Yeni yetişenleri, tesbit edilmiş belli hedeflere yönlendirmeyen eğitim sistemi sıhhatli, uyumlu nesiller yetiştiremez. Türk millî eğitiminin en büyük noksanlığı "eğitim" ve yönlendirme problemidir denilebilir. Batı'da son yüzyıl içerisinde "eğitici öğretim" ağırlık kazanmaya başlamıştır. Sadece "öğretim" değil, belki sadece "eğitim" de değil, "eğitici öğretim"... Yani eğiterek, öğrettiğine inandırarak, belli bir yön ve hedef çizerek öğretim... Telkine dayalı öğretim... Batı son çeyrek, son yarım yüzyıllarda artan bir hızla buna yöneldi...
Bunun aksi körpe dimağlarda "çelişki"ler meydana getirmektir ki, içtimaî çalkantıların sebebi işte bu çarpıklıklardır.
Biyoloji ve diğer bazı ders kitaplarında bir "gerçek" ilmî bir "kanun" gibi okutulan "evrim teorisi" diğer tabirle "Darwin Nazariyesi" henüz arayış içerisinde bulunan genç zihinleri bulandıran böyle bir çarpıklık, hesaplı-kitaplı bir "idlâl" vesilesi olagelmiştir.
Din görevlileri, öğretmenler, konuyu bugüne kadar açık, sıhhatli, rahat bir şekilde ele alamamış, tanışamamışlardır. Zira bir tarafta İslâmiyet'in hilkat (yaratılış)la ilgili açık hükümleri, diğer yanda resmî okulların, resmî ders kitaplarında, resmî bir yetki ile okutulan Darwinizm veya "Evrim Teorisi".. Diri, her gördüğünü kapan genç dimağlar da "müsbet ilim" diye sunulan bir nevzuhur görüş ile "iman"ı arasında, şüphe ve tereddütler içerisinde bocalayıp kalmışlardır.
Sadece Darwin nazariyesi mi? Felsefe ve sosyoloji kitaplarına buna benzer ne tahrip kalıpları, ne dinamitler yerleştirilmiştir.
Bir neslin iflâsı işte böyle sergilenmiştir. Türk çocuklarının ortak bir kıymet hükmü etrafında birleştirilememesinin, millî yapımızdan her gelenin bir taş koparmayı başarmasının sebebi budur.
NAZARİYE Mİ, KANUN MU?
Darwinizm nedir? Adı üstünde "Darwin Nazariyesi", "Evrim Teorisi"...
Lamarck diye bir bilgin çıkmış, "evrim" düşüncesini sistemleştirmiş. "Çevrede kazanılan karakterler, ırsiyet yoluyla yeni doğanlara geçer" demiş... İsbat vasıtası olarak da "zürafa"yı göstermiş... Güya, önceleri boyunları kısa olan zürafalar yüksek dallardan yiyeceklerini temin etmek için boyunlarını uzata uzata uzun boyunlu olmuşlar. Bu özellikleri ise ırsiyet yoluyla yavrularına geçmiş, bugünkü zürafa türü böylece oluşmuş. Meraklı bilim adamları, bu kehaneti isbat etmek için az uğraşmamışlar. Zavallı kobay farelerin hem erkek, hem dişisinin kuyruklarını kesmişler; bu kuyruk kesme ameliyesini, bıkmadan - usanmadan tam 21 nesil devam ettirmişler. Fakat yavru farelerin kuyrukları bir milim bile kısalmamış... Savaşlarda, trafik kazalarında sakat kalan binlerce kişinin peşine düşmüşler, çocuklarının da babaları gibi sakat doğmasını boşuna beklemişler...
"Darwin" diye bir bilim adamı daha da ileri gitmiş. "Çevreye en iyi uyan, en kuvvetli olan kalır, bütün zayıflar ortadan kalkar. Böylece yeni türler ortaya çıkar" demiş. Rivayeti kendinden menkul bu iddia da işbatlanamamış. Zira ne zayıflar ortadan kalkmış, ne yeni türler ortaya çıkmış. Şayet bunu isbat etselerdi, bütün canlıların basit ve tek hücreden meydana geldiğine, balık, kurbağa, sürüngen, maymun derken "eşref-i mahlûkat" dediğimiz "insan"ın ortaya çıktığına bizi de inandıracaklardı. Olmadı! Ne tesadüflerle asıl ve tek hücre, ne balıktan kurbağa ve sürüngen, ne sürüngenden maymun, ne maymundan tek bir insan "evrim"leştirebildiler...
GİZLİ KALAN MAKSAT
Bir Darwin çıkmış. Hevesli bir araştırmacı olarak bazı tahminlerde bulunmuş, bir hipotez ortaya atmış. Belki de ilim aleminde dikkatleri üzerine çekmek istemiş. Çekmiş ve tatmin de olmuş... O kadar işte!.. Başka bir iddiası yok ki adamın!.. Fakat bizdeki gayretkeşlik var ya, zavallı Darwin'in tahmin diye öne sürdüğü fikirlerini bir biyolojik "kanun" bir ilmi "gerçeklik" olarak sunmuşuz. Tarihî “materyalizm”e eşsiz bir malzeme bulduğumuzu sanmışız. Bu gayretkeşlikten yarın tahmin ve teori sahibi Darwin de şikâyetçi olacaktır. Zira hiçbir dürüst, yapıcı bilim adamı, görüşlerinin —Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı'mız Sayın Dinçerler'in ifadeleriyle- "ayırıcı", "kırıcı", "şaşırtıcı", "ilme güveni sarsıcı" "dinde şüphe uyandırıcı" maksatlara merdiven yapılmasını istemez.
Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Sayın M. Vehmi Dinçerler konuya el atmış bulunuyor. Bu gün de biyoloji öğretmenleri ve uzman bilim adamlarıyla bir toplantı yapacak. Bu toplantı ve istişareleri ileride de sürdürecek. Maksat, bir teori, bir hipotez uğruna Türk çocuklarının inanç ve vicdanlarıyla ters düşmelerini önlemek. Derslerde karşı görüşlere de yer verilmesini, kanaat ve kararın çocuklara bırakılmasını sağlamak...
Din görevlileri de artık rahatlamışlardır. " Bir tarafta dinî inançlarımız ve dinin söyledikleri; diğer yanda resmî müfredat, resmî kitap, resmî görüş... Biz ne yapalım!" diye sıkıntıya düşmeyeceklerdir.
Darwinizm ilmî bir "kanun" değil, biyolojik bir "gerçeklik" değil, tahmindir, faraziyedir.
Bizim gözümüzde değeri de o kadardır.