Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
OSMANLI SEMPOZYUMU ÜZERİNE - 5 Ekim 1984

Tarih, milletlerin tecrübe birikimidir. Her millet kendi başından geçen tarihi. hadiselerden, bilgi birikiminden, tecrübe potansiye­linden istifade eder. Karşı­laştığı sıkıntılar ve yaşadığı olaylardaki başarısı da bu is­tifade kadardır.

İstifade edilmeyen ta­rih yok demektir.

Türk tarihi ve Türk-İslâm tarihi kadar eşsiz başarı, acı başarısızlıklarla dolu bir tarih yoktur. Türk tarihi bir bakıma insanlık tarihi demektir.

Biz bu tarihi potansiyelden uzun süre istifade etmedik. Daha doğrusu tarihi­mize, geçmişimize, bizim ve bizden olan şeylere iltifat et­medik. Bunun faturasını da çok ağır ödedik, ödüyoruz.

Her milletin ayrı bir kültü­rü vardır. Sevgisi, nefreti, tutkuları, kıymet hükümleri ayrıdır. Yeni yetişenlerin ka­rakteri bu farklı duygularla oluşmuş, yoğurulmuştur. Bu sebeple tarih bir lüks değil­dir. Geçmişte yaşanmış, ge­ride kalmıştır ama, istikbale bakar. Bugünlere ve yarınla­ra ışık tutar. Değerli tarihçi-yazar ilhan BARDAKÇI 'nın çırpınışları yerindedir. Türk milletinin geleceği ancak kendi tarih bazına oturtula­bilir. Türk insanı ancak, ka­rakter hamurunun yoğurulduğu millî kıymet hükümle­riyle yeniden şahlandırılabilir

Son zamanlarda bu ihtiyaç daha çok hissedilmeye baş­landı. 14-15 Eylül 1984 ta­rihlerinde Söğüt'te ERTUĞRUL GAZI İHTİFALİ" dolayısıyla toplanan "I. OS­MANLI SEMPOZYUMU" bu yeni anlayışın, arayışın, uyanışın sonucu. Bize Os­man'ı ve Osmanlı'yı hediye eden gazi ceddimiz Ertuğrul adına tertip edilen ihtifal de bu sempozyumla mânâsına yakışır bir espri, ruh kazandı.

3 KITAYA DAL-BUDAK SALAN KÖKLÜ AĞAÇ

Sempozyumda Şeyh Edebali eliyle toprağa atılan tohumun nasıl 3 kıt'aya dal-budak salan bir tûbâ ağacı olduğu anlatıldı. Bu nasıl bir irade, şuur, karakter, gayret ve salâbet idi ki, Söğüt'e birkaç yüz atlı ile gelen Kayı Aşireti'nden tarihin en uzun hanedanı, dünyanın en büyük imparatorluğu, dev­rin en güçlü orduları doğdu. Sempozyuma katılanlar bu­nun cevabını aradılar.

Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Vehbi DİNÇERLER, atasının huzuruna 7 asır sonra el öpmeye gelen bir hayırlı evlât tevazuu için­de Osmanlı'nın sahip bu­lunduğu sağlam içtimai yâpi, milli ahlâk ve seciye üzerinde durdu. Yeni yetişenlere Sö­ğüt'ten bir mesaj verdi. Bu mesaj, Türkiye'yi kurtara­cak mesajdı. Tek çare idi.

Prof. Dr. Faruk SÜMER, yaşlı fakat dinç kafasını bir projektör gibi tarihin derin­liklerinde gezdirdi. Bizi o ihtişama götürdü. "Kendi­mize dönmeliyiz! Başka çare­miz yok!" sözü bize âdeta ta­rihin bir ihtarı idi...

Prof. Dr. Mücteba İLGÜDER, 8. yüzyıl başlarında Mâveraünnehür'de İslâmi­yet'le buluşan Türk ruhunun tarihin mûtad seyrini nasıl değiştirdiğini ve sebeplerini anlattı. Türklük meziyetleri­ne İslâmiyet ruhunun bindirilmesiyle ortaya çıkan muh­teşem karakteri tahlil etti.

Prof. Dr. Bahattin ÖGEL, Türk kültürünün gelişme­sinde Osmanlı'nın rolünü destanlaştırdı... "Er"i, “ErTuğrul”u "Efendi"yi, “Kadınefendi”yi, her ritminde mânâ ve mesaj dölü milli oyunları, milli âyinleri; rengi­ni, cinayet kanından değil, şüheda kanından alan Türk bayrak ve sancaklarının oluşmasını şiirleştirdi.

Doç. Dr. Yavuz ERCAN Türk tarihinde ve Osmanlı devletinde gayrimüslimlere gösterilen hoşgörüyü, canlı misallerle tasvir etti. Ermeni komitacılara, düşmanla işbirliği yaparak ordularımızı arkadan vuran toplu Ermeni kıyamlarına mahkemelerce verilen haklı cezaları, bile niçin "infaz" değil, "tahfif" ettiğimizi, "tehcir"e çevirdiğimizi anlattı.

Doç. Dr. İsmet MİROĞLU, Osmanlı'nın gayrımüslimlere muamelesini anlatırken tarihte bir eşi daha bulunmayan idari ahlâk, idari fazilet dersi verdi.

 Doç. Dr. Tuncer GÜLENSOY Anadolu'da Türk dilinin, edebiyatının gelişmesini ve bu seyirde Osmanlı’nın rolünü dile getirdi.

Doç.Dr. Alev ÇAKMAKOĞLU, Karakeçili'nin san'at inceliğini anlatırken, Osmanlı'nın ruh inceliğini de işledi.

NEDEN 703'ÜNCÜ SEMPOZYUM DEĞİL

Mihalgazinin hayrül halef torunu Tahsin YAP­RAK, taze Osmanlı fidanını Söğüt toprağında yeşerten Edebali, Ertuğrul, Osman ve Mihalgazi dörtgenini hatır­lattı. Onu dinleyenler sadece Mihalgazi'yi değil, Şeyh Edebâli'yi dinlediklerini an­ladılar.

Hocaların hocası Ahmet KABAKLI Hocanın 50 kişi­lik Alperen Bölüğü ile Harmanköy'e akın düzenlerken, hiç de "yorgun" olmadığını gördük. Kalemsiz, kağıtsız bir köşeye çekilemeyeceğini anladık. Bir saatlik tarih dersi ne Karmanköylüler'e ne Mihalgazi'ye, ne sefere katılan erenlere yetti.

Ertuğrulgazi ihtifali'ne İl­han BARDAKÇI’ın ısrarlı çağrısıyla koşup-gelenler biribirlerine "-703 yılda niçin 703'üncü değil de 1. Osmanlı Sempozyumu?" diye sordu­lar. Sorunun cevabını, Er­zurum'dan kalkıp Söğüt'e konmuş bir alperen gibi. 703 yıl öncesinin tarihini bize yaşatan Söğüt Kaymakamı Mehmet KAHRAMAN'ın konuya tesâhübünde bul­duk, müteselli olduk. Bele­diye başkanı ve vali de tak­dir edildi.

I. Osmanlı Sempozyumu bir başlangıç olmalıdır. İlgili bakanlık ve özel kuruluşlar.Osmanlı ve diğer Türk ta­rihinin incelenmesine eğilme­lidirler. Bu tarih içerisinde bugünümüze ve yarınımıza ışık tutacak tedbirler, disip­linler, müesseseler mevcut­tur.

Geçmişine sahip çıkma­yanlar, yarınlarıyla övünemezler.