Ceyhan Alfanyelek'in 13-20 Kasım 1984 tarihleri arasında TERCÜMAN gazetesinde yayınlanan Çin intibalarını okuyunca, Batı Türkistan seyahatimi hatırladım… Özbekistan'da, Tacikistan'da, Türkmenistan'da, Azerbaycan'da Türklüğün, Müslümanlığın hâlâ kazınamadığını... Yüzyılların, özellikle de son yüzyılın resmî tahribatı "Sovyet Türkistanı" adını takdığımız bu Müslüman-Türk yurdunda, millî inanç ve gelenekleri söküp atamamış... Hatta güçlendirmiş... Ulaşılamayan bir duygu, bir tutku haline getirmiş...
Altınyelek'in Doğu Türkistan seyahatindaki tesbitleri bizi aynı sonuca götürüyor.
İşte intibalarının özeti:
"Kaşgar Pazarı... Yıllar öncesinin Anadolu manzaraları... Bir köşede açıkhava berberi. Bir başka köşede ağaca astığı koyun etini balta ile parçalamaya çahşan kasap... Toz-toprak içerisinde başları börklü, sırtları kaftanlı, ayakları poturlu, uzun-sarkık bıyıklı Türkistanlı erkekler... Türkiye'den geliyorum deyince, pazarı bir uğultu kapladı... Her kapı açılıyor, her yüz gülüyor. Karındaş merhamet deyip, buyur ediyorlar...
Tarihi Eytgar Camii'nde 30 bin kişi ile cuma namazı kıldık... Namazdan sonra caminin önü mahşerleşti. Ortalığı "TEKBİR" sesleri aldı... Yüzlerce, binlerce el bize uzanıyordu... Saçımıza, omuzumuza, kolumuza dokunabilenler, salâvât getirip ellerini yüzlerine götürüyorlar... Bir muhteşem vuslat anı yaşıyoruz... Tercümanlar aradan çıkıyor... Kendimizi yurdumuzda sanıyoruz...
Azak köyünde bir Uygur Türk'ü toprağı avuçluyor, "Bir avuç toprağımızı Türkiye'ye götürün" diyor..
Kaşgarlı Mahmut'un, Rabia Hatun'un türbeleri, Müslüman Uygur, Özbek, Kazak, Kırgız ve Tacikler için birer moral üssü olmuş...
Urumçi... Sırtını Tanrı Dağları’na dayamış tarihî Türk şehri... Urumçiyi görünce, Anadolu'nun, Türk insanının kokusu geliyor burnumuza...
Tanrı Dağları... Çam ormanları arasında "yurt" dedikleri oba çadırları... Bin yıl öncesinin obalı, çadırlı, diri hayatını hatırlatıyor.
35 yılda Kaşgar ve diğer Türk bölgelerinde taş üstüne taş konulmamış... Kaşgar "Yasak bölge" ilân edilmiş... Bu yasak, henüz 9 ay önce kalkmış ve bu bölgeye ilk giren yabancılar bu Türk heyeti olmuş....
"Kültür Devrimi" sırasında aileye bir burjuva altyapısı denilmiş... Üretimde en küçük ferdi birimler bile ezilmiş... Köylü, en başta da Türk köyleri sefalete sürüklenmiş... Avukat, doktor, mühendis bütün okumuş kesim, çalışma tugayları ile demiryolu inşaatlarında, taş ve maden ocaklarında çalıştırılmış...
Camiler saldırıya uğramış. Pekçok Müslüman, evinde ibadet ederken dövülmüş, yerlerde sürüklenmiş, birçoğu can vermiş... Din adamları ağır işkenceler görmüşler...
Şimdi ibadet serbest... Devlet, din adamlarına maaş bağlamış. Kur'an-ı Kerim Uygurca'ya tercüme edilmiş ama bu her yerde yaygın değil.. Bütün Müslüman nüfusa ulaşmıyor... Bu sebeple en kıymetli hediye Kur'an-ı Kerim...
Halil Şıvgın bolc Kur'an-ı Kerim; Diyanet İşleri Başkanı'mızca kıraat edilmiş hatim kasetleri ve Türk Bayrağı götürmüş... Hasret kaldıkları bu dinî ve milli sembolleri görünce Kaşgarh, Turfanlı, Urumçili Türkler ağlamaya başlamışlar..."
Ceyhan Altınyelek'in, "Yılın Gazetecilik Olayı" olarak gördüğüm tesbitleri bu şekilde devam ediyor. Sonunda da merhum ve mağfur Arif Nihat Asya'yı konuşturuyor:
"Ağlayın parmakları nur sularından kınalı kızlarım!/ Ağlasın Meraga göklerinden, Meraga'ya bakıp yıldızlarım.../ Caber yok, Tiyenşan yok, Aral yok, ben nasıl varım?/ Ağla ey Tanrı Dağları’ndan indirilmiş Tanrım!"
Bizim bütün zamanları, bütün mekânları ihata eden "Tanrımız, Tanrı Dağları'ndan inip ağlamaz ama, sonunda bu kadere ağlayan; hep ağlayacak olan biz olacağız galiba...
Ceyhan Altınyelek'in Ankara ve Tokat milletvekilleri Halil Şıvgın ve Talât Sargın ile beraber yaptığı seyahat hatıralarından çıkan sonuç şu:
Artık "Çin Türkistanı" demeye alıştığımız ilk anayurdumuz Doğu Türkistan'da çok canlı, diri bir Müshıman-Türk varlığı mevcut...
Kaşgar'da, Urumçi'de, Turfan'da, Tiyenşan ve Tanrı Dağları'nın karlı, yüksek yaylarında hâlâ bin yıl öncesinin temiz gelenekleri yaşanıyor...
Kaşgar, Kaşgar'da cuma namazı sadece bir örnek... Bütün Doğu Türkistan, Uygur, Kazak, Tacik, Kırgız illeri bir Kaşgar...
Çok şükür...