Türk'iye her sahada "iş" değil, "lâf" üretilen bir ülke. Herkes her şeyin uzmanı...
Hemen hepimiz "politika" uzmanıyız. Her gün devlet kurar, devlet yıkarız. "Din" uzmanı olmayan yok gibidir. Hele biraz da "rekabet", "ticaret" ve "siyaset" çıkarı varsa, alimallah ne "devlet endişesi" tanırız, ne "din" ölçüsü... "Sırat Köprüsu"nde yürür gibi, dişinizi tırnağınıza takarak yükselttiğiniz binayı, bir hesapsız "lâf" ile tepenize yıkıverirler. Bu hesapsızlığımız yüzünden nice gayretler küstürülmüş, nice hevesler söndürülmüştür.
Diyanet İşleri Başkanlığı çok "lâf üretilen, az "iş" yapılan bu ülkede, o alanda bugüne kadar görülmemiş bir organizasyonu gerçekleştirdi. "Hac hizmetleri" bu yıl 8"inci yaşına bastı. Bu 8 yıl içerisinde toplam 247.960 vatandaşımız hacca götürüldü, getirildi. Bu yılki sayı 42.960...
KOLORDU HAREKATI
Kırk üç bin insanı kentinden-kasabasından alacaksınız; değişik iklim, değişik ülke, değişik dil, değişik şartlarda savaş vere vere, kimsenin burnunu kanatmadan teslim aldığınız gibi iade edeceksiniz. Bu tam bir "kolordu harekâtı"dır. Bu tabir "hac seyahati"ne katılmış bir mütekait "paşa"nın tâbiridir. Bir önemli "teşkilât" adına hac işlerini denetlemek ve teşkilâtına rapor etmek üzere seyahata katılan "paşa"nın da içinde bulunduğu heyet, raporunda hac seyahatini bu tâbirle tasvir etmiş, şunu da ilâve etmiştir: "Bu kolordu harekâtını ancak Silâhlı Kuvvetler başarabilir. Bir de, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın başardığını bizzat müşahede ettik."
Doğrudur. Cilvegözü kapısında günlerce, hattâ haftalarca perme-perişan beklenildiğini, o zamanlarda karayolu ile hacca gidenlerden kim hatırlamaz? Suudi, Ürdün, Suriye, hattâ Türk gümrük kapılarına yaklaştıkça hacılardan "rüşvet" toplandığını kim unutur? Mekke'de, Medine'de otobüslerin gölgesinde, merdiven altlarında kalındığı yılları bilmeyen var mı?
HER ŞEYİN EN İYİSİ
Şimdi vatandaşımıza "ev", hattâ "vantilatör" yetmiyor "Air oondation" istiyor, soğutucu ve buzdolabı istiyor, haklıdır... 3-5 yaşını geçmemiş en kaliteli otobüsler yetmiyor, otobüsün de "klima"ısını istiyor. Yerden göğe kadar haklıdır. Türk insanı her şeyin en iyisine lâyıktır. Diyanet İşleri Başkanlığı, ülke şartlarını zorlayarak, buna doğru gidiyor. Her yıl yenilikler deniyor. Bu yıl bütün otobüslerin "klima"lı olmasını hedef aldı. Fakat Türkiye'de bu işe talip "klima"lı otobüs sayısı buna yetmedi... İlgili işyerlerini kontrol ediniz. Şimdi otobüslere "klima" taktırma furyası başladı. Göreceksiniz, belki önümüzdeki, en çok müteakip yıl karayolu ile hac seyahati bütünüyle soğutucusu mevcut otobüslerle gerçekleştirilecek.
SADECE O MU?
Suyun bidonlarla taşındığı Arafat'ın Türk hacılarına ayrılan bölgesinde bizi şakır şakır suların aktığı; gölgesi çölü örtmeye başlamış ağaçların yeşerttiği; "cebel" olmaktan çıkmış bir sahra şehri karşıladı. Diyanet’in işbirliği yaptığı,başında Osmanlı hayranı yaşlı bir Türk dostunun bulunduğu kuruluş bu işi o kadar büyük bir manevî hazla yapıyor ki, bize "Hacılarınızı bölge bölge ayırın, Arafat'ta size bütün bölgeleriyle bir Türkiye kuralım" diyordu. Kadîm Türk dostu, bu sözlerinde samimi idi. Karadenizli'yi Karadeniz, Marmaralı'yı Marmara, Egeli'yi Ege, Akdenizli'yi Akdeniz, Doğulu'yu Doğu yeşilliğinde konaklatmayı vaadediyordu. "Orta Anadolulu'ya gelince, onlara yeşillik gerekmez" diye, o tertemiz Türkçe'siyle espri yapmaktan da kendini alamıyordu.
Diyanet sağlık ekibinin, kurdukları tam teşekküllü hastanede ilk defa bu yıl mide, safra kesesi, apandisit ameliyatı gerçekleştirdiklerini söylesem inanır mısınız? Ya "cebel-i Arafat"ta kadınlar için ayrı, erkekler için ayrı sabit ve yataklı sağlık istasyonları kurulduğunu?
ÖRNEK ORGANİZASYON
Türk hac organizasyonu, hac hizmetlerini değerlendiren Suudi Hac ve Evkaf Bakanlığı'nca İslâm ülkelerine "örnek uygulama" olarak gösteriliyor. Nitekim ilk defa 1983 yılında Türk hac organizasyonu "ulâ" derecede başarılı bulundu ve diğer İslâm ülkelerine Türkiye'yi "örnek" almaları için tavsiye ve telkinler yapıldı. Bu yıl bu takdir bizzat Suudi kralı tarafından tekrarlandı.
Pakistan başta olmak üzere, bazı İslâm ülkeleri Türkiye'nin hac uygulamasını inceliyorlar.
Türk insanını yabancı ülkelerde yalnız bırakmayan bu gayretler, 1983 yılında "devlet" ve "hükümet" başkanlarınca da ayrı ayrı ve yazı ile takdir ve taltif buyuruldu. Bir kurumun hizmetlerinin "devlet" ve "hükümet" başkanlarınca kutlanması "Ahvâl-i âdiye"den bir olay olmasa gerektir.
Peki, hac uygulamalarında hiç eksik yok mudur? Elde olmayan, önceden hesabedilemeyen mevziî ve istisnaî bazı arızalar çıkıyorsa, bunlar "hac seyahati "nin bir "külfet yolculuğu" olduğu zaruretine dayanır. Mahallî mevzuat, iklim ve belli zamanlarda, belli yerlerdeki olağanüstü izdiham, bu istisnaî kaçınılmaz noksanlıkların sebebidir.
Diyanet İşleri'nin tecrübesi arttıkça, bunlar da asgariye inecektir.