Değerli genç yazar Vehbi VAKKASOĞLU. “İnsan, toplum, devlet, çağdaşlaşma ve din” konusunda 99 "aydın" ile konuşmuş. 99 isim arasında Kasim Adasal ve Sulhi Dönmezer'den Cahit Tanyol'a; Samiha Ayverdi, Sepetçioğlu ve Tahîr Kutsi'den Aziz Nesin, Attilâ İlhan ve Tarık Dursun'a; Papa Eftim ve Vedat Nedim Tör'den Hayrettin Karaman ve Bekir Topaloğlu'na kadar her kültür, inanç ve kesimden insan var... Vasfi Rıza Zobu, Gürbüz Azak, Talât Sait Halman, Emel Esin, İsmail Cem, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, İlhami Soysal, kanaatlarına başvurulanlardan...
99 bilim ve branş adamına sorulan sualler şunlar:
1-Günümüzde insan ve toplum için din bir ihtiyaç mıdır? 2-Toplumumuzun sosyal ve ekonomik gelişmesinde dinin fonksiyonu nedir? 3-Yakın tarihimiz içerisinde aydınımızın dine karşı tutum ve davranışını nasıl buluyorsunuz? 4-Bu tutum ve davranışta bugün bir yenilik ve değişme var mıdır? 5-Dindar olmak çağdaş olmayı engeller mi, yoksa çağdaş olmanın gereği midir? 6-Aydın ile halk arasında bir diyalog kurulmalı mıdır? Bu konuda aydına ve din adamına düşen görevler nelerdir? 7-Dinî ve manevî değerlerin eğitimin her kademesinde verilmesini gerekli bulur musunuz? 8-Batı'da ve sosyalist ülkelerde aydın-halk diyaloğu nasıldır? Bu iki kesimin dine karşı tavır ve tutumu Türkiye ile kıyaslanabilir mi?
Bu iyi düzenlenmiş suallere, gerçekten orijinal cevaplar verilmiş:
-İnsan ve toplum için dinin ihtiyaç olduğu üzerinde -bir kişi hariç- ittifak edilmiş. Günümüzde dinin ferdi ve sosyal bir ihtiyaç olduğunu kabul edenler arasında Aziz Nesin, Tarık Dursun, Attila İlhan ve İlhami Soysal da mevcut...
DİN SOSYAL BİR DİSİPLİNDİR
Gerekçe olarak öne sürülenlerin özeti şu:
Yalan, rüşvet, sabotaj, cinayet, kul hakkı, devlet ve topluma isyan gibi suçlar konusunda din sosyal bir disiplindir. Bu disiplini kaldırırsanız, polis ve jandarmanın ulaşamadığı yerlerde suç ve suçlular artar. İnsanları ruhen diri, huzurlu, maneviyatlı tutmak için dîn lüzumlu... Sovyet Rusya'da bile, Lenin ve Stalin zamanında din üzerine konulan ağır baskılar hafifletilmiş bulunuyor.
Sosyal ve ekonomik gelişmede dinin müsbet fonksiyonu üzerinde ittifak var. Gerekçe olarak, dinin çalışmayı, zamanın iyi değerlendirilmesini, karşılıklı yardımlaşmayı emrettiği belirtilmiş. Ruhi huzur ve doyumu Bağlanmayan insan üretimde de verimli olmaz denilmiş.
Yakın tarihimiz içerisinde Türk aydınının dine karşı olumsuz tutum ve tavrını en iyi Papa II. Eftim özetlemiş ve bu konuda Türk aydınını kınamış. "Çeşitli sebepler, muhtelif faktörler, politik amillerle dinsizlik bir moda haline getirildi" demiş. Papa bu kapalı ifadeleri himmet edip açsa idi, kimbilir bizim bilmediğimiz ne planlar, ne hain stratejiler ortaya çıkacaktı.
Türk aydınının dine karşı olumsuz tutum ve tavrında düne göre bugün müsbet bir gelişme olduğu üzerinde ortak kanaate ulaşılmış. Dinden habersiz yetiştirilen nesillerin devlete ve topluma karşı tavırlarından dolayı aklımızın nihayet başımıza gelmeye başladığı gerçeği de, gerekçe olarak gösterilmis.
Dindarlık ve çağdaşlık konusunda Dr. Cahit Baltacı en iyi özeti yapmış: “-Dindar olmak ne çağdaş olmanın gereği, ne de çağdaş olmaya manidir. Dindar olmak, insan olmanın gereğidir!” 99 aydının hemen tamamı, bu espride birleşmiş.
Aydın-halk diyaloğu konusunda birbirine zıt görüşler var. Aykırı görüşlerin kesiştiği nokta, Türk aydınının halktan kopuk olduğu. Gürbüz Azak'ta çok güzel özetlediği gibi. "Çizgisini Batı’dan alan mimar, rengini Fransız parklarında arayan ressam, hırsız şair ve romancı, alçı kafalı bir aydın tipi oluşturmuştur. Bu tipin en büyük açlığı irfan eksikliğidir. Halkın irfan denizine dalmasını bir bilse, bu açlığını giderecektir. Tarihini yazan, coğrafyasını çizen, ekonomisine yön veren aydın işte o zaman ortaya çıkacaktır."
Dinî ve manevî değerlerin eğitimin her kademesinde (bazıları ilk, orta, lise kâfi demiş) verilmesinin gerekliliği konusunda da hemen hemen fikir birliği var. Ancak din bilgisi ve sevgisinin genel dersler arasında ayrı bîr ders olarak değil, mümkün olan bütün ders ve vesilelerle, sevdirici mesajlar halinde, hayat boyu verilmesi gerektiğine işaret edilmiş. Bir derste verileni diğer ders, okulda verileni sokak ve sosyal çevre geri alıyorsa, bundan verim alınmaz denilmiş.
Son soruya cevap olarak. Batılı aydının halkla içiçe bulunan, eserlerinde milli zevklere, milli motiflere yer veren sosyal uygulayıcılar olduğuna bilhassa işaret edilmiş. Demirperde ülkelerinde ise edebiyatın, sanatın ve aydının hür olmadığı belirtilmiş. Batı ve sosyalist ülkeler aydını ile Türk aydını kıyaslanırken de, bir kısım Türk aydınının geçmişte Türk toplumunu bir yerlere yönlendirmeye çalıştığı söylenmiş.
BULUTLARIN ÜZERİNDE DOLAŞAN MÜNEVVERLERİ İKAZ MAHİYETİNDE
Vehbi Vakkasoğlu, 99 Türk aydınını insan, toplum, devlet, çağdaşlaşma ve din konusunda konuşturmakla, bu okumuş kesimin dikkatlerini "Din Gerçeği" üzerine çekmiş bulunuyor. Sağdan, soldan, çeşitli dallardan bilim, sanat ve branş adamlarının belirttikleri ortak görüş ise, hâlâ bulutların üzerinde dolaşan bazı münevverleri ikaz mahiyetinde.
Din bir içtimai müessesedir. İslâmiyet ise, sadece dünya hayatını değil, hayat ötesinin huzurunu da ihata eden bir ilâhi müessesedir. “Modern ilimlerdeki gelişmeler, bu ilmî yenilikleri takibeden aydında artık inkâra mecal bırakmamaktadır (Recep Doksat a.g.e. 1734)”
Din ve çağdaşlaşma konusunda Vakkasoğlu takdire değer bir hizmet yapmıştır.