Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
“SAĞLIK FONU” - 18 Nisan 1986

"Sığlık Bakanlığı"nın bi adı da "Sosyal Yardım" Ba­kanlığı'dır. "Sıhhat" hemen arkasından da "İçtimaî Mu­avenet". Kurulurken bu adla kurulmuş. Bunu her zaman düşünmüşümdür: "-Niçin İçtimaî Muavenet (Sosyal Yar­dım)" Bakanlığı denilmiş di­ye...

Bir dost, geçen yıl yaşadı­ğı bir olayı anlattı. İngiltere'­de özel arabalarıyla seyahat ederken, trafik kazası geçir­mişler. Arkadaşı kazada yarabere almış. En yakın kasaba­nın "sağlık ocağı"na kaldır­mışlar. Tedavi, yataklı olarak 3-5 gün devam etmiş. Avru­pa'da seyahat eden yabancı­nın en önemli işi, şüphesiz "döviz" işidir. Ceplerinde kendilerine yetecek dövizleri var ama, önceden hesapta ol­mayan bu sürpriz harcama onları düşündürmüş. Bir ya­bancı ülkede Türklük gururunu ayak altı edecek değil­ler ya, paralarını birleştirmiş­ler, borçlarını sormuşlar. Aldıkları cevap, bizim bakanlı­ğın  adındaki "İçtimai Muavenet" yani "Sosyal Yardım" esprisine uygun. Kendilerine, "Bizde tedavi parasızdır" cevabı verilmiş...

Bildiğimiz kadarıyla İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde "paralı" tedavi de var. Hem de bir hayli pahalı. Demek, "tedavi ve ücret" konusu ele alınmış. Kimden, hangi olaydan, nasıl ücret alınacağı veya alınmayacağı makul, standart sonuçlara bağlanmış. Şüphesiz her Avrupa ülkesinde öyledir.

SOSYALİZASYON  OLAYI

1960'lardan sonra "sağlık hizmetleri" konusunda "sos­yalizasyon" diye bir moda teklif ortaya atılmıştı. "Planlı kalkınma" gibi o da sağda-solda bir hayli tartışılmıştı. Bizde olaylar, nedense hep "slogan" seviyesinde ele alı­nır. Eloğlu "millî menfaat" sözkonusu olunca "sağ-sol" demiyor, hemen memleket menfaatinin yanında yer alıveriyor. 1960'ın biraz öncesi­ni veya sonrasını hatırlıyo­rum, İngiltere'de "İşçi Partisi" iktidardaydı. "De­miryolları" vb. sektörlerde, parti misyonuna zıt "liberal" bazı tedbirler getirdi. İlk se­çimde iktidar "İşçi Partisi"nden "Liberal Parti"ye geçti. Onlar da, parti misyonlarına zıt bir kararla, bazı liberal tedbirleri "devletçi" tedbir­lerle değiştirdiler. Oralarda önemli olan "devlet". Parti, slogan, devletçilik, liberallik hepsi "devlet" için. "Keşke" diyorum, "Genel sağlık si­gortası" mı getirilirdi; başka tedbirler mi alınırdı; adına "sosyalizasyon" mu denirdi; daha sevimli bir kelime mi bulunurdu, ne yapılacaksa yapılsaydı da, insanımız "muayene", "tahlil" "tedavi" deyince "parasız­lık" kabusuyla bunalmasaydı.

PARA DEYİNCE

"Doktor", "ilaç", "teda­vi" denilince "para" akla gelmemeli. Hele bizde.. Has­ta ve hastalığın çok, para ve paralının az olduğu bizde. Bir doktor arkadaşımla bu konuyu konuştuk. "İlaçlar o kadar, pahalı ki, hastaya ilaç yazamaz olduk"-diyor.

Bir süre önce televizyonda bir program yayınlanmıştı. Hastane kapılarında "kuy­ruk" ve "kargaşa" hâkimdi. Ümitsizlik, gerginlik, asabi­yet... Hastalık için gelenlerde de, onlara yardımcı olmakla muvazzaf görevlilerde de...

Türk insanı bu muamele­lere müstehak değildir. Vergi­sini bir "İbadet" şuuru ile vermesini istediğimiz, gerektiğinde "cephe"ye süreceği­miz bu insanlar, hastalandık­larında kendilerini "sokak­ta kalmış" hissetmemelidirler.

Türk geleneğinde "devlet" baba'dır... Baba, evlâdının her zaman yanındadır. En çok da hastalandığında.. Son yıllarda bazı önemli konularda "fon"lar kurulu­yor. İyi de oluyor. Bu "fon"larda yüklü paralar birikiyor. İmkânı iyi olanlardan alınan bu paralar, imkânı az olanla­ra aktarılıyor. Bu "sosyal adalet"tir. "Sosyal Yardım''ın tâ kendisidir.

Sağlık Bakanlığı dışında hiçbir bakanlığın adında "Sosyal Yardım" imajı yok. Ee, keşke bu "fon"lar önce sağlık hizmetleri için kurulsaydı. Kurulsaydı da, dünyanın en ganî gönüllü insanı olan Türk insanı hastalandığında kendisini "sokak"ta değil, bir "sahip"in elinde hissetseydi.

SAĞLİK VAKFI

Türk milleti olarak geçmiş­te "hasta", "öksüz", "dul", "yaşlı", "çocuk" yardıma muhtaç her insan için hayır maksatlı sayısız vakıflar kur­muşuz. Hattâ yardım elimiz "insan"ları aşmış; hasta ve sahipsiz hayvanlardan, tabiatın korunmasına kadar uzanmış. Yeni Türk Devleti bu tarihî miras üzerine otur­muş. "Sıhhat ve İçtimaî Mu­avenet Vekâleti" kurulması, işte bu geleneğin devamı. O günden bugüne yapılan ise, görüyoruz ki, yetersiz.

Sayın Salih Çeyiz'den bir "vakıf" kurulduğunu öğren­dik: "Sağlık ve Sosyal Yar­dım Vakfı"... Sayın Hüseyin T. Sevil'den de bir "dernek" kurulduğunu: "Türkiye Millî Halk Sağlığı Eğitimine Yar­dım Derneği".

Sağlık hizmetlerine ancak bu tür sosyal kuruluşlarla bir hamle kazandırılabilir. İngilte­re misalini düşünüyorum. Bir küçük kasaba sağlık ocağında, taa Türkiye'den gelmiş yabancılara bedava tarafından günlerce bakıldığını. Bel­li ki, ya resmî ve genel bir ted­bir veya bizim ecdat misali, o sağlık ocağı için kurulmuş bir "vakıf", "dernek" sözkonu­su.

"Sağlık Fonu" diye bir fon kurulsa diyorum. Ayrıca Sağ­lık ve Sosyal Yardım Bakan­lığı bütçesinin "Sosyal yardım"la ilgili kalemleri var­sa, o kalemler takviye edilse. Henüz 1983'te kurulduğu an­laşılan "Sağlık ve Sosyal Yar­dım Vakfı" güçlendirilse... Sayın Sevil’in "eğitim"e yönelik derneğine benzer kuru­luşlar yaygınlaştırılsa. Nerede bir hastane, sağlık ocağı var­sa, bizim cami dernekleri gi­bi, arkasında bir dernek, bir vakıf bulunsa.

Bunlar yapılsa da, Türk in­sanı için "hastalık", "teda­vi" bir kâbus olmaktan çıka­rılsa.

Hatinoğlu gibi, Ünlü gibi, Çeyiz gibi "İyi" yöneticiler zamanında bu etkinlikler, va­kit geçirilmeden geliştirilme­lidir.

Hastasına saygısı olmayan milletin, kendisine de saygısı yok demektir.