Millet çoğunluğumuz "irtica", "gericilik" kelimelerinden hoşlanmıyor. Doğrusu, bu kelimelerle ifade edilmek istenen şeyden de... Yani ne "irtica", "gericilik" denilen ucubeden, ne de bu batıcı kelimelerin uluorta kullanılmasından... Bunun sebepleri var: Bir defa, millet çoğunluğu bu ithamlara müstehak değil... Bu ithamlardan münezzeh...
Saniyen, geçmişte bu ithamları çok hesapsızca kullandık. İmam-hatip liseleri, Kur'ân kursları mı "irtica yuvaları" dedik... Birisi "din"den, "diyanet"ten mi sözetti, hoşlanmadık, ona bir başka gözle baktık... Bir insana konuştuğu dilden, alıştığı kılık-kıyafetinden ve davranışlarından dolayı "gericilik" ithamları yönelttik.
Bunlar, doğrusu yanlışından ayrılamayan o kadar hesapsız, maslahatsız ithamlardı ki, şimdi ayıklamaya çalışıyoruz ama, bir türlü doğru sona ulaşamıyoruz.
Bazıları var, âdeta "irtica" uzmanı... Kendilerini bü işle muvazzaf sayıyorlar. Görevleri o olmadığı halde... Tâkattan düştüklerinden, yapacak işleri bulunmadığından, ellerinde avuçlarında başka malzeme kalmadığından...
Hatırlayınız, bunlar, okullarda Din Bilgisi derslerinin mecburi dersler arasına alınmasına da karşı çıkmışlardı. Aynen imam-hatip liselerine, Kur'ân kurslarına karşı çıktıkları gibi... Ezanın dilini dillerine doladıkları gibi... Onlara "-Bu resmî-dinî tedbirler var ya, işte bu tedbirler asıl gericiliği önlemek için alındı" demeyiniz... Anlamazlar.
Bir okuyucum elinde bazı gazete kupürleriyle geldi. Kupürlerden birinde, "Çanlar ifliklik için çalıyor" deniliyordu. Yazan da bir tecrübeli kalemdi. Yazı, camilerde Afrika'daki açlar için yardım toplanmasını, geçmişte bir devrimci sendika tarafından halktan haraç toplanmasına benzeterek, aynen şöyle diyordu: "Bu ülkenin sağlam kuvvetleri, hacı-hoca-imam takımına, en az o tarz sendikalara duydukları alerji kadar alerji duyarlar da..."
"Tecrübeli" dediğimiz yazar, "bu memleketin sağlam, kuvvetleri" dediği müessesenin "Genelkurmay Başkanlığı" olduğunu da, hemen bir cümle önce "İma" değil, belli ediyordu...
Okuyucum hayretle sordu: "Hocam biz sizin milli duyguları ayakta tutmak için hangi çabaları gösterdiğinizi çok iyi biliyoruz. Siz ne yapıyorsunuz, bunlar ne diyor?"
İyiniyetli okuyucum bilmiyordu ki, biz işte bu "Brütüs"lerin azizlikleriyle de uğraşmak durumundaydık. Asıl zorluğumuz da buradaydı...
Bir gazeteci dost telefonla aradı. "Hocam, bizim gazeteye belge, bilgi cinsinden bazı şeyler bırakılmış. Diyanet Yayınları'nda gericilik mi varmış, neymiş, onları geveliyor, ne dersiniz?.." dedi... Ne diyebilirdim ki, "Bizi tanıyorsanız, kendiniz takdir edin" dedim...
"Kim gerici, kim değil" bunu oturup tesbit etmedikçe, "kendi kalesine gol atma" diye tavsif edilebilecek olan bu azizlikler de, "irtica" kavgası da devam edip gidecektir.
"ÜSLÜP" MES’ELESİ
İrtıca ile mücadele faaliyetlerinde devrilen çamları yukarıdakilerden ibaret sanmayınız. Gün geçmez ki üniversite, basın, TRT faaliyetlerinde bu azizliklerle karşılaşmayalım.
Hoş, "irtica" fırsat bulunca "din"i de âlet etmek ister. Belki en çok da o kaynağa başvurur. Fakat "irtica" ile "din"i birbirinden ayırmadıkça; "irtica" ile mücadele edeceğiz derken "din"in tâ kendisine saldırmaya devam ettikçe; devletin "anayasa" ve "kanun"larla getirilmiş resmî din hizmetlerini ve müesseselerini "din" ile ilgili polemiklerin dışında tutmadıkça, gerçek "irtica"nın önüne geçilemez. Zira bu alabora en çok "irtica" ucubesinin işine yarar.
Türk milleti "din" kültürü ile yetişmiş bir toplumdur. Türk insanı bu kültürle kaynaşmıştır. Düğün-dernek, kılık-kıyafet ve günlük yaşayışımıza İslâm kültürü sinmiştir. Yeni evlilerin gerdek gecesinden, köy odasında konuşulanlar; asker mektubunda yazılanlara varıncaya kadar millî kültürümüz İslâmî yaşayışla içiçedir. Genç kızımızın çeyiz sandığının en mûtena işlemesi hâlâ Kur'ân-ı Kerîm kabıdır. Yeni doğan çocuğumuzun anasının sesinden önce duyduğu ses "ezan" sesidir. Mevlid, kandil, teravih toplantıları, bayram bütünleşmesi ve diğerleri insanımızı "İslamiyet"le kaynaştırmışlar.
"Din" ile "irtica"nın her irtibatlandırılmasında; üniversite,basın ve TRT'de "din" hakkında yapılan her "üslûp" yanlışında geniş halk kesimleri kırılıyor, güceniyor. Dahası bu kırgınlıklardan birileri de çok iyi faydalanıyor.
Kıyıda köşede adına "irtica" denilen bir şeyler kalmışsa, sebebi bu "üslûp" yanlışıdır.
Sadece budur!..