Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
ÇALIŞMA BARIŞI - 6 Nisan 1984

İslâmiyet’te “iş barışı” hedef alınmıştır. "İşçi" ve "işveren" çalış­ma hayatının iki yanıdır. İşçi olmadan işverenin, işveren olmadan işçinin varlığı düşü­nülemez.

İslâmiyet işçi ve işvereni çatışma halindeki menfaat grupları olarak değil, çalış­ma olayının vazgeçilmez un­surları olarak görür. İşyeri­nin ve işverenin menfaati işçiye; işçinin hak ve menfaati işverene mevdudur. İşveren, işçiye "Allah emaneti"; işçi, işverene "koruyucu" gözü ile bakar. Bunun sebebi, İslâ­miyet'in işverene de, işçiye de "hak" ve “mükellefiyet­ler” yüklemiş bulunmasıdır.

Beşeri sistemler işçi ve iş­verene birbirleri aleyhine fiili tedbirler alma yetkisi tanır­ken, çalışma müessesesinin bu iki zaruri unsurunu bile­rek- bilmeyerek- çatışan gruplar haline getirmiştir.

Beşerî sistemlerin hatâsı, işçi-işveren münasebetlerin­de karşılıklı hakların temina­tını insan tabiatında mevcut ihtiras ve zaaflara dayandırmasıdır. Tahrik edilen ihti­rasların önünde duracak güç yoktur. Son yüzyıllarda dün­ya üzerinde görülen toplu iş­çi hareketlerinin altında ya­tan gerçek budur. Fiilî hare­ketler daima karşı hareketle­ri davet etmiş, kutsî ekmek kapısı zaman-zaman kanlan­mıştır.

İşçi-işveren münasebetle­rinde esas, karşılıklı ihtiras­ların tatmini değil, zaafların tedavisi olmalıdır. Sosyal ha­diseler her zaman meşru sı­nırda kalmayabilirler.

İslâmiyet’te işveren kendi kâr ve çıkarlarından önce ça­lıştırdıklarının haklarım dü­şünmek zorundadır. Zira işçi­nin hak ettiği verilmeden ka­zanılan şey, "haksız kazanç" tır. Haksız kazanç İslamiyet’te kesinlikle yasak­tır. Maiyeti altındakilerin hak ve nafakalarını kısmak, İslamiyet’te günah davranış­lardandır.

İşçi de " işyeri" ne ve “işve­ren”e karşı dürüst davran­mak zorundadır, "işyeri" işçi için “ekmek kapısız”dır. Çalı­şanın geçimi bu ekmek kapı­sına bağlıdır. İşi yavaşlat­mak, işe ve işyerine zarar vermek, kân ve kârlılığı azal­tıcı davranışlarda bulunmak çalışanı, ağır dinî mesuliyet altına sokar. Allah, kişinin işini dürüst ve güzel yapma­sını sever.

İslâmiyet işçi-işveren mü­nasebetlerinde karşılıklı hu­kuka riayeti esas alır. İçti­maî yapı içerisinde çalışan da, çalıştıran da lüzumlu un­surlardır. Emek sermayenin sermaye emeğin tamamlayıcısıdır.

Emek-sermaye barışı, kar­şılıklı hukuka saygı ile sağla­nabilir.

Cemiyet içerisinde, lüzum­lu dengeler vardır, insanlar bir makinanın çarkları, bir vücudun uzuvları gibidirler. Hepsi birbirine lüzumlu, bir­birine muhtaçtır. Çalışma hayatının tarafları birbirleri­ne bu nazarla bakmalıdırlar. İşveren de; iş alan da bazı hakları yanında mükellefiyetlerinin de bulunduğunu düşünmelidirler.

İş verimi iş barışına, iş ba­rışı iş verimine bağlıdır. Bir­lik olmayan yerde dirlik, dir­lik olmayan yerde birlik ol­maz. Kavga olan yerde huzur bulunmaz, iş barışını sağla­yamayan ülkelerde görülen budur.

İslâmiyet’te, karşılıklı hu­kuka riayet esastır. İşçi işve­renin kolu-kanadı, işveren iş­çinin hamişidir. İki taraf da birbirine lüzumlu, iki taraf da birbirinin tamamlayıcısıdır.

İslâmiyet’te işçi-işveren arasında barış esastır.