Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
KUR’AN AHLAKI - 9 Mayıs 1986

Samiha Ayverdi Hanımefen­di "Kur'an ahlâkı" mevzu­unda bir "sohbet" yapmış. Sohbet, broşür halinde basıl­mış... Sayın Turan Yazgan "Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi" ile birlikte bu broşü bize de gönderme lütfunda bulundu.

Broşürü okurken Ayverdi'nin1960’lı yıllarda "Aydın-Kulübü", "Muallimler Birliği" vb. kültür derneklerinde yaptıkları sohbetleri, verdikleri konferansları, seminerleri hatırladım. Bir "abide ahsiyet" olarak, birkaç yıl önce toprak anaya tevdi etti­ğimiz Ekran Hakkı Ayverdi merhumu; tefekkür hayatının meyvelerini İstanbul'dan uzaklaştıkça daha çok, daha sık bekler olduğunuz saliha Samiha Hanımefendi'yi. Al­lah bu veluûd milletin hiçbir gününü öncekinden geri et­mesin, Ekrem Hakkı'ların, Nureddin Topçu'ların, Mümtaz Turhan'ların, Ali Fuad'ların, Erol Güngör'le­rin yerlerinin henüz dolduru­lamadığını düşündüm. “Gi­denler gidiyor da, kalanlar ne yapıyor?'” sorusunun cevabı­nı Yazgan'ın, Ayverdi' nin de­vam eden himmetlerinde bul­maya çalıştım.

HANGİ AHLÂK?

Bütün eğitim sistemlerinin hedefi, ahlâklı insan yetiş­tirmektir. Okulların, yaygın eğitim vasıtalarının, ailenin, asker ocağının, kültür faaliyet­lerinin... Hepsi aynı şey için.

Hep düşünürüm: Okullar açıyor; camiler, Kur'ân kurs­ları inşa ediyor; öğretmen, din adamlığı kadroları ihdas edi­yor; bu kadrolara tayinler ya­pıyor, Anadolu'ya gönderiyo­ruz. Bütün bunlar üzerine bir inceleme, anket, istatistik ya­pılsa... Çarşı-pazar, iş ve ça­lışma ahlâkı; beşerî münasebet adabı, bir önceki yıla göre ne kadar arttı, eksildi diye... Mahkemeler, karakollar, ıslahevleri kalabalıklaşıyor mu, tenhalaşıyor mu? Suçlu insan­lar, suçlu çocuklar, anlaşmaz­lık ve şikâyetler artıyor mu, azalıyor mu? Açılan bu okul­lar, kurslar, bu yolda yapılan yatırımlar çarsı-pazar, sokak-cadde ve işyerlerine, devlet dairelerine ne kadar yetişebilmiş?.. Oralarda neyi, ne kadar düzeltebilmiş? Öyle ya, bütün bu çabalar düşüncenin fiile ta­savvurun ise intikal ettiği işte o son nokta için değil mi?

Ahlâkın uzanmadığı, müdahil olmadığı hiçbir alan yok. Kıymetli yönetici, eğitimci Ga­zi Mert'in "ahlâk" üzerine ça­lışmaları, yazıları, makaleleri vardı. Eğitim ve ahlâk, ekono­mi ve ahlâk, kültür ve ahlâk, cemiyet ve ahlâka ibadet ve ah­lâk, sanat ve ahlâk, ilim ve ah­lâk, siyaset ve ahlâk, ticaret ve ahlâk, aile ve ahlâk, vicdan ve ahlâk... diye biteviye konu­lar bulur, onlar üzerinde incelemeler yapardı. Bu çeşitliliği görünce "-Ne çok ahlâk varmış" diye düşünmekten kendimizi alamazdık...

Ayverdi Hanımefendi bütün insan fiillerini "kuvve-i ani'l merkeziye" dediği ve "İman ve vatan aşkı" olarak tavsif et­tiği bir "tek merkez"de toplu­yor. Bütün davranıştan yön­lendiren, bütün fillerin o tek noktadan dağıldığı bir merkez"de... öyle olunca, fiiller ne ka­dar çeşitli bulunursa bulunsun, o fiillere kumanda tek elden, tek noktadan, tek merkezden oluyor. "Ameller niyetlere göredir" mânâsı da bu olsa ge­rek... Marifet, kumandayı iyi programlayabilmekte... "Tek Allah"a iman; ahlâkı da içine alan amelleri ise o "iman"ın icabına göre yapmak... İşte bütün mesele!.. Bütün eğitim sistemlerinin hedef aldığı son nokta; bütün dünyada ulaşıl­maya çalışılan davranış ahlâ­kı; bütünü ile ahlâk problemi budur, sadece budur!.. Konu bu kadar sade, bu kadar ba­sittir. "Ahlâk"ın "din" ve "vicdan" ile ayrılmaz bütün­lüğü de buradan gelir.

KUR’AN AHLÂKI

Samiha Ayverdi Hanımefendi "Kur'ân ahlâkı"nı "İslâmî-medenî hayat istika­meti çizen" prensipler olarak özetliyor. Ruhu "madde"ye mahkûm etmenin değil, ona hakim kılmanın iç derinliği... "Cihan içerisindeki yeri har­dal tanesi kadar küçük olan bir dünyada, insanoğlunu eşref-i mahlûkat olarak inşa eden; bütün kâinatı onun em­rine veren kudret, onu madde­nin eline bırakmak için yarat­mış olabilir mi?" diye soruyor ve insanlığın bugün içinde bu­lunduğu problemi de, bu muvazenenin tersine dönmüş ol­masında görüyor... işte insan­lığı tedavi etmek iddiasında olanların ilk neşter vuracakları düğüm budur!..

İnsanoğlu bugün, dünyaya gelişinin sebep ve mânâsını unutmuş; bütün gücünü, mad­denin kendisine temin edeceği refaha bağlamış bulunuyor. Böylece kendini, kendi düzdü­ğü madde putunun kulu hali­ne getirmiş; ulvî mânâsını, derûnî iç dünyasını ihmal, inkâr ve katletmiştir. Madde, haya­tın mihveri olunca helal-haram, sevab-günah, ilahî emir ve ikazlar unutulmuştur. Ahlâkî problemlerin, beşerî zaafların, dünya üzerinde mevcut fakir-zengin, güçlü-güçsüz kavgalarının kaynağı budur. Bütün bunlar Kur'ân ahlâkına sırt çevirmenin acı sonucudur.

TEDAVİ VE ÇARE

"Kur'ân ahlâkı" deyince, onu öğreten kurslar nasıl akla gelmez? Değerli mütefekkir-yazar onu da ele alıyor. "Kur'­ân kursları"nın asıl fonksi­yonlarının "Sadece Kur'ân okumak demek olmayıp, Kur'ân ahlâkı ile yaşamak de­mek bulunduğu"na işaret edi­yor. Kur'ân-i Kerîm'i en doğ­ru şekilde anlamaya çalışmak, âyetleri üzerinde akl-ı selim ile tefekkür etmek... İnsanlığın varmak istediği yüce ideale erişmek başka nasıl mümkün olur?

"Kur’ân ahlâkı" fikirde de­rinlik, düşüncede muhteva, amelde istikamet demektir. Derûnî ulvî duyguları işe inti­kal ettiren iç muhasebedir.

Ramazan'a girerken bize bunları hatırlatan Ayverdi'ye teşekkür ve dua ediyoruz...