diye sordular. Sorunun cevabını, Erzurum'dan kalkıp Söğüt'e konmuş bir alperen gibi. 703 yıl öncesinin tarihini bize yaşatan Söğüt Kaymakamı Mehmet KAHRAMAN'ın konuya tesâhübünde bulduk, müteselli olduk. Belediye başkanı ve vali de takdir edildi.
I. Osmanlı Sempozyumu bir başlangıç olmalıdır. İlgili bakanlık ve özel kuruluşlar.Osmanlı ve diğer Türk tarihinin incelenmesine eğilmelidirler. Bu tarih içerisinde bugünümüze ve yarınımıza ışık tutacak tedbirler, disiplinler, müesseseler mevcuttur.
Geçmişine sahip çıkmayanlar, yarınlarıyla övünemezler.