İnsanımızın "kıymet hükümleri" yeni boyutlar kazanıyor. Dün tarihe, dine, Milli değerlere karşı gösterilen moda reaksiyonlar bugün gösterilmiyor. Dün, zamanı geçmiştir diye bir kenara atılan ulvî mefhumlar, yeniden kıymet kazanıyor.
Bunu, son bir hafta içerisinde bizzat yaşadığım olaylarla yeniden anladım.
KOCATEPE’DE CUMA
Ankara'da Kocatepe Camii'nin geçici olarak ibadete açılması gerçek bir hadise, milli bir olay oldu. Merasimsiz, gösterişsiz içine girildiği "İlk Cuma" değil sadece, açıldığı günden bu yana... Tebdil-i kıyafet ederek kuytu köşelerden, sokaklara hâkim yüksekçe yerlerden bu tehacümü, bu sessiz nümayişi, bu gurur tablolarını doya doya seyrettim. Yatsı vaktinin karanlık saatlerinde, Kocatepe'ye çıkan cümle yollardan koca mabede akan kadınlı-erkekli insan selini. Bu cıvıl cıvıl insan selinin aynı noktaya doğru akışını. Bendi alınmış barajdan suyun birden boşalması gibi, kalabalığın camiye boşalmasını. Kalplerde aynı duygular, ağızlarda aynı cümleler, yüzlerde aynı iradeler... Şakakları çökmeye başlamış bir orta yaşlı "-Şükür Yarabbi! Bize bugünleri de gösterdin" diyerek, şükür secdesine kapanıyordu.
Her gün 10 binden aşağı düşmeyen bu insan kalabalığını, gecenin geç saatlerinde sokaklara döken duygu nedir? Bu bir bilinse, Türkiye ve dünyada birçok şeyler kendiliğinden hallolurdu.
Devlet kurucu, medeniyet kurucu, inşacı bir milletin hasretidir bu!..
Cihanşümul hedefleri olmayan millet, büyük millet olamaz. Belli ki vatandaş, "resmî" himayeli Kocatepe’de, cumhuriyet döneminin bu en büyük dinî eserinde "devlet"i, devlette görmek istediğini; yüzyıllar öncesinin şeref tablolarını görüyordu. Kocatepe'ye olan gururlu tehacüm bundandı.
MUĞLA'DA BİR AÇILIŞ
“Kocatepe Hadisesi”nden birkaç gün önce benzer bir olayı da Muğla’da yasadım. Muğla'da bir açılış vardı. Cumhuriyet döneminde, “devlet bütçesi”nden yaptırılan "ilk" müftülük sitesi, konferans salonu ile, personel lojmanları ile, misafirhanesi ve hizmet binası ile bir külliye olarak hizmete açılacaktı. Yine bir cuma vakti. Muğla bir küçük vilayet deyip geçmemeli. Muğla bu törenle büyüdü. Cuma namazı için camileri dolduran cemaat, sanki bir eksiksiz merasim yerine aktı. Muhterem vali beyefendiden il idare şube başkanlarına, adliye ve emniyet mensuplarına, okul yöneticilerine kadar...
Cuma dolayısıyla camide konuşulanlarla, resmî açılışta konuşulanlar aynı temayı işliyordu. Devlet-millet bütünleşmesini... Din hizmetinin seviyeli tutulması lüzumunu... Turk milletinin tarihî fonksiyonunu... Devlet orada idi, millet orada idi. Devlet-millet bütünleşmesi, başka nasıl sağlanırdı?
Hani "din" denince "öcü" görmüş gibi kaçıldığı günleri hatırladım. Çok değil, nihayet öğrenci olduğumuz günleri... Din hizmetinin planlandığı, yürütüldüğü müftülüklerimizin ara sokaklarda, köhne binalarda. barındığı zamanları... Bir de bugün gelinen noktayı. "Devlet"in yol yapar gibi, hastahane ve okul inşa eder gibi "cami", "Kur'an kursu", "müftülük sitesi", "imam evi" yaptığını... İmam-hatip liselerine, Kur’an kurslarına, din eğitimi ve din hizmetlerine yeni imkânlar, yeni haklar tanındığını.
Bunları düşündükçe de, devleti-millete; milleti-devlete düşman etmek isteyenlerin tedirginliklerine hak verdim. Her şeyi yerli-yerine koyma, eski yaraları sarma ve onarma faaliyetlerinden rahatsız olanların bazı şeyleri ısıtıp ısıtıp niçin kamuoyu önüne getirme ihtiyacı duyduklarını bir daha anladım.
SARIANA VALİDE
Marmaris'e hakim bir tepede "Sarıana" nâm "veliyye"nin yattığından kaç kişi haberdar bilmiyorum.
Bizi Muğla'dan Marmaris'e getirenler anlattılar. Kanuni ceddimiz Rodos'u fethe giderken, ordusu ile bu "valide"ye misafir olmuş. Sultan Süleyman, koca orduyu konaklatan, yedirip-içiren "velliye" valideye bir de soru sormuş: "-Ana, Rodos'a müteveccih bu seferimizin akıbetini nice görürsün!.. diye. "Sarıana" elini uzatmış, ufukta görülen "Armut Alanı"nı göstermiş. "Sultan oğlum!.. Ordunu nah şu alanda konaklat.. Bu mevsim armut mevsimidir. Ordudan hakkı olmayana el uzatacak tek nefer çıkmaz ise yoluna devam et. Fetih müyesserdir..." Ve fetih müyesser olmuş. Bu temiz duygularla fethedilen Rodos'ta, müteakip yüzyıllar içerisinde mektepler-medreseler kurulmuş, öyle ki, Rodos yakın zamanlara kadar Anadolu'ya alim hocalar, mürşidler ihraç etmiş.
Marmaris'teki memnuniyetimiz, eskiden bir de medresenin bulunduğu anlaşılan "Sarıana Tepesi"nin yeniden ihyasını görmek oldu. Marmaris'in gencecik ilçe müftüsü, Ege ve Rodos'a hâkim bu maneviyatlı tepeye, yeni anlayışla "kolej" tipi bir "kız Kur'ân kursu" açmış.."Sarıana Valide"nin ruhaniyetini temsil eden bu "Kız Kur'an Kursu"nda 80 kadar kız evlâdımız en modern imkânlarla Kur'antahsili yapıyor. Yatılı olmayanlar, özel servisle sabah evlerinden alınıyor, akşam evlerine bırakılıyor. Gayretli ilçe müftüsü bu ruhani tepeye bir de cami yaptırmış. Bir cami ki, minaresinden Rodos'ta yürüyen arabaları görmek mümkün.
Ankara'da, Muğla'da, Marmaris'te tarihin adeta yeniden zuhurunu yaşadık. Buna tarihin tekerrürü de diyebilirsiniz. Allah’ın sevdiği bu büyük millet, eski satvetine elbet ulaşacak. İçeriden ve dışarıdan bağda atanlar bulunsa da...