1986 yılı, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı tarafından "Gençlik Yılı" olarak kabul edilmiş, bu yıldan başlayarak 10 yıl süre ile gençliğin problemleri üzerinde durulması istenmiştir.
Bakanlar Kurulu'nca “Gençlik Yılı”nın Türkiye'de de kutlanması kararlaştırılmıştır. Bu maksatla bir "Milli Koordinasyon Kurulu" kurulmuş; resmi kuruluşlarca yapılacak hizmetler "faaliyet programı"na bağlanmış; bu programların yürütülmesiyle ilgili esasların bir "yönetmelik"te gösterilmesi kararlaştırılmış, bakanlık ve resmi kuruluşlarda komiteler oluşturulmuştur.
Gençliğin yetiştirilmesi konusu böylece milletlerarası çapta yeniden gündeme gelmiş bulunmaktadır. Karâr yerindedir. Zira her ülkenin istikbale muzaf en önemli problemi yeni yetişenlerin milli hedeflere yönlendirilmesidir.
Yarınların meçhul meselelerini omuzlayacak kaliteli insan yetiştirmek kolay değildir. Ekonomide, eğitimde, dış ve iç politikada başarı bu yetişmiş insan gücüne bağlıdır.
Uyuşturucu madde ve alkollü içki alışkanlığı; müstehcen neşriyat ve yanlış cinsî terbiye problemi, dünya gençliğinin önemli çıkmazlarıdır.
Konunun Türkiye açısından ehemmiyeti, denilebilir ki sadece "milli terbiye" noksanlığına dayanmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerin aksine Türk gençliği çok şükür henüz uyuşturucu madde müptelası değildir ama, kafasında ve gönlünde tereddütler, boşluklar mevcuttur.
Gençlik, milletimizin en dinamik kesimidir. Büyüyen, boy atan, tatmin arayan, iyi veya kötü telkinlere hazır yaştadır.
Iİtiraf edelim ki, biz bu kesimin milli hedeflere topluca yönlendirilmesini ihmal ettik. Aile, okul, sokak, sosyal çevre, yeni yetişenlere verilecek milli terbiye konusunda henüz müşterek prensiplere ulaşmış değiller.
Gencin hiçbir yaşta ele geçmeyen fizik, duygu, kafa ve hayal gücünü ne ile tatmin ettiği belli değildir. Buna, dair programlanmış spor, sanat, kültür alanları yoktur. Zihin levhası, gönül bandı boş delikanlının ruhunu, kafasını, hayalini, duygularını ne ile doyuracağı hesaplanmamıştır.
Anarşi ve terörün son yıllarda bu genç kesimi avlama başarısı göstermesi bundandır. Zihinlerde "kalkınma içerisinde yeralan genç"; "kendi toplumuna hizmet eden genç" imajı uyandırılamamıştır. "Kalkınma, "sanat", "kültür", "ilmî çalışma", "milli sağlık" ve "spor" olaylarında gencin yeri gösterilmemiştir. Gençlik yılı bu ihtiyaca cevap verebilecek midir, o da belli değildir.
“Gençliğin yetiştirilmesi” konusu sadece "Gençlik Yılı "nda değil, milli eğitimde, kültür ve sanat çalışmalarında, mevzuat geliştirmelerinde, resmi uygulamalarda, ailede, okulda ve sosyal çevrede devletin temel politikası olarak yeniden ve ciddiyetle ele alınmalıdır”
Tarihini seven, dilini iyi konuşan, dininin temel ve esas esprisini kavrayan, çağın şartlarını bilen insan unsurunu yetiştirmeden, istikbale emin gözle bakılamaz.