Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
HATADAN DÖNMEK FAZİLETTİR - 26 Nisan 1985

Kul kusursuz olmaz. Kuluz, za­man zaman hatalar yaparız. Kalp kırar, kul hakkı alırız. Kalp kıran gönül almayı, kul hakkı alan helallaşmâyı düşünemez, ihmal eder. Hatalar böylece yerleşir, kemikleşir, hayatiyet ve devamlılık kazanır.

Cemiyet içerisinde yaşanan kır­gınlık, kavga ve gruplaşmalar he­men daima küçük ve istenmeyen sehivlerle başlamıştır. Küçük kü­çücük hatalar, yanlış anlamalar daha baştan düzeltilmediği için de büyümüş, problem haline gelmiştir.

Bir ilçe yöneticisinden mektup aldım. Hakkında hiçbir inceleme, soruşturma yapılmadan tayini çı­karılmış. İl ve ilçenin üst yönetici­leri tayin mucibini ilgiliye tebliğ et­meden iade etmişler. Bir de üst yazı yazmışlar. Hakkında nakil ta­sarrufu yapılan ilçe yöneticisinin çevre ilçelere de örnek olan başa­rılarından, aldığı takdir ve teşek­kür belgelerinden söz etmişler. Nakil tasarrufunun iptalini iste­mişler. Bunun üzerine mahalline bir soruşturma heyeti gönderilmiş. Heyet, medih ve senalarla dolu bir rapor vermiş. Bu yetmemiş bir so­ruşturma daha açılmış. Bu soruşturma da mağdur yöneticinin lehi­ne sonuçlanmış. Bütün bunlar oluncaya kadar ise 8-10 ay geç­miş. Fakat tasarruf ne hikmetse, hâlâ iptal edilmemiş.

Şimdi hakkında haksız tasarruf yapılan ilçe yöneticisi yakınıyor: "8-10 aydır ateş üzerinde gibi­yim. Boynuna urgan geçirilen idam mahkûmu gibi, ayağımın al­tındaki sandalye ha çekildi ha çe­kilecek diye bekliyorum. Aynı duyguları eşim, yakınlarım ve ço­cuklarım da yaşıyor, üzüntüm nakledilmiş bulunmama değil, ça­lışıp da ne olacak, falanca çalıştı da ne oldu diye su-i emsal gösteriliyorum. Buna üzülüyorum."

HATADAN DÖNMEK

Hatadan dönmek fazilettir. Bir görevli nakledilmek isteniyor­sa edilir, fakat mesnedini bularak. Valilik itiraz etmişse, teftiş heyet­leri sebep yok demişse, üstelik bir de takdir ve methetmişse, bütün bunlara rağmen tereddüt-ü resmî devam ediyorsa, artık bu, "Devlet İcraatı"; hizmet icabı olmaktan çı­kar, şahsi inatlaşmaya girer ki, kamu ve idare hukukunda şahsî temayüller, kompleksler değil, idarenin ve ammenin menfaati, hizmetin faydası söz konusudur.

Bu misal, herhangi bir bakanlık veya kuruluşu ima eden bir örnek olarak alınmasın... Ancak, insan olarak, âmir ve memur olarak bu örnekler herkesin başına gelebilir, gelmektedir. "Tükürdüğünü yala­mamak" gibi bir de atasözümüz var. Çoğunlukla yanlış yorumlanır, yanlış uygulanır, idari tasarruf var ki isabetlidir, ısrarı gerektirir. Ta­sarruf var ki hatalıdır, bu hatadan derhal dönmek, sahibine Allah'ın yanında da derece kazandırır.

Şöyle bir Hadis-i Şerif var:

"-Yapılan hatadan derhal geri dönmek her Müslüman'a vacip­tir."

"-Derhal" tabirini, hadis met­nindeki "âle'l fevr"den çıkarıyo­ruz. Yani hatadan fevri olarak, aniden, birdenbire geri dönmek... İstenen bu!..

Yapılan hatadan "hemen", "derhal" dönme mefhumu, Al-i İmran Suresi'nin 135'inci ayetin­de de var. Aynı ayette, hatada "ısrar" edilmemesi telkini de mevcut. Bu da konunun vicdan muhasebesi, iç huzuru, istikbale ait yönü.

BUGÜNLER GEÇER

Amir-memursunuz, işçi-patronsunuz, baba- evlâtsınız... Bugünler geçer. Evlâtsanız ana-baba, memursanız âmir, amirseniz memur olursunuz. Ama ne olursanız olunuz, akıbet vicdanınızla, yaptıklarınızla, amel defteri­nizle başbaşa kalırsınız. Hasene, seyyie ne varsa Mahkeme -i küb­rada hepsi önünüze konulur.

İslâmiyet’te "kul hakkı" diye dehşet bir müessese var. Kul hak­kı almanın tevbesi bile şarta mual­lak... Hakkı alınan kul ile helallaşmaya bağlı. Bunu sağlamadan Cenab-ı Hakk'a iltica makbul değil. Buna benzer hükümler "Medenî Hukuk"ta, "Amme ve İdare Hukuku"nda da var. Tazmin, te­lâfi, eski hale iade,vesaire gibi... Akıl için yol bir... Devlet yetkisi kullanan, ilâhi hukukta da, beşeri hukukta da "Lâyüs'el" değil... Hele bu yetki âmme yetkisi ise... Ammeden alınan salâhiyet "kılı kırk yararcasına" kullanılmalıdır. "Sırat Köprüsü"nde yürür gibi.

Huzurullahta bütün yaptıkları­mız idam gömleği veya beraat fer­manı gibi boynumuza asılacak de­mi?

İmanı olan, mesuliyet duygusuna sahip bulunan, bunu herkesten çok düşünmelidir. Zira “Hesap Günü”nde boynuzsuz koyun boy­nuzlu koyundan, mağdur mağdur edenden, güçsüz güçlüden hakkı­nı alacaktır.

İyi yetişmiş insan, daima geniş görüşlü, geniş ufuklu, müsama­halı, anlayışlı, affedici insandır. Medenî olmanın da gerçek mede­niyet demek olan Müslüman olma­nın da en önemli şartı bu vasıflar­dır.

Öfkesine, inadına uymak "her" kişinin işidir. Öfkesini, ina­dını, nefsini yenmek ise "er" kişinin... Pehlivan sadece başka­larını yenen değil, asıl er, asıl pehlivan, öfkesini, inadını yenen, nefsini mağlup edendir.

Sonradan pişman olunacak işi yapmamak. Bir sehiv, bir hata, bir hesapsız iş yapmışsa derhal "ale'l fevr" o hatadan dönmek... Sahibine "acz" değil, fazilet ka­zandırır.

Aklın ve imanın icabı budur.