Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
HANGİ TÜRKİYE? - 14 Mart 1986

Zaman zaman kötümserliğe düşeriz. Bazı basın or­ganlarındaki tek yanlı değer­lendirmelere bakar, bir par­tinin "Ak" dediğine, diğeri­nin "Kara" dediğini düşünür; "Biz niçin böyleyiz?" diye üzülürüz. Öyle ya, niçin "Objektif", niçin "Gerçek­çi" olamıyoruz? "Ak" ile "Kara" arasında başka renk mi yok?..

Sürekli "Karamsarlık" ve­ya hep "İyimserlik" bir sıh­hat zaafı olmalı. Zira, kafa­mızı kaldırıp, çevremize şöy­le bir baktığımızda iyiler de görüyoruz, kötüler de. Fakat iyilik, kötülüğe daima galiptir.

İyiler tükense, dünya nasıl ayakta kalırdı ki?

BİR SEYAHAT

Geçen Cuma namazını Ankara'da "OSTİM" Camii'nde kıldıktan sonra, Devlet Bakanımızla, Mer­sin'den başlayıp Diyarbakır'a kadar devam eden bir seya­hate çıktım.

Uçakta, üzerinde birbiri­mizi yiyip bitirdiğimiz ülke­mize bir değişik açıdan bak­tım. Varlıkları, yoklukları ile Türkiye'mizin bugün geldiği noktayı düşündüm. Gence­cik mühendis Kaya GÖNENCEN'in projelendirip uygu­ladığı cami mimarisinde ye­ni bir tarzı, yeni bir anlayışı temsil eden OSTİM Camii’ni... Genel Başkan Turan ÇİĞDEM'in üşenmeden, bi­teviye anlattığı hayra dönük yeni tasarıları... Başta GAP projesi olmak üzere, Türki­ye'yi bir şantiye haline geti­ren büyük yatırımları... Doğudan-batıya, kuzeyden- güne­ye ülkemizi...

"Belen Boğazı"ndan Amik Ovası’na bakmayan, Türkiye'nin büyüklüğünü bildiğini sanmasın... İbra­him, Eyüb, Şuayb Peygam­berler'in medfun bulunduğu, bu namla şanlı "URFA"yı; ateşin zulme isyan ettiği, Eyüb sabrının yaşandığı bu toprakları, kaç medeniyeti temsil ettiğini henüz bilmedi­ğimiz vâsî Harran Ovası'nı görmeyen Allah'ın kayırdığı bu memleketin hangi derin temeller üzerinde oturduğunu biliyorum demesin...

Bölgenin mülkî ve askerî en-üst yöneticilerini tanıdık­tan sonra, bu toprakların na­sıl ayakta kaldığını anladım.

Güneydoğu'da, hele bu mevsimde "Rahmet" güzeldir. "Güneş" her zaman gü­zeldir. Rahmet altında güneş, güneş altında rahmet, her­halde en güzeldir. Halkın "-Sayın Bakanım su!.. Su!»" diye dağı-taşı inlettiği Suruç’­ta bunu yaşadık. Gani gönüllü halk "Su" isterken, bulutun gelmesine bile vakit kal­madan, gökten boşanan rah­meti... Bir değil, bin GAP harcaması, bu dualı insanlara nasıl fedâ edilmez?..

PAYAS’TAKİ MÂNÂ

Sadece Güneydoğu mu?.. Dörtyol'un Payas'ında, ortaokul açılışında, orta mektep çocuklarının mâneviyatlı bir jesti ile karşılaştık, öğrencilerden oluşan Kırım ekibi gösteriye hazırlanırken, çocukların trompete vurmak üzere kalkan ellerinin, tâ uzaklardan başlayan "Ezan" sesi ile birlikte donup kaldı­ğını; güzel nağmeli Muham­medi ezanı huşu ile dinleye­rek, gösterilerine ara verme dikkatini gösterdiklerini, takdir ve hayranlıkla müşahede ettik.

Bu jesti, Devlet Bakanı­mızın öğretmen ve öğrencile­re hitabeden "Tenbih"leri ta­mamladı:

"Öğretmenler!.. Çocuklara sadece kitaplarda yazılı bilgileri değil, aynı zamanda vatan sevgisini, bayrak sevgi­sini, insan sevgisini, Allah sevgisini de öğretiniz!.. Öğ­renciler!.. Sadece kitaplarda yazılı olanları değil, Allah -Vatan- Bayrak sevgisini de öğ­reniniz!" sözleri, bu memlekette çok şükür, çok şeylerin değiştiğini gösteriyordu.

Mersin'den Diyarbakır'a kadar Vakıflar'a, Vakıflar Bankası'na, Petrol Ofisi'ne ait bölge müdürleri, il müdürleri gördük, birbirleriyle kenetlenmiş... Milletvekili ve mahallî politikacılar tanıdık, parti farkına rağmen aynı toplantılarda buluşan; birbir­lerine güleryüz gösteren. Müftüler, din adamları ile ta­nıştık, bunların hepsi ile kay­naşan.

Daha başka şeyler de gör­dük: Tüten bacalar, açılan kanallar, yapılmakta olan gö­letler, barajlar.

Demek öyle çok karamsar­lığa gerek yok. Ankara'dan dışarıya pek çıkmayanların, bazen taşraya şöyle bir gözatmalarını dilerim. Bu mille­tin ne bereketli millet oldu­ğu, taşradan daha iyi görü­lüyor.

PROBLEMLER VE ÇÖZÜMÜ

Problemsiz ülke yok. Ne­rede insan varsa, orada problem var. Hele bu çağda... Geçmişe dönmezseniz, bu problemlerin mes'ullerini de bulamazsınız. O halde, "Fe­lâket tellâllığı" yerine, prob­lemlere de, birbirimize de "yapıcı" gözle baksak... Bu­nu hele bîr denesek.

Problem varsa, çözümleri de vardır. Nice harplerden, darplardan, yokluk ve kıtlık­lardan, fetret devirlerinden çıktık. Her felâket zamanın­da "Batıyoruz" sandık. Fa­kat çok şükür batmadık. Bizim, hiçbir millette bulunma­yan "Millet olma" tecrübe­miz, Allah'ın izni ile batma­mıza mâni. Eksiğimiz, kav­gacı oluşumuz; birbirimize itimat etmeyişimiz; elimizin altındaki güçlü potansiyelin farkında olmayışımız.

Millet çoğunluğu bunun farkında... Onlar kavgasız bir Türkiye istiyorlar. Herkesin haddini bildiği, sevgi dolu bir Türkiye...