Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
TERCÜMAN BİR MEKTEPTİR - 5 Temmuz 1985

(Bugün dünya ahvalini, dünyanın fikrî ve ideolojik gidişini okuma, öğrenme ihtiyacı adeta aslî bir ihtiyaç haline gelmiştir. O halde bu mektebin kıymeti daha da artmıştır...)

"Hacet-i asliye" denilen zarurî ihtiyaçlar vardır. As­gari ölçüde de olsa bir insa­nın yaşaması için lüzumlu yi­yecek, içecek, giyecek, mut­fak malzemesi, ev, binit, av aletleri, sanat-zanaat ve mes­leğin icrasına yarayan alet-edevat, okunan-baş vurulan kitaplar fıkıh ölçülerine göre hacet-i asliyedir.

Aslî ihtiyaç maddeleri her çeşit dini vergiden muaftır. Zekât, fitre gibi malî ibadet­lerin nisabına dahil edilmez­ler.

Okuma bir ihtiyaçtır. Tek­niğin, günlük hayatın içerisi­ne girdiği; dünyanın bir ye­rinde cereyan eden olayın di­ğer ülke ve insanları da ko­layca etkilediği; dünya ha­berlerinin komşu haberleri haline geldiği çağımızda, sa­dece meslekî değil, gündelik okuma da adetâ aslî bir ihtiyaç olmuştur. Bu sadece il­min "farz" oluşundan değil, her gün değişen ve gelişen dünyaya ayak uydurabilmek için okumanın adetâ aslî bir ihtiyaç haline gelmesindendir.

Gazeteyi sadece "ticarî meta" değil, bir yaygın eği­tim, millî terbiye vasıtası olarak anlamalıdır. Fikir ga­zeteciliği bir fikir namusunu temsil eder. Okuyucu, oku­duğu gazete ile bütünleşir. Onunla düşünür, olaylara o gözle, o gözlükle bakar. Fikir gazetesi, okuyucu­nun fikriyatına, ideallerine, temayüllerine, tutkularına, hayranlıklarına, tepkilerine, isyanlarına tercümandır. Okuyucunun çevresinde gör­düğü anlayışsızlıklara, ipti­dailiklere, zıtlıklara karşı reaksiyonu,okuduğu gazetenin bu konulara el atması ile tat­min bulur, söner. Okuyucu ve kamuoyu ile yetkili merci­ler arasında bir başvurma, fi­kir alışverişi böylece nizamî ve disiplinli bir şekilde sağ­lanmış olur.

TERCÜMAN gazetesi bu ölçüde, bu seviyede bir fikir gazetesidir. Okuyucusu ile bütünleşmiş; mustekar ya­yınları, ilave neşriyatı, gün­lük fıkra ve yazıları ile bir ekolü temsil etmiştir. Rama­zan Bayramı'nda 2, Kurban Bayramı'nda 3 günlük inkı­ta, bu sebeple okuyucuda bir boşluk meydana getiriyor. Her gün beraber olduğumuz; dost, arkadaş, fikirdaş oldu­ğumuz gazetemizi arar hale geliyoruz. İki gün, üç gün sonra karşılaşacağımız ânı sabırsızlıkla bekliyoruz.

Bu bayramda, gazetelerin günlük olarak ulaşamadığı bir mahrumiyet bölgesinde idim. Nizamî iki günlük inkıtaya dört gün daha eklendi. Dünya ile irtibatımı radyo ve televizyonla kurmaya çalış­mış isem de nafile... Gerçek­ten de öyle... Ahmet KABAKLI 'nın fikir açlığımızı doyuran üslubunda; Rauf TAMER'in duygularımıza tercüman olan öz ve özet-deyişlerinde; Yavuz DONAT’in Ankara, parlamento ve si­yaset tesbitlerinde; Mukbil ÖZYÖRÜK hocanın hatiften gelir gibi söylediği babavari yorumlarında; Ergun GÖ­ZE'nin İslâm-Türk fikriyatı­na hakikî sahibi olarak yap­tığı çıkışlarında kendimizi buluyormuşuz meğer... Onlar yazınca kendimiz yaz­dığımızı, onlar söyleyince kendimiz söylediğimizi sanıyormuşuz. Onları okurken kendimizi, kendi gönlümüzü, hissiyatımızı, fikriyatımızı okuyormuşuz...

26 Haziran günü, biriken 6 günün gazetesini birden al­dırdım. Türk millî kültürü­nün hizmetinde aynı çaba sü­rüyordu. Ahmet KABAKLI Türk çocuklarının Batı tekniği karşısında komplekse düş­memeleri gerektiğini; Frank­furt'ta açılan "Osmanlı Zamanı Türk San'at ve Kültürü" sergisini gezen F.Alman Cumhurbaşkanı'nın kendi vatandaşlarına "-Bu sergiyi geziniz! Aramızda çalışan bu insanların ne kadar üstün bir kültürden geldiklerini görü­nüz!.," diye seslendiğini ya­zıyordu...

Rauf TAMER "ticaret ter­biyesinden, "çarşı- pazar adabı"ndan, "vergi, fatura, evrak hileleri"nden sözediyor, "-Hepimiz çarpık bir eğitimin içinden gelmişiz besbelli..." diyordu.

"Takdir"e dayalı bir "ka­za" sebebiyle "bayram"da bayram yapamayan Yavuz DONAT "*Kimse kimseyi sevmiyor. Esnaf esnafı, va­tandaş memuru, memur va­tandaşı sevmiyor. Kimsenin kimseye itimadı kalmamış" dedikten sonra "-Ahlâkî konularla ilgili dâvalarda artış var" tesbitini yapıyordu.

Mukbil ÖZYÖRÜK "disco" gürültülerinden yakını­yor, müzik terbiyesinden söz ediyordu.

Diğer sütunlarda ise "kültürsüz medeniyet"ten, "kül­türe darbe"den bahsediliyor­du.

Gazete vardır, resimlerine bakmak için alınır. Gazete vardır, haber başlıklarını, ba­zı "tip" haberleri okumak için alınır. Gazete vardır, her gün onu almak, eve götür­mek, köşe-yazılarını sindire sindire incelemek, hattâ sesli okuyup ev halkına da dinletmek, bir aile reisliği vazifesi­dir. Zira bu, aile terbiyesine, çocuk terbiyesine müsbet bir şeyler katmaktır. Hayatın çeşitli meşguliyetleri içeri­sinde zaman ayıramadığımız evlâdımıza her gün bir şeyler vermektir. Kutsal fikirler, kutsal duygular bu gazete­nin baştacıdır. Bu gazete ha­ber namusu için okunur. Kö­şe yazıları, fikir yazıları için alınır. Binlerce yıllık tarihi­mizi dokuyan kumaşı sergi­lediği, milli hususiyetlerimizi yıldan-yıla, nesilden-nesile taşıdığı için sevilir, kucakla­nır.

TERCÜMAN böyle bir ga­zetedir. Sayfalarına, satırla­rına dökülen göz-nuru, bü­yük Türk milletinin İslâm-Türk sentezinde olgunlaşan, billûrlaşan şahsiyetinin ida­mesi içindir.

Dünü bilmeyenler, dünün sıkıntılı günlerini yaşama­yanlar, bugünü değerlendire­mezler.

Milli kültürüne bağlı nesil­lerin yetişmesinde Kabaklılar'ın. Gözelerin emeğini hiç kimse inkar edemez. Türk-İslam dâvasının sancısını çe­kip de Rauf TAMER'in ser­zeniş, sitem ve taşlamaların­da kendini bulmayan kimse yok gibidir.

TERCÜMAN bir mekteptir. Bunu ancak İslâm-Türk dâvasını ilk defa onun sayfalarından öğrenenler, onun rahle-i tedrisinde yetişenler bilir. Bugün dünya ahvâlini, dünyanın fikri ve ideolojik gidişini okuma, öğrenme ihtiyacı  adetâ aslî bir ihtiyaç haline gelmiştir. O halde, bu mektebin kıymeti daha da artmıştır.