Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
TARİHİN ZUHURU - 16 Mayıs 1986

İnsanımızın "kıymet hükümleri" yeni boyutlar kazanıyor. Dün tarihe, dine, Milli değerlere karşı gösterilen moda reaksiyonlar bugün gösterilmiyor. Dün, zamanı geçmiştir diye bir kenara atılan ulvî mefhumlar, yeniden kıymet kazanıyor.

Bunu, son bir hafta içeri­sinde bizzat yaşadığım olay­larla yeniden anladım.

KOCATEPE’DE CUMA

Ankara'da Kocatepe Camii'nin geçici olarak ibadete açılması gerçek bir ha­dise, milli bir olay oldu. Me­rasimsiz, gösterişsiz içine gi­rildiği "İlk Cuma" değil sa­dece, açıldığı günden bu ya­na... Tebdil-i kıyafet ederek kuytu köşelerden, sokaklara hâkim yüksekçe yerlerden bu tehacümü, bu sessiz nümayi­şi, bu gurur tablolarını doya doya seyrettim. Yatsı vaktinin karanlık saatlerinde, Kocatepe'ye çıkan cümle yollardan koca mabede akan kadınlı-erkekli insan selini. Bu cıvıl cıvıl insan selinin aynı nok­taya doğru akışını. Bendi alınmış barajdan suyun bir­den boşalması gibi, kalaba­lığın camiye boşalmasını. Kalplerde aynı duygular, ağızlarda aynı cümleler, yüz­lerde aynı iradeler... Şakakla­rı çökmeye başlamış bir or­ta yaşlı "-Şükür Yarabbi! Bi­ze bugünleri de gösterdin" diyerek, şükür secdesine ka­panıyordu.

Her gün 10 binden aşağı düşmeyen bu insan kalabalı­ğını, gecenin geç saatlerinde sokaklara döken duygu ne­dir? Bu bir bilinse, Türkiye ve dünyada birçok şeyler ken­diliğinden hallolurdu.

Devlet kurucu, medeniyet kurucu, inşacı bir milletin hasretidir bu!..

Cihanşümul hedefleri ol­mayan millet, büyük millet olamaz. Belli ki vatandaş, "resmî" himayeli Kocatepe’de, cumhuriyet döneminin bu en büyük dinî eserinde "devlet"i, devlette görmek istediğini; yüzyıllar öncesinin şeref tablolarını görüyordu. Kocatepe'ye olan gururlu te­hacüm bundandı.

MUĞLA'DA BİR AÇILIŞ

“Kocatepe Hadisesi”nden birkaç gün önce benzer bir olayı da Muğla’da yasadım. Muğla'da bir açılış vardı. Cumhuriyet döneminde, “devlet bütçesi”nden yaptırılan "ilk" müf­tülük sitesi, konferans salo­nu ile, personel lojmanları ile, misafirhanesi ve hizmet binası ile bir külliye olarak hizmete açılacaktı. Yine bir cuma vakti. Muğla bir küçük vilayet deyip geçmemeli. Muğla bu törenle büyüdü. Cuma namazı için camileri dolduran cemaat, sanki bir eksiksiz merasim yerine ak­tı. Muhterem vali beyefendiden il idare şube başkanları­na, adliye ve emniyet men­suplarına, okul yöneticileri­ne kadar...

Cuma dolayısıyla camide konuşulanlarla, resmî açılış­ta konuşulanlar aynı temayı işliyordu. Devlet-millet bü­tünleşmesini... Din hizmeti­nin seviyeli tutulması lüzu­munu... Turk milletinin tari­hî fonksiyonunu... Devlet orada idi, millet orada idi. Devlet-millet bütünleşmesi, başka nasıl sağlanırdı?

Hani "din" denince "öcü" görmüş gibi kaçıldığı günleri hatırladım. Çok değil, nihayet öğrenci oldu­ğumuz günleri... Din hizmetinin planlandığı, yürütüldü­ğü müftülüklerimizin ara so­kaklarda, köhne binalarda. barındığı zamanları... Bir de bugün gelinen noktayı. "Devlet"in yol yapar gibi, hastahane ve okul inşa eder gibi "cami", "Kur'an kur­su", "müftülük sitesi", "imam evi" yaptığını... İmam-hatip liselerine, Kur­’an kurslarına, din eğitimi ve din hizmetlerine yeni imkân­lar, yeni haklar tanındığını.

Bunları düşündükçe de, devleti-millete; milleti-devlete düşman etmek isteyenlerin tedirginliklerine hak verdim. Her şeyi yerli-yerine koyma, eski yaraları sarma ve onar­ma faaliyetlerinden rahatsız olanların bazı şeyleri ısıtıp ısıtıp niçin kamuoyu önüne getirme ihtiyacı duydukları­nı bir daha anladım.

SARIANA VALİDE

Marmaris'e hakim bir te­pede "Sarıana" nâm "veliyye"nin yattığından kaç kişi haberdar bilmiyorum.

Bizi Muğla'dan Marmaris'e getirenler anlattılar. Kanuni ceddimiz Rodos'u fethe gi­derken, ordusu ile bu "valide"ye misafir olmuş. Sultan Süleyman, koca orduyu ko­naklatan,   yedirip-içiren "velliye" valideye bir de so­ru sormuş: "-Ana, Rodos'a müteveccih bu seferimizin akıbetini nice görürsün!.. di­ye. "Sarıana" elini uzatmış, ufukta görülen "Armut Alanı"nı göstermiş. "Sultan oğlum!.. Ordunu nah şu alan­da konaklat.. Bu mevsim ar­mut mevsimidir. Ordudan hakkı olmayana el uzatacak tek nefer çıkmaz ise yoluna devam et. Fetih müyesser­dir..." Ve fetih müyesser ol­muş. Bu temiz duygularla fethedilen Rodos'ta, mütea­kip yüzyıllar içerisinde mektepler-medreseler kurulmuş, öyle ki, Rodos yakın zamanlara kadar Anadolu'­ya alim hocalar, mürşidler ih­raç etmiş.

Marmaris'teki memnuni­yetimiz, eskiden bir de med­resenin bulunduğu anlaşılan "Sarıana Tepesi"nin yeniden ihyasını görmek oldu. Mar­maris'in gencecik ilçe müftü­sü, Ege ve Rodos'a hâkim bu maneviyatlı tepeye, yeni an­layışla "kolej" tipi bir "kız Kur'ân kursu" açmış.."Sarıana Valide"nin ruhaniyetini temsil eden bu "Kız Kur'an Kursu"nda 80 kadar kız ev­lâdımız en modern imkânlar­la Kur'antahsili yapıyor. Ya­tılı olmayanlar, özel servisle sabah evlerinden alınıyor, ak­şam evlerine bırakılıyor. Gay­retli ilçe müftüsü bu ruhani tepeye bir de cami yaptırmış. Bir cami ki, minaresinden Rodos'ta yürüyen arabaları görmek mümkün.

Ankara'da, Muğla'da, Marmaris'te tarihin adeta ye­niden zuhurunu yaşadık. Bu­na tarihin tekerrürü de diye­bilirsiniz. Allah’ın sevdiği bu büyük millet, eski satvetine elbet ulaşacak. İçeriden ve dışarıdan bağda atanlar bulunsa da...