Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
KOMŞULUK ÖLDÜ MÜ? - 19 Nisan 1985

Bir günlük gazete "Komşuluk öldü mü?" başlığı ile seri yazılar röportajlar yayınladı. Daha çok şehirden, apartman hayatından misaller verdi. Şehir ve apartman hayatında, komşuluk nice gi­diyor, onu araştırdı.

“İyi komşuluk” önemli bir iç­timai hadise, bir sosyal seviye... Beraber yaşayacaksınız, aynı köyü, aynı sokağı, hatta aynı apartmanı paylaşacaksın... Aynı bakkaldan aynı fırından alışveriş edeceksiniz. Sokağın bozuk ol­ması, çöplerin zamanında alınma­ması, fırının o gün kapalı kalması, bakkal ve manavın açılmaması he­pinizi birden etkileyecek. İşte za­ruri komşuluk bu.

İşin bir de hak, hukuk yönü var. Komşuluk hakkı, kamu huku­kuna dair haklardan… Sadece maddî, dünyevi maksatlardan kaynaklanmaz. Komşuya "İnsan", komşu hakkına "Kul hakkı" d,ye bakmak var. Bu hak­kın altında "Hukukullah" saygısı yatar. Yaratandan ötürü yaratılanı sevme terbiyesi; kuldur, komşu­dur diye ona eğilme maksadı ara­nır.

Olgun, medeni cemiyetlerde komşuluk iyi münasebetlere, kar­şılıklı yardımlaşmaya, dayanışma­ya, nimetleri de, külfetleri de paylaşmaya sebep olur. Olgunlaşma­mış, içtimai olgunluğa erişmemiş cemiyetlerde ise çekişmeye, reka­bete, ham ve geri kavgalara…

Aynı çevrede yaşıyorsunuz. Sokağı, caddeyi temiz tutarsanız, bundan hepiniz faydalanırsınız. Aynı apartmanda oturuyorsunuz. Apartmanı bakımlı kılarsanız, bundan beraberce huzur duyarsı­nız. İçtimaileşmiş, cemiyetleşmiş insan topluluğu, komşuluğa bu gözle bakar.

İSLÂMİYET’TE KOMŞULUK

İslamiyet’te "iyi komşuluk", üzerinde çok durulan, ehemmiyet verilen bir konu... Nisa Suresi'nin 36'ncı ayetinde "Yakın", "Uzak" tasrihi yapılarak, "yakın komşuya da, uzak komşuya da iyilik edilmesi" emir buyurulmuş­tur.

Hz.Aişe validemiz, Peygambe­rimiz Efendimizin şöyle buyurdu­ğunu rivayet etmiş:

"-Hz. Cebrail bana mütemadi­yen komşuya iyilik yapmayı tavsi­ye etti. Öyle ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannet­tim. (Buhari, Müslim: Riyaz'üs Salibin Tercümesi. Divan İ.Başk Y.Ankara. 1980. 0.1. SI 340)".

Ebû Zer (R), Peygamberimizden şu hadisi rivayet etmiş:

"-Hz. Resulüllahın bana şöyle seslendi: Ey Ebû Zer! Çorbanın suyunu çokça koy ve komşu aile­lere bak; onlardan muhtaç olanla­ra münasip bir pay ayır! (Müslim, a.g.e. Sh. 340-341)".

İnsanlık bu seviyeye ne za­man, nasıl ulaşabilir diye düşün­meye değer. Gerçekten değer.

Başka bir hadis-i şerifte Peygamberimiz, “-Şerrinden komşularının emin bulunmadığı kimsenin mu'min olamayacağını” üç defa yemin ederek ifade buyurmuş…

İslamiyet’te komşuluğun sınır­ları da tartışılmıştır. Hz. Ali Efendimiz "Ezan sesinin ulaştığı yer"; Hz.Aişe validemiz "4 taraftan 40’ar hane olarak" tarif etmiştir.

Bazı hadislerde gayrımüslim komşuların da görüp-gozetilmesi emir ve tavsiye buyurmuştur.

"İyi komşuluğun memleketleri mamureye çevireceği" başka bir hadis-i şerifte belirtilmiştir.

BİR KOMŞULUK VARDI

Eskiden köyde-kentte İslâmiyetin "Komşuluk" hakkında koy­duğu bu hükümlere harfiyen uyu­lurdu. Sünnette, mevlitte, düğün­de konu-komşu tören sahibine iş bile bırakmazlardı. Bir düğün ol­duğunda, bütün köy delikanlıları dibekte solku döğer: her evden, başlar üstünde taşınan baklava tepsileri çıkar; yiyecek-yakacak ne varsa konu-komşu tarafından karşılanırdı. "İmece" denilen bir âdet vardı Şimdi kaç köyümüzde yaşatılmaya çalışılıyor, doğrusu bilemiyorum. Tarla mı sürülecek, ekin mi derilecek, ev mi yapıla­cak, bir imece ki, kotarılacak işin ne zaman başladığı, ne zaman bit­tiği bilinmezdi. "Köy odası" deni­len bir içtimaî müessese mevcut­tu. Köyün erkekleri her fırsatta burada biraraya gelirler, şahsi işleri, amme işlerini görüşür, danışırlardı. Birkaç yıl önce birer vesi­le ile gidebildiğim Ayaş'ın "İlhan" ve Yenimahalle'nin "İm­rendi" köylerinde bu "Köy odası" geleneğinin hâlâ yaşandı­ğını memnuniyetle gördüm.

Şehirlerde de, kadın ve er­keklerin kendi aralarında "Komşuluk" münasebetleri olur­du. Mahalleye bir yabancı geldi mi, olağan dışı bir şey oldu mu, pencerelerden, balkonlardan, saçaklardan başlar uzatılır, bu haber konu-komşuya hemen yayılırdı.

Şimdi şehirlerimize apartman hayatı hakim oldu. Aynı apartmanda oturan komşuların sıkıntılarından, sevinçlerinden ha­berleri olmuyor. Bir dairede "Ce­naze" oluyor da, bitişik daireden şarkı, türkü, eğlence, komiklik sesleri geliyor. Kim borçlu, hasta, kim dertli, haberdar olan da, ilgilenen de yok. Okula, aske­re giden mi var, okuldan, asker­den dönen mi, kimsenin umurunda değil.

Niçin böyle?. Bu hale nasıl geldik? Harp-darp görmüş, bollu­ğu da, kıtlığı da yaşamış bir top­lum bu hale birdenbire mi gelmiş? Allah'ın emri, Peygamberin kavli nasıl çiğnenmiş?.. Peygamberimiz Efendimiz- "İyi komşuluk, mem­leketleri mamureye çevirir" diye boşuna buyurmamış. Hadis-i şeri­fin mefhum-u muhalifi, bugünkü cemiyet hayatımızın, milletimizin tasviridir.