Büyük milletler, büyük insanlar yetiştirirler. Bir milleti "büyük" yapan kültür ortamıdır ki, orada yeni fikirler; yeni irade, ideal, zekâ ışıkları serpilip yeşerir. Türk tarihi her çağda, her nesilde kendini belli etmiş fikir, san'at, gönül adamlarıyla doludur.
Nurettin TOPÇU, millet hayatımızda normal standartların üzerine çıkmış böyle bir fikir, dâva ve gönül adamıdır. Tefekkür hayatımızın kurak bir safhasında gelmiştir. Türk aydınının hesaplı telkinlerle tereddütler içerisine düşürüldüğü bu dönemde zekâ ve iman projektörlerini binlerce yıllık tarihimiz, milli müesseselerimiz, coğrafyamız üzerine çevirmiş; yerli ve yabancı kültürler karşısında mütereddit kalmış nesilleri uyandırmış, kendine döndürmüştür.
Nurettin TOPÇU'nun 1960'tan sonraki yıllarda "Muallimler Birliği", "Aydınlar Kulübü" ve "Cağaloğlu öğrenci Lokali" salonlarında verdiği seminerleri, konferansları hatırlıyorum. Dış görünüşü, davranışları ve âdâb-ı muaşeretinde son derece kibar olan bu "İstanbul Efendisi"nin, o güne kadar hiç duymadığımız kesin, net, hattâ sert fikirleri, görüşleri karşısında yenilenir, adeta dünyaya yeniden gelirdik. Nurettin TOPÇU'nun bazen bizzat kendisinin verdiği, bazen açılışını yaptığı bu konferans, seminer ve toplantıları, çoğunluğu üniversiteli olan genç, kararlı, seçkin topluluklar kaçırmadan takip ederlerdi.
1967 yılında biz İstanbul'dan ayrıldık. Bugün İstanbul İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi olan Emin IŞIK başta olmak üzere bir grup genç, Nurettin Hoca'nın himayesinde "Hareket" dergisini yayınlamaya devam ettiler. Biz taşralılar, hocanın susadığımız fikirlerini bu dergiden takip ettik. 10 Temmuz 1975 tarihinden sonra ise "Hareket" dergisi ile merhumun Türkiye'nin her yanına dağılmış talebe, dost ve bağlıları "Hoca"sız kaldılar.
ANMA SEMİNERİ
Türk fikir hayatında son yıllarda varlığını daha çok duyurmaya başladığını gördüğümüz vefalı "Yazarlar Birliği", 13 Temmuz 1985'te Ankara'da "Nurettin Topçu'yu Anma Semineri" düzenledi. 10.30dan 18.30lara kadar devam eden semineri mütevazı, fakat istekli, kararlı bir genç topluluk, dağılmadan takip etti.
Son yıllarda "Hareket" dergisi yayımlanmaz oldu. Önce "Yağmur", sonra "Hareket" yayınları arasında görmeye alıştığımız eserleri-yeni baskılarını da göremez olduk. Merhum Topçu'yu ise, vefatından 10 yıl sonra, Yazarlar Birliği'ne nasip olan bir vefa ile ilk defa anıyoruz. Bu, bizim için bir ihmal, bir ayıp olsa gerektir. Bu ayıbı bize hatırlatan, yüzümüze vuran birlik yöneticilerine hepimiz teşekkür borçluyuz diye düşünüyorum.
TOPÇU DERGÂHI
Nurettin TOPÇU'nun evi bir dergâhtı. Merhum, gece-gündüz, yaz-kış demeden, çoğu talebeleri olan dostları ile bu dergâhta toplanır; Türkiye'nin geleceğini, yozlaşan milli müesseselerin yeniden ıslahını, geçmiş ile gelecek arasında kurulması zaruri bağın imar planını görüşür, danışır, tartışırdı.
İsmail DAYI bu dergâhı anlattı: Dergâhın kapısı her zaman açıktı. Gelenleri, önce büyük kardeşi Hayrettin TOPÇU'nun çocukları karşılar, kendisine haber verirlerdi. Terliklerimizi, ayakkabılarımızı eli ile çevirir; paltolarımızı çıkarmaya, asmaya, giymeye yardımcı olurdu. 96 yaşında vefat eden annesi, 25 yıl süre ile bize hizmet etti. Günün, gecenin hangi saatinde olursa olsun, üst kattan iner, kapıyı çalar, "Nurettin!.." diye seslenir, ikramını bir tepsi üzerinde bize gönderirdi, öyle bir "Ana" idi ki, oğluna ve misafirlerine 96 yaşına kadar bu şefkati sürdürdü. Bir gün olsun yüzünü ekşitmedi. Bugün bu "Türk Evi" geleneği maalesef yok.
Prof. Dr. Ercüment KONUKMAN, merhumun Sorbon'la ilgili bir hatırasını nakletti: Topçu, Sorbon'u 1'incilikle bitirmiş ve bu üniversitede doktora yapan ilk Türk olmuş. Üniversitenin geleneği icabı, genç Nurettin'e bir arzusu olup olmadığı sorulmuş. "Evet var!.." demiş. "- Bir Türk bayrağı, getirtiniz ve İstiklâl Marşını bu salonda söyletiniz!..''
FİKİRLERİ
Prof. Dr. Ayhan YÜCEL. Ezel ERVERDİ, Doç. Dr. Orhan OKAY, Beşir AYVAZOĞLU, Mustafa KUTLU, Dr. Mustafa KARA, Dr. Ahmet TABAKOĞLU, Dr.Mehmet DOĞAN ve Doç. Dr. S. Hayri BOLAYIR, Nurettin TOPÇU'nun çeşitli yönlerini anlattılar.
Nurettin TOPÇU, Sayın O. OKAY'ın da belirttiği gibi milliyetçi, dindar ve muhafazakâr bir dünya görüşüne sahiptir.
Milliyetçilik anlayışına "Îslâm" dozu katmış, bu konudaki görüşlerini realist bir zemine; “Anadolu” gerçekleri üzerine oturtmuştur.
"Yarınki Türkiye"de bugün milletçe içinde bulunduğumuz problemlere çok ileri çözümler getirmiştir. "Türkiye'nin Maarif Dâvası"nda, bütün problemlerin çözümünü "maarif"e bağlamış, "mekteb"i şöyle tarif etmiştir: "Müslüman-Türk'ün mektebi; maarif, metafizik ve ahlâk prensiplerini Kur'ân'dan alarak, Anadolu insanının ruh yapısına serpen ve orada besleyen evrensel bir ruh ve ahlâk cihazı olacaktır." Ona göre "- Ruhi meziyetlerini yitiren ve mukaddesatına tüküren nesiller, kaybedilmiş nesillerdir. Bunlar, hayat tarlasının çürüyen tohumlarıdır."
Nurettin TOPÇU'yu anlatmak zordur. Sayın E. KONUKMAN'ın 10 Temmuz günlü TERCÜMAN'da belirttiği gibi O, Türkiye gerçekleri üzerine düşünenlerin ulaşabileceği en son duraktır.
Allah'ın rahmeti O’nunla olsun...