Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
NİÇİN ADAM OLMUYORUZ - 31 Ekim 1986

Gören bir göz için hayat o kadar çok ibretlerle dolu ki!.. Burdur, Antalya ve İçel'i içine alan bir kısa seyahatte bunu bir daha anladım.

BİR KAP-KAÇ Kİ!..

Antalya'dan Anamur'a gidiyoruz. Otobüsümüz Alanya'da mola verdi. Terminal içerisindeki bakka­liyeden bir meşrubat almak istedim. Benden önce gelen bir yolcu, fiyatı­nın kırkbeş lira olduğunu sonradan öğrendiğim bir küçük çikolata ile her zaman 60 liraya aldığımız bir madensuyu istedi. Fiyatını sorunca da 190 lira cevabını aldı. İtiraz etmek istedi ama tezgâhtar ondan baskın çıktı. Hepimiz sustuk ve hiçbir şey almadan oradan uzaklaştık.

Bir saat kadar sonra otobüs bu defa Gazipaşa'da mola verdi. Alan­ya'da alamadığımız maden sodasını burada olsun alalım dedik. Tabiî ki fiyatını önceden sormak bize zül geldi. İçtikten sonra fiyatını öğren­dik. "Yüz lira" denildi, "dilsiz şeytan" olmamak, biraz da tecessü­sümü tatmin etmek için olacak, il­gilendim. Maden sodasının gerçek fiyatını öğrenmek istedim. "Yüz li­raya çıktı abi!" cevabını aldım. "Her yerde 60 lira olan maden sodasını Gazipaşa'da kim 100 liraya çıkardı evlâdım?" diyecek oldum. "Patron abi patron!.." diye öyle bir bastırdı ki, bir de "Hangi patron?" desem, belli ki adres olarak Anka­ra'yı gösterecekti...

"Biz işte bunun için adam olma­lıyız..." diye ileri-geri dolaşırken, gözüme resmî plakalı bir araba iliş­ti. Saat gecenin onbiri... Bu da nesi demeye kalmadı, bir de baktım, içeriden sarhoş naraları geliyor. Resmî araba bir duruyor, bir kalkıyor. Acı frenle -durdukça kapı kapanıyor, son hızla kalktıkça açılıyor. "Bu nedir?? diyecek oldum, sorduğum insan; benden dertli. "Sormayın abi?!" dedi, boynunu büküp, bizden uzaklaştı...

Mersin'den Ankara'ya bir mesai günü kazanalım diye gece yolculu­ğu yaptık. Gece vakti otobüsün içinde bir sigara dumanı ki, nefes alabilene aşkolsun... Yanıbaşımızda çocuklu bir aile vardı. Çocuk midesi bulandığından şikâyet ediyor. "Amcalar sigara içmesin anne!.." diye sızlanıyordu. Bir ön sırada oturan yaşı 20 civarında ya var ya yok bir genç bayan, ağzından burnundan sigara dumanı fışkırtarak geri dönüp kadınlık terbiyesi ile bağdaşmayan bir tavırla "Rahatsız oluyorsan, anne babana söyle, özel arabayla seyahat etsinler!.." demesin mi?
Hiçbirimiz "Asıl rahatça sigara içmek istiyorsan sen özel arabayla seyahat et" diyemedik...

BİZDE KAMUOYU YOK

Bizde her nedense her şey "dev-let'ten, hükümetten beklenir. Devlete, hükümete, idareye yardım­cı "kamuoyu" yok... Yukarıdaki olaylar, vatandaşın müdahalesi, en çok, resmî araba misalinde olduğu gibi, haber vermesiyle düzelecek ka­dar basit olaylar.

Kurtulamayız. İşte bir misal da­ha: Otobüsümüz gece saat 01.30'da Anamur'a geldi. Terminalin hemen yanında bir cami var. Görevli oldu­ğu bu camiye bir kütüphane kazandırmak için Ankara'lara kadar baş­vuran gayretli imamından tanıdığı­mız Kıbrıs Camii... Yanıbaşında 20-25 metrevar-yok, oyunlu-çalgılı bir kahvehane... Gecenin bu saatinde öyle bir kaset müziği ve iştahla oyun oynayan öyle bir kalabalık ki, bu ses, bu şamata ile burada nasıl namaz kı­lınıyor şaşmamak mümkün değil... Bunu da geçtik, hani mabetlerin bel­li mesafe yakınına bu gibi yerler açı­lamazdı?.. Kamuoyu nerde, yetkililer nerde?

Siz hiç “Musevi”nin cami yaptır­dığını gördünüz mü?.. Yaptırmışsa, buna "Mescid-i Dırar" denir... Mescid-i Dırar, diyelim ki, bazı saf cemaati kandırabilir. Ya 40 yıllık "hoca"yı da kandırmışsa, buna ne de­nir?.. Buna da "Ahirzaman alâmeti" denir...

BİR SEVİYE Kİ!..

Basın ve haber ajanslarından za­man zaman telefon edilir. "İrtica" gibi, "din-devlet-lâiklik" münasebetleri gibi hassas konular­da "bilgi" almak isterler. Zira bu konular basın için tecessüs konula­rı, tiraj malzemeleridir. Bulanık su­da balık avlama, sisli havada av ara­ma gibi bir şeydir. Bu defa da öyle oldu. Telefonda bir haber ajansın­dan aradığını söyleyen genç ses, he­yecanlı idi. "Buldum?", "Buldum!" der gibi idi... Meğer, tarihî İskilip il­çemizde, kaymakamlık ve müftülük başbaşa vermişler, "cuma namazı'' nı, devlet dairelerinden ve işyerle­rinden katılmak isteyenler de yetişe­bilsinler diye 15 dakika kadar geç başlatmayı kararlaştırmışlar. "Lâik bir ülkede bunu nasıl yaparlar?", "Bu konuda biz neler düşünüyoruz?".. Bunu soruyordu... Güldüm, "Delikanlı!.." dedim. "İdare kendi­ni namaza uydurmamış ki, namaz kendisini idareye uydurmuş"... Avını kaçırmış genç avcı, üzüntüsünü saklayamadı.  "Ben başka türlü düşünmüştüm" diyebildi... İşte bizim kamuoyu oluşturma vasıtalanmızdaki seviye!.. Bu kafa yüzünden, "din-devlet" münasebet­leri gibi fevkalâde olgunluk, soğuk­kanlılık isteyen hassas konularda de­virmedik çam mı bıraktık?!.

Biz işte bunun için adam olmayız...