“Millet” realitesi, insan neslinin gelişme çizgisinde son merhaledir. Her insan topluluğu millet değildir. Şartların zorlamasıyla tek bir idare, tek bir organizasyon altında toplansa da...
Millet olma mertebesine ulaşan her toplum, müşterek "din", müşterek "dil"müşterek "vatan" ve "kader birliği" yanında, müşterek "tarih şuuru"na da sahiptir.
Ortak tarih ve tarih şuuru, diğer "müşterekler" yanında, millet fertlerini birbirine rapteden bağlardan biridir. Bugüne gelinceye kadar hangi tecrübelerden geçtik, hangi sıkıntıları-sevinçleri yaşadık onun değerlendirilmesidir.
Geçmişin bilinmesi, bugüne ve geleceğe ışık tutar. Millî dostluklar, düşmanlıklar, zaaflar-meziyetler, tutku ve heyecanlar, nefret ve sevgiler bilinmeden, millet adına isabetli kararlar almak nasıl mümkün olur?
Bütün bu sebeplerle yeni yetişenlerimize tarihimizi öğretmek zorundayız.
Tarih kitaplarımızda bugün Türk milletinin büyük, heyecanlı macerasının hikâyesini bulmak zor.
Reha Oğuz TÜRKKAN düşünmüş, bu ihtiyacı tesbit etmiş, bize bir sürpriz hazırlıyor. Ecdadımızın, yaşadığı gerçekten heyecan verici olayları matematiki gerçekler halinde ele almış. Rakamlarla... Bu rakamları temiz Türkçe'siyle süslemiş... Bir nehirde, hızlı bir motorla giderken kıyıları seyreder gibi, zaman nehrinde, Türk tarihinin hızlı akışını seyrettirmeye hazırlanıyor.
Belgesel senaryoyu okuyunca, doğrusu cümle tarihçilere, sinema yapımcılarına, Türk aydınlarına sitemler ettim. "Şimdiye kadar ne güne durmuşuz" diye...
Türk tarihi, bir bakıma insanlık tarihi demek... Sevgili Özdemir BİRSEL'in "FETHİN MUCİZESİ", "YEŞİLE RENK VEREN ŞEHİR" Atilla ÖZGÜR ve Metin ERKSAN'ın "PREVEZE ÖNCESİ" belgeselleri, Tarık BUĞRA'nın "KÜÇÜK AĞA" filmi tarihe nasıl bir kapı araladıysa, Türkkan'ın "TARİHİMİZ" belgeseli de, belli ki önümüze aydınlık bir kapı açacak.
TÜRK GERÇEĞİ
Son 1000 yıl içerisinde dünyada 9 süper devlet kurulmuş. Bunlardan 4'ü Türk devletleri... Zamanı geriye doğru bir kat genişletip- 2000 yıl geriye gittiğimizde buna 2 daha ekleniyor. 2000 yıllık dünya tarihinin 15 süper devletini ayrı ayrı 9 millet, 6'sını ise tek başına hep biz kurmuşuz.
Makedonyalılar 1, Fransızlar 1, Amerikalılar 1, Ruslar 1, Türkler ise tam 6 defa süper devlet olmuşlar.. Orta Asya'da, İdil-Ural bölgesinde, Türkiye'de...
Çeşitli çağlarda dünya üzerinde devlet ve hâkimiyet kurduğumuz topraklar bir kerede seyredilse, yeryüzünün büyük kısmını kapladığı görülür. Niçin? Zira kurduğumuz devletler kaba güç ve silaha dayanmamış... Medeniyet, kültür, siyasî ve içtimaî adalet, teşkilâtçılık, mağlûplara iyi muamele ve müsamahada da örnek olmuşuz... "At"a ilk binen, "koyun" ve "keçiyi" evcilleştiren, "buğday" ekimine ilk başlayan da biz olmuşuz...
Son yüzyılların Batılı sömürge imparatorlukları zayıf, geri ve çoğu defa vahşi kavimler üzerinde kurulmuşken, Osmanlı Cihan İmparatorluğu, o devrin en güçlü, en ileri devletlerini yenmek suretiyle gerçekleştirilmiştir. Sadece asker gücüyle değil, adalet, irfan, medeniyet ve binlerce yıllık millet olma tecrübesiyle... Bu tecrübedir ki Turan'ı vatan ve toprak, Hind Yarımadası'nı bir altın konak, Çin köşklerini kışlak, Tuna boylarını yaylak yapmışız...
Osmanlı topraklarında kurulan çadır devletlerine bakınız! Çoğu söylemeye cesaret edemese de, aralarında bugün Osmanlı'nın âdil, müsamahalı, himaye edici idaresini arar olduklarını ifade edenler vardır... Balkanlar ve Doğu Avrupa devletlerinin Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk gibi bir kısmını 500-550 yıl; Romanya, Yugoslavya, Macaristan gibi bir kısmını 200-300 yıl idare (değil himaye) etmişiz... Dil, din, millî kültür, maddî refah açılarından 300-500 yıl sonraya; idaremize girdikleri günden daha güçlü, daha diri, daha mücehhez olarak ulaşmışlar... Bugün bir Bulgaristan'a, Yunanistan'a bakınız!. İstiklallerini alalı 100 yıl bile geçmeden, kendi tebâlarına nasıl "devlet baba" gibi değil de, komitacılık ruhu ile saldırıyorlar. Amerika kıtasındaki "Kızılderili',' Afrika kıtasındaki "zenci" katliamını, kıtalini, toplu tehcir ve tenkilini düşününüz!
Koca Asya kıtasının hemen tamamına 4 defa, Rus topraklarına 5 defa, Çin-Hind-İran-Afgan ve Arap topraklarına pek çok defa hâkim olmuşuz da, bu kıta ve bölgelerin etnik yapısına ilişmemişiz. Hep aynı medenî ve demokrat idare ile... Söğüt ve civarında 200 kilometrekarede kurulup, kısa zamanda 200 milyon kilometrekareye ulaşmışız...
Bütün bunlar, Türk milletinin devlet kuruculuğunda doğuştan varolan dehasının eseridir. 6'sı süper, 16 devlet... Bunun yarısına değil, dörtte birine ulaşabilmiş başka bir millet gösteremezsiniz!
Türkiye Cumhuriyeti devleti, türlü iç ve dış fesada rağmen bugün de kendi bölgesinde bir "istikrar" unsurudur. Demirperde ve hür dünya arasında bir hakem, medenî bir bekçidir. Asya-Avrupa arasında köprüdür. Eski kültür-yeni kültür, İslâm milletleri-Hıristiyan Avrupa arasında bir durak, mola yeri, konaktır.
Türkiye bu stratejik konumu iyi değerlendirirse, yine eski gücüne doğru tırmanacaktır.
Türkiye'nin istikrarı sadece "bölgenin" değil, dünyanın da istikrarıdır.
Bir Batılı "araştırma enstitüsü" 2000'li yıllarda Türkiye'nin dünya güç dengelerini etkileyebilecek bir güce ulaşacağı sonucunu bulmuş...
Türkkan sağolsun... Tarihte ve bugün mevcut "Türk Gerçeği" inşallah istikbalimizi de aydınlatacaktır.