704’üncü Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenliği" ne davetli idim. Giderken, ileride "Osmanlı" olacak “Kavi Boyu”nun ilk yerleşme merkezleri İtburnu, İnhisar, Hisarcık ve Harmankaya'ya da uğradım. Şeyh Edebalı, Mihalgazi, diğer "er" ve "erenler"i ziyaret etmek istedim.
Acıdır ki, Osmanlı'nın kurulmasında kesin rol sahibi Şeyh Edabâli'nin dergâhını bulamadım. Bana Edabâli'nin evi diye, tavuk kümesi bile olamayacak bir kulübeyi gösterdiler. Mezbeleler içerisinde, son yıllarda örüldüğü saklanamayan bir komik kulübe... Şeyh Edabâlı Hazretlerinin, oba ve boyları bütünleştirmek üzere derviş ve erenlerini yetiştirdiği; misafirlerini kabul buyurduğu; Anadolu'nun her yanından gelen muhibleri ile ibadet, istirahat ve ikâmet ettiği; kanı deli Osman'ın Şey Edabâli'nin kerimesi Malhun Hatun'u tanıdığı; Kayı Boyu'nun sulh ve sükûnu için yeni planların, yeni stratejilerin tefekkür ve tezekkür edildiği "dergâh"ı bu kümes temsil edecek öyle mi? Hayalimiz bile ne kadar küçülmüş!..
Şey Edabâlı Hazretlerinin Eskişehir'in İtburnu (yeni adıyla Uludere) köyünde bulunan dergâhı böyle de. Bilecik'teki türbesi nasıl diye merak ettim. Orası da beklenen bakım ve himmetten mahrum..
Harmânkaya'da medfun Mihalgazi türbesi de öyle... Vefakâr Harmankayalı Tahsin Yaprak Hoca, mal-melâl girmesin diye kendi imkânlarıyla, kabrin etrafını 80-100 cm. yüksekliğinde bir duvarla çevirtivermiş o kadar... Türbeye dikmek üzere getirdiği kitabeyi tutturacak yer bulamadı da, muhtar-öğretmen-imam üçlüsünün himmet ellerine tevdi edip döndü...
Ertuğrul Gazi'nin anası "Hayme Ana" Domaniç'te medfun. Bize bir Ertuğrul yetiştiren "Ana"nın kabri nasıl diye sordum. Sorduğuma pişman oldum. Bu pişmanlık sebeblyle de, Domaniç Belediye Başkanı'na söz verdiğim halde, anaların anası "Hayme Ana"yı ziyarete kendimde yüz bulamadım.
Bu topraklar, Osmanlı ceddimizin beylik olduğu, devlet olduğu, peşinden imparatorluk ve "Devlet ehed-muddet" olduğu topraklar... O günlerden bir tek kılıç, üzengi, oba, otağ, çadır kalıntısı bırakılmamış... Bu topraklar elin olsa, 6 yüzyıl sürecek bir devletin temellerini muhafaza etmek için buraları "millî parklar" haline mi getirirdi, dokunulmaz alanlar mı? Ne yapardı diye kahırlı sitemlere düşmekten kendimi alamadım.
GÜÇLÜ ORGANİZASYON
Söğüt'te, bütün bu inkisar ve üzüntülerimizi birazcık olsun unutturacak, büyük bir organizasyonla karşılaştık. Erzurum'un dadaş ve çelebi çocuğu; Söğüt'te binlerce yıl önce başlayan şerefli tarihimizin hayr-ül halef evlâdı Kaymakam Mehmet Kahraman, cuma-cumartesi ve pazar günlerini içine alan yüklü bir organizasyon gerçekleştirmiş. Yanıbaşında belediye başkanı; sağında-solunda ilçe idare şube başkanları, Türkiye'nin her yanından gelen onbinlerce insanı, Söğüt gibi suları bile akmayan imkânları kıt bir ilçede nasıl karşıladılar, barındırdılar izahı güç... Ben bunun cevabını, Söğüt toprağının bereketinde. Söğüt insanının cömertliğinde buldum. Zira İlçe millî eğitim müdürünün de, ilçe müftüsünün de, Kur'ân kursu mualliminin de , öğretmen ve imamın da evi, dışarıdan gelen misafirlerle dolu idi. Ev sahibesi müftü ve müdür hanımları-kızları, dışarıdan kovalarla su taşıyıp, misafir ağırladılar. Belediye Başkanı Yaşar Ersoy'un gelecek yıl törenlerine yetiştirileceği müjdesini verdiği "Konukevi" tamamlanırsa, misafirler Söğüt'e daha bir gönül rahatlığı ile gelebilecekler.
Çelebi Mehmet Camii'nde okunan mevlid; Ertuğrul Gazi Türbesi'nde okunan dua, hat ve el sanatları, seramik - ipek -mermer sanayii sergileri; çevre il ve ilçelere ait halk oyunları; Uşak cirit oyunları; âşıklar şöleni, an'anevî yörük kıyafet ve gösterileri- Dr. Rahmi Oruç Güvenç ve TÜMATA grubunun Kırım, Kafkasya, Türkistan ve Afganistan'dan derlenmiş tarihi Türk musikîsi ziyafeti; başarılı "Osmancık" piyesi. Mehmet Emin Alpkan büyüğümüzün ifadesiyle bize "gerçekleşmeyecek tarihî rüyalar" gördürdü.
İlki geçen yıl yapılan "2'nci Osmanlı Sempozyumu" ise üç gün boyunca millî spor, milli müzik ve sanatla yıkanın gönülleri, ilim ufuklarında gezdirdi. Prof. Dr. Faruk Sümer'in kendi aile ve geçmişinden başlayarak çizdiği tarih tablosu zihinlerde bir ömür silinmeyecek izler bıraktı. Yaşar Yücel, İsmet Miroğlu, Turan Yazgan Cevdet Küçük, Refet Yınanç, Reşat Genç, Melek Delilbaş Kutlu Özen, Yavuz Ercan, Mücteba İlgüler, Mes'ut Elibüyük, Ergun Göze, Türk tarihinin zenginliğine, Türk milletinin cihanşümul asaletine kalıcı sınır taşları diktiler.
HAYME ANA’DAN SELAM
İtburnu ve Harmankaya inkisarından sonra Söğüt'te bir rüya gördük. Gerçekleşmeyecek bir rüya... Tüfeğin icad olmadığı, mertliğin bozulmadığı, 6 asırlık fikir - imam ve aksiyon potansiyelini hamil bulunan Ertuğrul'lu, Osmanlı Edabalı'lı günlere döndük. Domaniç yaylasından gelen yörük atlılarının Ertuğrul anası Hayme Ana'dan getirdikleri selâmı aldık.
Çevre valileri, kaymakamları, belediye başkanları oradaydı. Türkiye'nin kalbi, tarihin gözü oradaydı. İhtifal ve şenlik, fikir ve aksiyon, bugün ve tarih birarada yaşandı.
Yenilerini bekleriz demekten kendimizi alamadık. Emeği geçenlerden Allah razı olsun...