Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
HAC HİZMETLERİ - 12 Ağustos 1986

Türk'iye her sahada "iş" değil, "lâf" üretilen bir ülke. Herkes her şeyin uzmanı...

Hemen hepimiz "po­litika" uzmanıyız.  Her gün devlet kurar, devlet yıka­rız. "Din" uzmanı olmayan yok gibidir. Hele biraz da "rekabet", "ticaret" ve "siyaset" çıkarı varsa, ali­mallah ne "devlet endişesi" tanırız, ne "din" ölçüsü... "Sırat Köprüsu"nde yürür gibi, dişinizi tırnağınıza taka­rak yükselttiğiniz binayı, bir hesapsız "lâf" ile tepenize yıkıverirler. Bu hesapsızlığı­mız yüzünden nice gayretler küstürülmüş, nice hevesler söndürülmüştür.

Diyanet İşleri Başkanlığı çok "lâf üretilen, az "iş" yapılan bu ülkede, o alanda bugüne kadar görülmemiş bir organizasyonu gerçekleş­tirdi. "Hac hizmetleri" bu yıl 8"inci yaşına bastı. Bu 8 yıl içerisinde toplam 247.960 vatandaşımız hacca götürüldü, getirildi. Bu yılki sayı 42.960...

KOLORDU HAREKATI

Kırk üç bin insanı kentinden-kasabasından alacaksınız; değişik iklim, değişik ülke, değişik dil, de­ğişik şartlarda savaş vere ve­re, kimsenin burnunu kanat­madan teslim aldığınız gibi iade edeceksiniz. Bu tam bir "kolordu harekâtı"dır. Bu tabir "hac seyahati"ne katıl­mış bir mütekait "paşa"nın tâbiridir. Bir önemli "teşkilât" adına hac işlerini denetlemek ve teşkilâtına ra­por etmek üzere seyahata ka­tılan "paşa"nın da içinde bulunduğu heyet, raporunda hac seyahatini bu tâbirle tasvir etmiş, şunu da ilâve et­miştir: "Bu kolordu harekâ­tını ancak Silâhlı Kuvvetler başarabilir. Bir de, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın başardı­ğını bizzat müşahede ettik."

Doğrudur. Cilvegözü kapı­sında günlerce, hattâ hafta­larca perme-perişan beklenildiğini, o zamanlarda karayo­lu ile hacca gidenlerden kim hatırlamaz? Suudi, Ürdün, Suriye, hattâ Türk gümrük kapılarına yaklaştıkça hacı­lardan "rüşvet" toplandığı­nı kim unutur? Mekke'de, Medine'de otobüslerin gölge­sinde, merdiven altlarında kalındığı yılları bilmeyen var mı?

HER ŞEYİN EN İYİSİ

Şimdi vatandaşımıza "ev", hattâ "vantilatör" yetmiyor "Air oondation" istiyor, soğutucu ve buzdolabı isti­yor, haklıdır... 3-5 yaşını geç­memiş en kaliteli otobüsler yetmiyor, otobüsün de "klima"ısını istiyor. Yerden gö­ğe kadar haklıdır. Türk insa­nı her şeyin en iyisine lâyık­tır. Diyanet İşleri Başkanlığı, ülke şartlarını zorlayarak, buna doğru gidiyor. Her yıl yenilikler deniyor. Bu yıl bü­tün otobüslerin "klima"lı ol­masını hedef aldı. Fakat Türkiye'de bu işe talip "kli­ma"lı otobüs sayısı buna yet­medi... İlgili işyerlerini kont­rol ediniz. Şimdi otobüslere "klima" taktırma furyası başladı. Göreceksiniz, belki önümüzdeki, en çok mütea­kip yıl karayolu ile hac seya­hati bütünüyle soğutucusu mevcut otobüslerle gerçekleştirilecek.

SADECE O MU?

Suyun bidonlarla taşındı­ğı Arafat'ın Türk hacıla­rına ayrılan bölgesinde bizi şakır şakır suların aktığı; gölgesi çölü örtmeye başla­mış ağaçların yeşerttiği; "cebel" olmaktan çıkmış bir sahra şehri karşıladı. Diya­net’in işbirliği yaptığı,başında Osmanlı hayranı yaşlı bir Türk dostunun bulunduğu kuruluş bu işi o kadar büyük bir manevî hazla yapıyor ki, bize "Hacılarınızı bölge böl­ge ayırın, Arafat'ta size bü­tün bölgeleriyle bir Türkiye kuralım" diyordu. Kadîm Türk dostu, bu sözlerinde samimi idi. Karadenizli'yi Ka­radeniz, Marmaralı'yı Mar­mara, Egeli'yi Ege, Akdenizli'yi Akdeniz, Doğulu'yu Doğu yeşilliğinde konaklatmayı vaadediyordu. "Orta Anadolulu'ya gelince, onla­ra yeşillik gerekmez" diye, o tertemiz Türkçe'siyle espri yapmaktan da kendini alamı­yordu.

Diyanet sağlık ekibinin, kurdukları tam teşekküllü hastanede ilk defa bu yıl mide, safra kesesi, apandisit ameliyatı gerçekleştirdiklerini söylesem inanır mısınız? Ya "cebel-i Arafat"ta kadınlar için ayrı, erkekler için ayrı sa­bit ve yataklı sağlık istasyon­ları kurulduğunu?

ÖRNEK ORGANİZASYON

Türk hac organizasyonu, hac hizmetlerini değer­lendiren Suudi Hac ve Evkaf Bakanlığı'nca İslâm ül­kelerine "örnek uygulama" olarak gösteriliyor. Nitekim ilk defa 1983 yılında Türk hac organizasyonu "ulâ" de­recede başarılı bulundu ve di­ğer İslâm ülkelerine Türkiye'­yi "örnek" almaları için tav­siye ve telkinler yapıldı. Bu yıl bu takdir bizzat Suudi kralı tarafından tekrarlandı.

Pakistan başta olmak üze­re, bazı İslâm ülkeleri Türki­ye'nin hac uygulamasını inceliyorlar.

Türk insanını yabancı ül­kelerde yalnız bırakmayan bu gayretler, 1983 yılında "devlet" ve "hükümet" baş­kanlarınca da ayrı ayrı ve ya­zı ile takdir ve taltif buyuruldu. Bir kurumun hizmetlerinin "devlet" ve "hükümet" başkanlarınca kutlanması "Ahvâl-i âdiye"den bir olay olmasa gerektir.

Peki, hac uygulamalarında hiç eksik yok mudur? Elde olmayan, önceden hesabedilemeyen mevziî ve istisnaî ba­zı arızalar çıkıyorsa, bunlar "hac seyahati "nin bir "kül­fet yolculuğu" olduğu zaruretine dayanır. Mahallî mevzuat, iklim ve belli zamanlarda, belli yerlerdeki olağanüstü izdiham, bu istisnaî kaçınılmaz noksanlıkların sebebidir.                

Diyanet İşleri'nin tecrübesi arttıkça, bunlar da asgariye inecektir.


bekleyiniz...