Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
“MEHMET AKİF YILI” - 24 Haziran 1986

Rıdvan Çongur'un "İstiklâl Marşı" ve "Mehmet Akif" anıtı ile ilgili çabaları çok şükür yeşermeye, meyve­lerini vermeye başladı.

21 Mart 1986 Cuma günki sohbetimde şunları duyurmuştum:

"Rıdvan Çongur'un mu­hayyilesinde olgunlaşıp, ka­ğıt üzerine dökülmeye başla­yan bir kalıcı proje ile karşı karşıyayız. Sayın Çongur ko­nunun fikir ve proje safhası­nı bitirmiş. Iş resmî izin ve finans safhasına gelmiş. Pro­je uygulandığında, istiklâli­mizin marşı bir dev anıt üze­rine altın harflerle yazılacak. Tıpkı Orhun Abideleri gibi… Fakat bu anıt Orhun gibi, sonra bir başka ülke topraklarında yeraltından çıkarılmayacak. İnşallah, hep kendi topraklarımızda ve ayakta kalacak"  Bu temenniden 4 ay bile geçmeden "Kültür ve Turizm Bakanlığı''nın, konuya daha geniş bir boyutta ele almış bulunduğunu gördük.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Akifin 50'nci vefat yıldönümü dolayısıyla, 27 Aralık 1986 tarihinden baş­lamak üzere, sözü edilen anıtı da içine alan ve bütün ilgili kuruluşların katılacakları ge­niş bir program düzenlenmiş.

Buna göre Ankara'da bir İstiklâl Marşı Anıtı dikilecek. Çanakkale'de üzerinde ''Ça­nakkale Destanı"nın yazılı olduğu bir âbide inşa edile­cek. 27 Aralık 1986 tarihinde, M.Akif Ersoy'u anma pulları ile çeşitli hatıra para ve madalyonları bastırılacak. "Taceddin Dergâhı" ve çev resi yeniden tanzim edilecek. Harbokulları, askeri okullar ve askeri birliklerde "İstiklâl Marşı ve Akif" konulu tö­renler düzenlenecek. Üniver­siteler ve Millî Eğitim'e bağlı her dereceden okullarda "İstiklâl Marşı ve Mehmet Akif" günleri düzenlenecek; resim ve kompozisyon yarış­maları yapılacak. Millî kütüphane salonlarında ilmî toplantılar tertip edilecek.

Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ile diğer kurum ve kuruluşlarca, çeşit­li basılı yayınlar yapılacak, sergi ve sempozyumlar tertip edilecek, bir Mehmet Akif külliyatı hazırlanacak, halk, genç kesim ve çocuklar için tanıtıcı eserler neşredilecek, film-plak-kaset-video-radyo ve televizyon programları ha­zırlanacak.

ŞEREF KURULU

Bütün bu faaliyetlere TBMM Başkanlığı, Ge­nelkurmay Başkanlığı ve ilgili bakanlıklardan sivil kuruluş­lara kadar çok sayıda kuru­luş iştirak edecek. Koordina­törlüğünü ise Kültür ve Tu­rizm Bakanlığı yapacak.

Anma faaliyetleri için de "şeref kurulu" oluşturulmuş. Şeref kurulu, TBMM Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı ve YÖK Başkanı'ndan meydana geliyor.           

Böylece Türk milletinin bu büyük evlâdına karşı geç de olsa kadirşinaslık ve vefa borcumuzu yerine getirece­ğiz. Son çeyrek yüzyıllarda kendini artık iyice belli eden kendimizden kaçış faaliyetle­rinde bir delik açılacak; olumsuzluklar içerisinde, olumlu bir de bu iyi bu­lunacak.

Kültür w Turizm Bakanı Sayın Taşçı oğlu, Mehmet Akif’i anma faaliyetleriyle ilgili olarak televizyonda yaptığı konuşmada büyük bir isabetle şunları söyledi:

“-Mehmet Akif, yeni yetişen çocuklarımız ve gençlerimiz arasında yeterince tanın­mamaktadır. Yurtdışındaki Türk varlığının büyük ço­ğunluğu ondan habersizdir.

İstiklâl Marşı'mızı dahi tam olarak anlaşıldığını, kavran­dığını söylemek güç.”

Kültür ve Turizm Bakam­ınız böyle diyor. Doğrudur. Yakın geçmişte yaşadığımız "dil tahribatı", kültür yoz­laşması bizi bu hale getir­miştir.

Sayın Çongur'un engin fi­kir dünyasından süzülüp-çıkan bu projeler, inşallah uygulandığı zaman Kültür Bakanlığı'nın kurulduğu günden bugüne millet çoğun­luğunu teselli eden en önemli faaliyet olacaktır.

SEMBOL ADAM

Mehmet Akif "Safahat"lı "İstiklâl Marşı''nı ve "Çanakkale Destanı"nı ya­zan sembol adamdır. Şiirle­ri, nesirleri, tebliğleri kendin­den değil, yücelerden gelen il­hamlardır.

İstiklâl Marşı, Türkiye Bü­yük Millet Meclisi'nden geç­miş; değişmez, değiştirilemez bir "kanun" metnidir. Meh­met Akif onu "-Benim değil, milletimindir" diyerek "Safahatı"na almamıştır.

"Ruhumun senden ilâhi, şudur ancak emeli/Değmesin mabedimin göksüne nâmah­rem eli/Bu ezanlar -ki şaha­detleri dinin temeli/Ebedi, yurdumun üstünde benim in­lemeli!" ifadelerinin kanunî bir metin haline getirilmesinin bugün bile mümkün bulunup-bulunmadığını düşü­nürseniz, Mehmet Akif mer­humun, yeni Türk devleti ku­rulurken oynadığı rolün kıy­metini anlamakta güçlük çekmezsiniz.

O, "Bir kubbesine mevta titrer" dediği vatanın istiklâl harcına öyle bir ulvî mânâ katmıştır ki, o tarihten bugü­ne içeriden ve dışarıdan nice şer kuvvetler biraraya gelmiş, fakat son Türk devletinin harındaki o "mânâ"yı yıkamamtştır.

Şimdi Genelkurmay Baş­kanlığı'ndan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, çeşitli ba­kanlıklardan sivil kuruluşla­ra kadar devlet ve millet Mehmet Akif'in şahs-ı ma­nevisinde yeniden buluşuyor, kucaklaşıyor. "Mehmet Akif Yılı" diyebileceğimiz 1987 yı­lı boyunca...

Böylece Mehmet Akif Ersoy'un muhtevada büyüklü­ğü bir daha ortaya çıkıyor.