Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
KIYAMET ALAMETİ! - 21 Şubat 1986

Alışmadığımız yeni bir olayla karşılaştığımızda "Kıyamet alâmeti" der geçe­riz. Maksadımız, o hadisenin nevzuhur (yeni zuhur eden) bir olay olduğunu ifade et­mektir. Özellikle yaşlılar (büyükanneler, büyükbabalar), sinema-radyo ve televziyonla gözü açılmış frapan torun­larının çok bilmiş söz ve davranışları için bu tabiri çokça kullanırlar. "-Ne olacak, âhirzaman çocuğu işte, kıyamet alâmeti!.." derler. Bu sitemin içerisinde doğru­su biraz da memnuniyet, tefâhur vardır.
"-Bakınız benim torunum neler-neler biliyor" gibilerden...

Bu, işin esprisi... Bir de gerçek olan yanı var. Hani eskiden hocalarımız cuma ve bayram va'zlarında; cenaze, mevlid gibi toplantılarda sözü evirip-çevirip oraya getirir; "Kıyamet alâmetleri"nden söz ederlerdi: "-Fuhuş artacak; başlar ayak, ayaklar baş olacak; büyük sözü dinlenmeyecek; kadınlar tuğyan edecek; emanet, ehline yerilmeyecek" diye, "Kıyamet alâmetleri" dedikleri içtimaî yaraları peşi-peşine sıralarlar; dinleyenler bunların bizzat yaşadıkları doğru şeyler olduğunu anlayarak, başlarıyla hocayı tasdik ederlerdi.

"Kıyamet" dünyanın sonu demek... Bir gün o son gele­cek; kıyamet kopacak; dün­yada yapılanların hesabı verilecek; haklı haksızdan, mazlum zalimden hakkını alacak.

"Kıyamet" olayı, bütün semavî dinler tarafından ha­ber verilmiş... Dahası, birta­kım bilim adamları kıyametin nasıl kopacağını il­mî hipotezlerle izah etmeye çalışmışlar. Kimisi, güneş sisteminde mevcut dengenin bozularak, saatte 110 bin ki­lometre hızla yuvarlanıp giden dünyanın, feza boşlu­ğunda kendisi gibi devâsâ bir gök cismi ile çarpışacağı ih­timalini belirtmiş... Bu muhtemel çarpışmayı kıyametin kopması olarak kabul et­miş... Kimisi, "Nükleer silâh" cinnetinin bir gün bü­tün canlı mevcudatı "Hiroşi­ma'dan milyon beter alt üst edeceği hipotezini kıyametle izah etmiş...

"Kıyamet"in; öldükten sonraki büyük hesaplaşma­nın dünya hayatındaki öne­mi, herhalde, "Mükellef" insanlara manevî bir mes'u­liyet yüklemesidir. Bir önemli faydası da, mağdur ve mazlumlara, bir gün gelip hakla­rını alacakları ümidini vermesi... Bu inanç olmasa, dünya herhalde çekilmez olurdu...

SÖZÜN GELİŞİ

Sözü nereye getireceğim?. Sohbetimin sonunda belirteceğim âhirzamanlık bir olay sebebiyle "Kıyamet Alâmetleri" ile ilgili dinî kay­naklara baktım. Hoşsohbet hocaların bir fırsatını bulup, sözü niçin buraya getirdikle­rini bir daha anladım.

Gerçekten de 1400 şu ka­dar yıl önce Âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (S.)nın, kıyamete yakın günlerde tahakkuk edeceğini buyurduğu olaylar, bugün cemiyetimizde yaşa­nan olaylar haline gelmiş...

"Kütüb-i Sitte"nin ilgili bölümlerini lütfen inceleyi­niz. "Kıyamet alâmeti" de­nilen olaylar, içinde yaşadığımız cemiyetin nasıl alâmet-i farikası olmuş?!.

"-Fuhuş yaygınlaşır. Zina açıktan açığa yapılır olur. Gayr-ı meşru doğumlar, zina mahsûlü çocuklar çoğalır. Erkekler hanımlarını boşarlar, fakat onlarla yaşamaya devam ederler. Kadınlar tuğ­yan eder. Nikâhsız yaşayan­lar artar da artar..."

"-Alkollü içkiler serbest bırakılır, açıktan-açığa içilir olur."

"Âlim ilmini yaymakta, san'atkâr san'atını öğret­mekte, zengin malının zekâ­tını vermekte cimrileşir."

"-Allah'ın kitabından bahsetmek; mucibince amel etmek ayıp sayılır."

"-İyiler fuhşiyat ve kötülüklere sapanlara tahammül ederler de, kötüler iyilere ta­hammül edemezler. Onları horlar, ayıplar, itip-kakarlar."

"-Çocuklar ebeveynlerine karşı öfkeli, gazaplı, hışımlı; büyüklere karşı cür'etkâr olurlar. Babanın çocuğunu terbiye etmesi, bir köpek yavrusunu terbiye etmekten daha da zorlaşır."

"-Kötüler çoğalır, söz sa­hibi olurlar, iyiler azalır; ar­tık onların sözleri dinlenmez, hükümleri geçmez olur."

"-Şerli kişilere itibar artar. Hayırlı kimselere itibar ve saygı gösterilmez. İşler ehlinden gayriye verilir, ayak ta­kımının elinde kalır."

"-Sonradan gelenler, kendilerinden öncekileri hep kötülerler."          

"-Köylüler şehirlere akın ederler. Şehirlerde yüksek-yüksek binalar yapılır. Yük­sek binalar yapmakta insan­lar âdeta birbirleriyle yarışırlar."

"-İlim, din ve cemiyet için değil, dünyada mal edinmek ve mevkî kazanmak için tah­sil edilir."

"-Komşular birbirleriyle kötü durumlara düşerler. Ya­kın akraba görüp-gözetilmez olur."

VE SAVAŞ

Hem Buhari, hem Müslim'de yer alan bir hadis de şu:           

"Kıyamet günü yaklaştı­ğında, ikisi de İslam dâvasın­da bulunan iki büyük cemaat arasında büyük bir savaş çı­kar. (Mirkatü'l-Mefâtîh: C.5, Sh. 154)."

Bu satırların yazıldığı sıra­da İran-Irak kör döğüşü birdenbire şiddetlenmiş bulunuyordu. Acaba, Hz. Peygamber’in 1400 küsur yıl önce bir mucize olarak haber verdiği, iki tarafı da Müslüman olan büyük savaş bu mudur? Bilinmez, fakat Müslaman'ın-Müslüman'ı bu kadar kararlılık ve perva­sızlıkla öldürmesi, şüphesiz bir "Âhirzaman" olayı, "Kı­yamet alâmeti"dir...

Kıyamete kadar gelecek bütün zaman ve mekânların peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (S.); "Haklıya hak­kının verilmesini; artık bir daha geriye dönülmemesini; insan haklarına, mal ve can ; emniyetine riayet edilmesini'' istediği "VEDA HUTBESİ"nde "-Benden sonra sakın birbirinizin boynunu vurma­yınız!.." buyurmuş; son va­siyeti de bu olmuştu...

Bu son vasiyetten sonra kimler-kimleri, hangi eller-hangi boyunları vurdu bir düşününüz... Hz. Ömer'in namaz kıldırırken; Hz. Os­man Zinnûreyn'in Kur'ân-ı Kerim tilâvet ve kitabet eder­ken şehit edilmelerinden son­ra bir türlü kınına girmeyen “Haricî”nin kılıcını, "Ümeyye"nin hançerini... Tahran ve Bağdat'ın yaban­cı patentli silâhları bu kılıcın, bu hançerin tâ kendisi değil de nedir?!.. Yazık..

Kıyameti kendi elimizle hazırlıyoruz da haberimiz yok...