Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
MİLLETİ KÜSTÜRMEMEK - 21 Kasım 1986

Millete dayanmayan hiçbir faaliyet de­vamlı olamaz. 6 bin yıllık tarih içeri­sinde insanlığın topluca ulaşabildiği en ide­al idare şekli olduğu ifade edilen "demokrasi"nin temel esprisi budur. Gerçek demokrasi, dayandığı halkın teayüllerini iyi değerlendiren, o istikamette işleyen idarelerdir. Halkın tercihlerine ters düşen militan idarelere, adı demokra­si de olsa gerçek demokrasi denilemez. To­taliter rejimden demokrasiye geçen ülkeler­de bu terslikler her zaman görülmüştür. Bundan da siyasî zaaflar ortaya çıkmıştır. Devlete karşı reaksiyonlar, eski idareye öz­lem, tabanda siyasî-idarî alternatif arayan gruplar ortaya çıkması, iyi işlemeyen de­mokrasilerin handikaplarıdır.

Devlet, milletin teşkilâtlanmış görüntü­sünden ibarettir. Yani "devlet" millet içindir. "Millet" devlet için değil... Devlet , milletin, millet çoğunluğunun huzuru için bir vasıtadır. Adına "ilerici", "devrimci" ya da "gerici" denilen bâzı militan grupların millet çoğunluğuna ters temayüllerinin uygulayıcısı olma görüntüsü, demokrasileri tabandan, millet çoğunluğundan koparır. Tabandan kopan idareler ise devamlı ola­mazlar. Tarih, bu çeşit devlet ve idarelerin enkazını sergiler...

DEVLET-MİLLET BÜTÜNLEŞMESİ

“Mevlid Kandili” dolayısıyla Amasya'da idim. Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa' (S.A.V.)nın doğum yıldönümü dolayısıyla "Şehzade Beyazıd Camii"nde yapılan merasim bir konuşma ile açıldı. Konuşma Amasya'yı "-İstiklâl mücadelemizin ilk mesajının ve­rildiği şehir" diye tavsif ederek başladı. Bir saat kadar devam eden konuşma "devlet" ile milleti, "millet" ile devleti kaynaştırma, bütünleştirme arzusunun eseri idi. Türk milletinin "Peygamber" sevgisinin başka bir millette görülmediği ifade ediliyordu... "Ordusuna peygamberinin adını veren mil­let, Türk milletidir" deniliyordu. "İlâ-yı kelimetullah" için 10 asır can veren, kan döken bu milletin, Hz. Peygamber'in müj­desine mazhar millet olduğu belirtiliyordu.

İslâmiyet'in Türk milletine kazandırdık­ları ile, Türk milletinin İslâmiyet’e hizmet­leri, tarihî silsile içerisinde sıralanıyordu. Bu konuşmadan sonra Amasya İmam-hatip Lisesi öğrencileri tertemiz çehreleri, genç ve taze sesleri ile mevlid okudular. Amasya'da, "devlet -millet" kaynaşmasının ağır bastığı, dinî ye millî heyecanla-buluştuğu bir kandil yaşadık. Şüphesiz her şehir, kasaba ve köyümüzde aynı duygular paylaşıldı. Millet, bu bütünleşmeye hasret...

MİLLETİ KÜSTÜRMEMEK

Tütk insanı dinî konularda çok hassas... . Millî konularda da... Millet deyince "devlet"i devlet deyince "Millet"i anlıyor. "İ’la-yı kelimetullah" için 10 asır can ver­miş, kan dökmüş milletini; bir değil birçok medeniyetin sergilendiği tarihini âdeta di­nî bir vecdle seviyor... Kavgadan, sertliklerden hoşlanmıyor. Dinine, tarihine karşı yapılan azizliklerden ise fevkalâde rencide oluyor, güceniyor.

Amasya'da kandil huzurunun kazandır­dığı vecd ve heyecanla, aklı erenler bize bu azizlikleri dile getirdiler. İyiniyetle...

Bir üniversitece düzenlenen sempozyumda yapılan bir yanlış yorumdan şikâyet et­tiler. Rencide olmuş, kırılmışlar. Radyo ve televizyonda zaman-zaman "devlet" adı­na yapılan buna benzer rahatsız edici ko­nuşmalardan misaller verdiler. Basın or­ganlarındaki müstehcen teşhirlerden, dine saldırı görüntüsü veren yazılardan ya­kındılar.

"Devlet" adına veya "devle"in hima­yesinde yapıldığı intibaını bırakan bu faa­liyetlerden, gerçekte ''devle"in bir suçu ol­madığının farkındalar. Ancak "Devlet" adına yapılan konuşmalarda kullanılacak üslûbun daha dikkatli seçilmesi gerektiği­ni ifade ediyorlar.

Hattâ bir "din" yetkilisi, "-Bu azizlik­ler olmasa var ya, biz kısa zamanda din adına yapılan yanlışları ve çizgiden çıkış­ları düzeltiriz. Fakat devlet adına yapılan bu üslûp yanlışları bizim işimizi zorlaştı­rıyor. Hattâ bazan imkânsız kılıyor" dedi.

Bu iyiniyetli temennilere hak vermemek mümkün değil.

Gönüllerine hitabedince "Yürü!.." de­seniz yürüyecek; "Dur!.." deseniz duracak bu insanlarla neler yapılmaz?.. İlk defa Amasya'da ta'mim edilen mesajla istiklâl mücadelemiz de öyle kazanılmadı mı?..

KADİM YANLIŞ

Millete dayanmayan hiçbir, faaliyet de­vamlı olamaz. Aydın kesim ve idare edenler olarak, milleti yönlendirmek elbet­te vazifemiz. Ancak alınacak her tedbirde, uygulanacak her icraatta "üslûb"u iyi seç­mek; millet çoğunluğunun anladığı dilden konuşmak; ondan devlet ve idare adına bir şey isterken gönlüne hitabetmek zo­rundayız.

Böyle yapıldığında, çile ve yokluklara alışmış bu milletle aşılamayacak engel yok­tur. Tıpkı İstiklâl Harbi'nde, Kore ve Kıb­rıs'ta akıllara durgunluk verecek başarıların sağlandığı gibi…

Bizim kadîm yanlışımız bu üslûp ve strateji yanlışıdır.

Milleti küstürmekle bir yere varılamaz!..