Türk milleti tarih boyunca kurduğu toplu hayır kurumları, hayır amaçlı vakıflar, kervansaraylar, aşevleri, bakımhaneler, hastane ve yetimhanelerle hayırseverlikte örnek bir millettir.
İlim hizmetleri, din hizmetleri, sağlık hizmetleri ve diğer hayırlar için sayısız müesseseler oluşturulmuştur.
O kadar değişik maksatlarla vakıflar kurulmuş ki, bunları ancak Türk milleti gibi "Millet Olma" tecrübesi engin; kendisini "Nizâm-ı Alem"den sorumlu saymış büyük bir millet düşünebilir.
Dev kütüphaneler, medreseler, şifahaneler, sebiller, kervansaray ve misafir konakları yanında değişik maksatlı vakıflardan işte ilk akla gelenler.
Fakir kızlara çeyiz alınması. Hasta kuş ve hayvanlara bakılması... Yük taşıyan hamalların dinlenmeleri için "Mola Taşları" dikilmesi. Fakir ve kimsesizlerin doyurulması...
Bunlar hiçbir milletin tarihinde emsali görülmeyen hayırseverlik örnekleridir.
Günümüze gelince:
Türk toplumu bugün de "Hayır Yapma, Hayır Bırakma" geleneğini sürdürüyor. Çocuğunun eğitimini, piyasanın gidişini, sokağın emniyetini, fabrika ve sanayileşmeyi, her şeyi "Devlet Baba'dan bekliyor da, hayır işleri konusunu, özellikle dinî amaçlı hayırları devlete bırakmıyor, devletle adeta yarışıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı 375 imam-hatip lisesinin bulunduğu binaların %90'ını bu hayır ehli yapıp devlete tahsis etmiştir.
Sayıları 3500'e ulaşan Kur'an kurslarının bulunduğu binaların hemen tamamı halka ait.
OKUL, CAMİ VE YURT YAPTIRMA YARIŞI SÜRÜYOR
Türkiye'de yaklaşık 65.000 cami bulunduğu resmi istatistiklerle tesbit edilmiş... Bunların da -birkaç istisna dışında- tamamı hayır sahiplerinin himmetleri ile inşa edilmiş. Cami yapımı durmuyor. Yılda yaklaşık 600 cami inşâ ediliyor. Hakiki sahibi Cenab-ı Hak olan bu inşaatların çıplak mülkiyeti ve hizmetkarları, yine bu gönüllüler ordusu.
Son yıllarda "Kendi Okulunu Kendin Yap" kampanyası vardı. Şimdi eskinin iyi bir devamı olarak, Sayın Millî Eğitim Bakanımız "Başkası İçin Okul Yap" kampanyasını başlattı. Bu davet cevapsız da kalmadı. Türkiye'nin her yanında ne kadar halli-vakitli adam varmış ki, 20 milyon, 30 milyon, 50 milyon sarfıyla habire okul yapılıyor, okul açılıyor...
Türkiye'de herkesçe bilinen büyük iş ve himmet sahipleri bir de "Yurt" yapımı faaliyeti başlattılar. Sabancı ailesinin Adana-Ankara-İstanbul zinciri ile hızlandırdığı bu faaliyet, göreceksiniz bütün yurdu saracak.
Türkiye Diyanet Vakfı Cami, Kur'an kursu, imam-hatip lisesi ve müftülük sitesi inşaatları; öğrenci bursları, fakir kesime giyecek ve yiyecek yardımları, kimsesiz hastaların tedavi ettirilmesi gibi hizmetlerle birlikte, üniversite şehirlerine öğrenci yurtları açmayı kararlaştırmış. Halkımızın Türkiye Diyanet Vakfına karşı gösterdiği ilgi tehacümü, eskinin "Yed-i Himmet" denilen muavenet ruhunu inşallah yeniden canlandıracak.
TÜRKLER, MÜSLÜMANLIĞI EN İYİ ANLAYAN, EN İYİ YAŞAYAN MİLLETTİR
Son yıllarda dernekçiliğin bazılarınca istismar edilir olması üzerine, hayır maksatlı vakıfların artmaya başladığı görülüyor. Her vakıf bir değil birçok hayır demek olduğuna göre, Türk milletinin ananevi hayırseverlik duygularının hayatiyetini koruduğunu kabul etmek gerekir.
Türk milleti Müslümanlığı en iyi anlayan ve en iyi yasayan millettir. Hayır hizmetleri konusundaki "Yarış" bundandır. Kötülükte değil, iyilik ve takva konusundaki bu yarış, “Fiten-i Ahirzaman”ın acı tecellilerine ters bir aydınlık çığırdır. Bu aydınlık çığırda yürüyenler çoğaldıkça, mübarek vatan toprağı, ata-yâdigârı tarihi eserlere eş manevi ziynetlerle süslenecektir.
Mal sahibinin yapacağı en akıllı hareket hayır yapmak, hayır bırakmaktır. Zira hayır, işleyen, yürüyen, ecri sahibi adına öldükten sonra da devam eden bir müessesedir. "Sadaka-i Cariye"dir. Altın yumurtlayan tavuk gibi, bira bin ecir katan eserdir... Sahibinin asıl malı; kendisinin olan serveti, işte bu hayra sarf edilendir, Diğer mallar ise sahibini ancak ölünceye kadar takip eder.
TÜRK İNSANININ GÖNLÜNDE PARLAYAN HAY1RHAHLIK DUYGUSU
Türk milletinin bu hayır kurma, hayır bırakma geleneği nereden geliyor? An'anevî birçok meziyetimizi kaybettiğimizi sandığımız şu asırda bu haslet, bu fazilet neyin nesidir? İslâmiyet'le o kadar bütünleşmişiz ki, dışarıdan esen her türlü rüzgâra, her türlü yanlış telkinlere rağmen ondan bir türlü kopamıyoruz... Türk insanının gönlünde parlayan hayırhahlık duygusu işte bundan...
Hayır duygusunun temelinde Allah rızası ve insanlık sevgisi vardır. Kardeşlik, sevgi, şefkat, acuna, diğergâmlık gibi ahlâkî meziyetler bu duygu üzerinde yeşerirler. Bu sebeple hayırseverlik duygusu bir bakıma din duygusu, dindarlık duygusu demektir.
Bu sosyal yardım ve hizmetler olmasa nasıl "Millet" olur, son çeyrek ve yarım yüzyılların dondurucu soğuklarına karşı kendimizi nasıl korurduk?
Hayır kurmanın, hayır bırakmanın sonunda millet varlığımızı koruma milli hedefi vardır. Bu çaba hem dünyamıza, hem ukbâmıza hizmet eder.
Büyük eserler; büyük himmet ve fedakarlıklar, ancak büyük milletlere vergidir. Son yüzyıllardaki millî gerilemelerimiz bile, bizi bu himmet ve fedakarlıklardan koparamamıştır. Halkımızın hayır işlerinde adeta yarışması bunun kâmil isbatıdır.
Allah, bu hizmet imkanını, yapamayanlara da nasibetsin...