Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
SÖĞÜT BEREKETİ - 19 Ağustos 1986

Tarihin en büyük devletle­rini kuran millet Türk milletidir. Geriye doğru ilk bin yılda 4, ikinci bin yılı da içine alırsak 6 "süper" dev­let kurmuşuz. "Süper" ölçü­sünde bu güç ve sayıda dev­let hiçbir millete nasip olma­mış.

Türk milletinin "sürekli­lik" ve "teşkilât" açıların­dan tarih içerisinde kurduğu en büyük devlet de "Osmanlı İmparatorluğu". Süreklilik ve teşkilât derken, Osmanlı cihan devletinin onu diğer imparatorluklardan kesin çizgilerle ayıran bir özelliği­ni daha belirtmek icabeder: Fetihlerdeki talan değil, "İ’lây-ı Kelimetullah" ulvî hedefini.

Osmanlı devleti daha "Sö­ğüt "e gelmeden; "devlet", hattâ "beğlik" bile olmadan "mazlum", "mağdur" ve "mağlûp"un yanında yeralmış. Bir "Moğol-Selçuk" ça­tışmasında, kim olduklarını dahi bilmeden, "mağlûp" Selçuklular yanında yeralmışlar. Bu beğ "tercihi" son­radan Osmanlı'nın "devlet" tercihi olmuş. Hep "mazlum" ve "mağdur" ama mutlaka "hak" ve haklı yanında yeralmış…

Osmanlı denilince ilk akla gelen "Söğüt" toprağı değil midir? Öğrencilik yıllarımdan itibaren, hayatım boyun­ca bu topraklaı, "Söğüt" ve çevresini, Domaniç kışlağı ile Söğüt yaylağı arasındaki belki de her göze görülmeyen "bereket" ve sırrı merak et­mişimdir.

Bu nasıl bir bereket ki, ilk defa "Söğüt"te toprağa atı­lan tohum, akıllara durgun­luk verecek bir hızla yeşermiş, dal-budak salıp büyü­müş, birkaç yılda 6-7 milyon kilometrekarelik geniş bir coğrafyayı gölgesi altına al­mış. Bir tûba ağacı ki, bir yanda Yemen, Arabistan Ya­rımadası; diğer yanda Doğu, hattâ Doğu, Orta Avrupa, bir yanda Kırım ve Kafkas­ya, diğer yanda Sudan, Fas ve Cezayir ile Kuzey Afrika!..

Ertuğrul Gazi oğlu Os­man'ın gördüğü kutsal rüya böylece tahakkuk etmiş. 40 çadır ve 200 atlı ile Söğüt'e gelen oba, birkaç yüzyılda 3 kıt'anın hâkimi, "hâkim"i değil "hadim"i oluvermiş.

Söğüt toprağının bereketi işte buradal...

Bu "bereket"i, bu sırrı çözmek için bütün dünyanın "edîb", "san'atkâr", "tarih­çi", "kâşif" ordusu "Sö­ğüt"e niçin sökün etmez?.. Cevabı bulunmayan bu soru­ya da, bu "acz" ve cevapsızlığa da "yuh" olsun!..

SÖĞÜTTE BİR KAYMAKAM

Söğüt'te bir kaymakam var... Geleneksel "Ertuğ­rul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri"ni 3 yıldır tertip­lediği "Osmanlı sempoz­yumları" ile sadece "şenlik" ve "festival" olmaktan çıkar­mış; ilmî bir temele oturtma­yı başarmış. Osmanlı sem­pozyumlarının üçüncüsü bu yıl "milletlerarası" seviyede tertiplendi. 19-20 Eylül 1986 tarihlerinde 6 ayrı celse halin­de icra edilen sempozyumda 30'dan çok bilim adamı ve uzman "tebliğ"ler sundular. Önceki 2 yılda olduğu gibi, tebliğler kitap halinde bastı­rılacak. Gönül ister ki, bu ki­taplar, toplantılara katılanlar sayısınca değil, arzu eden herkese yetecek kadar bastı­rılsın ve dağıtılsın da, Söğüt­te çakılan çakmak, tutuşma­ya hazır bütün gönüllere uzansın. Bu sadece benim değil, umumun arzusu.

"Ankara Üniversitesi Os­manlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi" ile "Er­tuğrul Gazi'yi Anma ve Sö­ğüt Şenlikleri Vakfı"nın or­taklaşa gerçekleştirdikleri milletlerarası toplantıya sempozyum genel sekreteri Doç.Dr. Reşat Genc'in bü­yük emeği geçti. Bilim ada­mı ve uzmanların tesbitinden -Söğüt'e intikallerine, tebliğ metinlerinin tesbit ve derlen­mesinden- celselerin programlanmasına kadar... Genç bilim adamımızın "profesör­lük" müjdesini de oturumlar sırasında aldık. Osmanlı ve Söğüt'ün bereketini, emekle­ri helâl ettiren vefakârlık ör­neği bu müjde ile bir daha yaşadık.

Sempozyumda "Osmanlı medeniyeti"ni hazırlayan maddî ve manevî şartlar; Anadolu'nun soy kütüğü, Osmanlı müesseseleri, yükseliş ve inkıraza sebep olan âmiller, bugün ve yarınımıza ışık tutacak şekilde ortaya konuldu, konuşuldu.

GARBIN ŞARKI

Dört gün süren ilmî top­lantılar, güreş müsabakaları, âşıklar şöleni, müzik şöleni, mevlid programı, tiyatro ve ortaoyunu gösterileri, kına gecesi, yörük alayları, folk­lor, kılıç-kalkan ve cirit oyunları ile, bütün bunların davet ettiği kalabalık nerede ve nasıl ağırlandı bilir misi­niz? 8 bin nüfuslu, suları ak­mayan, sokakları toz-topraktan kurtulamamış, ilçeye gi­rip çıkan cümle yolları bozuk, altyapısı noksan bulu­nan Söğüt halkının engin mi­safirperverliğinde. Kayma­kamlık konağı da, belediye başkanlığı konutu da, müftü, müdür, öğretmen evleri de Söğüt Seramik misafirhane­sine yardımcı olarak misafir ağırladılar.

Dalları 3 kıt'a ve 7 deniz üzerine uzanan muhteşem Osmanlı ağacının köklerinin kendisinde bulunduğu Söğüt, Mehmet Emin Alpkan büğümüzün tabiriyle, nasıl bu kadar bakımsız kalır? Köyle­re bile otomatik telefon bağ­landığı bu dönemde, ilk be­şiğimiz, yuvamız, obamız Söğüt hâlâ nasıl manyetolu telefonda bırakılır? Biraz aşağılarından Türk insanının kaderine ağıtlar yakarak akıp giden cömert Sakarya'ya rağ­men, Söğüt hâlâ nasıl susuz kalır?

Kendi bereketi ona yeter diye mi?..