"Sığlık Bakanlığı"nın bi adı da "Sosyal Yardım" Bakanlığı'dır. "Sıhhat" hemen arkasından da "İçtimaî Muavenet". Kurulurken bu adla kurulmuş. Bunu her zaman düşünmüşümdür: "-Niçin İçtimaî Muavenet (Sosyal Yardım)" Bakanlığı denilmiş diye...
Bir dost, geçen yıl yaşadığı bir olayı anlattı. İngiltere'de özel arabalarıyla seyahat ederken, trafik kazası geçirmişler. Arkadaşı kazada yarabere almış. En yakın kasabanın "sağlık ocağı"na kaldırmışlar. Tedavi, yataklı olarak 3-5 gün devam etmiş. Avrupa'da seyahat eden yabancının en önemli işi, şüphesiz "döviz" işidir. Ceplerinde kendilerine yetecek dövizleri var ama, önceden hesapta olmayan bu sürpriz harcama onları düşündürmüş. Bir yabancı ülkede Türklük gururunu ayak altı edecek değiller ya, paralarını birleştirmişler, borçlarını sormuşlar. Aldıkları cevap, bizim bakanlığın adındaki "İçtimai Muavenet" yani "Sosyal Yardım" esprisine uygun. Kendilerine, "Bizde tedavi parasızdır" cevabı verilmiş...
Bildiğimiz kadarıyla İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde "paralı" tedavi de var. Hem de bir hayli pahalı. Demek, "tedavi ve ücret" konusu ele alınmış. Kimden, hangi olaydan, nasıl ücret alınacağı veya alınmayacağı makul, standart sonuçlara bağlanmış. Şüphesiz her Avrupa ülkesinde öyledir.
SOSYALİZASYON OLAYI
1960'lardan sonra "sağlık hizmetleri" konusunda "sosyalizasyon" diye bir moda teklif ortaya atılmıştı. "Planlı kalkınma" gibi o da sağda-solda bir hayli tartışılmıştı. Bizde olaylar, nedense hep "slogan" seviyesinde ele alınır. Eloğlu "millî menfaat" sözkonusu olunca "sağ-sol" demiyor, hemen memleket menfaatinin yanında yer alıveriyor. 1960'ın biraz öncesini veya sonrasını hatırlıyorum, İngiltere'de "İşçi Partisi" iktidardaydı. "Demiryolları" vb. sektörlerde, parti misyonuna zıt "liberal" bazı tedbirler getirdi. İlk seçimde iktidar "İşçi Partisi"nden "Liberal Parti"ye geçti. Onlar da, parti misyonlarına zıt bir kararla, bazı liberal tedbirleri "devletçi" tedbirlerle değiştirdiler. Oralarda önemli olan "devlet". Parti, slogan, devletçilik, liberallik hepsi "devlet" için. "Keşke" diyorum, "Genel sağlık sigortası" mı getirilirdi; başka tedbirler mi alınırdı; adına "sosyalizasyon" mu denirdi; daha sevimli bir kelime mi bulunurdu, ne yapılacaksa yapılsaydı da, insanımız "muayene", "tahlil" "tedavi" deyince "parasızlık" kabusuyla bunalmasaydı.
PARA DEYİNCE
"Doktor", "ilaç", "tedavi" denilince "para" akla gelmemeli. Hele bizde.. Hasta ve hastalığın çok, para ve paralının az olduğu bizde. Bir doktor arkadaşımla bu konuyu konuştuk. "İlaçlar o kadar, pahalı ki, hastaya ilaç yazamaz olduk"-diyor.
Bir süre önce televizyonda bir program yayınlanmıştı. Hastane kapılarında "kuyruk" ve "kargaşa" hâkimdi. Ümitsizlik, gerginlik, asabiyet... Hastalık için gelenlerde de, onlara yardımcı olmakla muvazzaf görevlilerde de...
Türk insanı bu muamelelere müstehak değildir. Vergisini bir "İbadet" şuuru ile vermesini istediğimiz, gerektiğinde "cephe"ye süreceğimiz bu insanlar, hastalandıklarında kendilerini "sokakta kalmış" hissetmemelidirler.
Türk geleneğinde "devlet" baba'dır... Baba, evlâdının her zaman yanındadır. En çok da hastalandığında.. Son yıllarda bazı önemli konularda "fon"lar kuruluyor. İyi de oluyor. Bu "fon"larda yüklü paralar birikiyor. İmkânı iyi olanlardan alınan bu paralar, imkânı az olanlara aktarılıyor. Bu "sosyal adalet"tir. "Sosyal Yardım''ın tâ kendisidir.
Sağlık Bakanlığı dışında hiçbir bakanlığın adında "Sosyal Yardım" imajı yok. Ee, keşke bu "fon"lar önce sağlık hizmetleri için kurulsaydı. Kurulsaydı da, dünyanın en ganî gönüllü insanı olan Türk insanı hastalandığında kendisini "sokak"ta değil, bir "sahip"in elinde hissetseydi.
SAĞLİK VAKFI
Türk milleti olarak geçmişte "hasta", "öksüz", "dul", "yaşlı", "çocuk" yardıma muhtaç her insan için hayır maksatlı sayısız vakıflar kurmuşuz. Hattâ yardım elimiz "insan"ları aşmış; hasta ve sahipsiz hayvanlardan, tabiatın korunmasına kadar uzanmış. Yeni Türk Devleti bu tarihî miras üzerine oturmuş. "Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti" kurulması, işte bu geleneğin devamı. O günden bugüne yapılan ise, görüyoruz ki, yetersiz.
Sayın Salih Çeyiz'den bir "vakıf" kurulduğunu öğrendik: "Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı"... Sayın Hüseyin T. Sevil'den de bir "dernek" kurulduğunu: "Türkiye Millî Halk Sağlığı Eğitimine Yardım Derneği".
Sağlık hizmetlerine ancak bu tür sosyal kuruluşlarla bir hamle kazandırılabilir. İngiltere misalini düşünüyorum. Bir küçük kasaba sağlık ocağında, taa Türkiye'den gelmiş yabancılara bedava tarafından günlerce bakıldığını. Belli ki, ya resmî ve genel bir tedbir veya bizim ecdat misali, o sağlık ocağı için kurulmuş bir "vakıf", "dernek" sözkonusu.
"Sağlık Fonu" diye bir fon kurulsa diyorum. Ayrıca Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bütçesinin "Sosyal yardım"la ilgili kalemleri varsa, o kalemler takviye edilse. Henüz 1983'te kurulduğu anlaşılan "Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı" güçlendirilse... Sayın Sevil’in "eğitim"e yönelik derneğine benzer kuruluşlar yaygınlaştırılsa. Nerede bir hastane, sağlık ocağı varsa, bizim cami dernekleri gibi, arkasında bir dernek, bir vakıf bulunsa.
Bunlar yapılsa da, Türk insanı için "hastalık", "tedavi" bir kâbus olmaktan çıkarılsa.
Hatinoğlu gibi, Ünlü gibi, Çeyiz gibi "İyi" yöneticiler zamanında bu etkinlikler, vakit geçirilmeden geliştirilmelidir.
Hastasına saygısı olmayan milletin, kendisine de saygısı yok demektir.