Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
ÇOK SESLİLİK - 12 Aralık 1986

Din konusunda çevremize çok seslilik hâkim. Orkestrası ve "Şefi" bulun­mayan bir çok seslilik. Bundan çıkan so­nuç ise "Olçü"sü ve "Nağme"si olmayan bir gürültüdür. Kimsenin kimseyi din­lemediği, anlamadığı iptidaî bir gürültü...

Bazı müesseseler vardır. Günlük tartış­maların dışında tutulmalıdır. "Din" bun­ların başında gelen müessesedir. Fakat bizde?!

Bizde herkes "Din" uzmanıdır. Bir so­kağın tesviyesi, bir bahçenin tanzimi bi­le bir "Uzmanlık" ister de; bir değil bir­çok dallarda "İhtisas" isteyen "Din" ko­nusunda herkes uzmandır. Yazar, çizer, konuşur…

Son bir yıllık veya bir aylık süreli bası­nı bir tarayınız. "Din" hakkında kimler, ne lâflar etmemiş?!.Birbirine 180 derece zıt lâflar...

DEVLET HESABINA

Bir doçent vatandaş, Cumhurbaşkanı ve Konsey üyelerini devlet adına eleştiri­yor. "Din derslerinin mecburi okutulma­sını Anayasa düzeyinde gerçekleştirdiler, irticaya prim verdiler" diyor. "İmam-Hatip liseleri, Kur'ân kursları sayısı arttı" diye yakınıyor. "Gericilik, hiçbir devirde son altı yıldaki kadar artış ivmesi göstermemişti" diye birilerini hedef gös­teriyor. Siz bu efendiye "Bu dersler, bu kurslar, bu okullar, işte o sözü çok edi­len gericiliğe karşı bir resmî tedbir ola­rak getirilmiştir" demeyiniz, anlamaz.

Sadece o mu? Bir köşe yazarı, T.Diyanet Vakfı hakkındaki hasedine, yazdığı gazeteyi âlet ediyor. Gönderilen açıklama­yı ise yayınlamıyor. Bir tecrübeli kalem "Din" ve "Diyane"le "Hacı-hoca-imam takımı" diye alay ediyor. Bir başkası "Al­lah mı iyi şair, peygamberler mi?" diye soruyor.

DİN HESABINA

Şimdi "irtica"yı kalkan yapıp dinin tâ  kendisine saldıran bu kesimin tam zıd­dı; dinî ve dindarlığı kimseciklere bırak­mayanlardan bir misal:

Dinî kanaatlarında radikal bir köşe ya­zarı ilân vermiş: "Diyanet İşleri Başkanı" arıyor: "Yeni reis reformcu olmalı. Zaman zaman bir tek atanlar tercih edilir. İsteklilerin pulsuz bir dilekçe ile müraca­atları!" diyor. Bununla kalmıyor. Diya­net Yayınları'na ve Türkiye Diyanet Vakfı'na çatıyor.Tıpkı "Dini"in tâ kendisine çatmak için "Diyane"e saldıran birileri gibi...Bu, kendisini sevenlerce, ona hiç ya­kıştırılmıyor. Sayın yazar bundan ne umar? Diyanet'in böylesine gözden düşmesi, yıpranması kime ne kazandırır?

Bunlar, Hz. Peygamber'in 14 asır önce zuhûrunu haber verdiği "çok seslilik"in icaplarıdır. "Tuğyan eden fitne"nin çok sesli gürültüsüdür. Gönlünde zerre miktar imân şuuru taşıyan herkesi bun­dan tenzih ederiz.

Bir parantez açarak şu kadarını hatır­latalım: Diyanet ve T.Diyanet Vakfı, "Din"i de,"Devlet"i de bilen; mevcut im­kânları kılı kırk yararcasına değerlendi­rip şu milletin daha iyiye gitmesi için çırpınan kadroların elindedir. Hesabı ki­tabı herkese açık, resmî denetim altında bir hayır müessesesi hakkında bile-"Fiten-i âhirzaman"ın dili ile konuşmak, aklı başında biç kimseye bir şey kazandırmaz. Olan hizmete olur, millete olur. Yazık olur... Diyanet ve Yayınları, Diya­net Vakfı ve faaliyetleri hakkında "Tecessüs" gösterenlere düşen, tecessüslerini yenmek için ilgililerle gelip görüş­mektir. "Bilmeden", "Görmeden" yazıp-çizmek değil...

"Din" hakkındaki gürültü; "Din" ve "Diyane"e dört bir yandan yapılan he­sapsız, hikmetsiz, maslahatsız atışlar bun­dan ibaret değil şüphesiz...

İKİSİ DE YANLIŞ

Bir kesim, "Devlet"i kalkan yapmış, "Din"e saldırıyor. Bazıları da devle­tin kendisine... O "devlet" ki, sadece "din hizmeti" için yılda 70 milyar ayırmış. Bir o kadar da "din eğitimi" için... Vakıflar Genel Müdürlüğü ile özel vakıf, dernek ve şahısların yine devlet himayesinde, benzer hizmetler için yaptıkları harcama­lar bunun dışında.

Bu milletin çocuğuna ilkokulda, orta­okul ve lisede asgarî seviyede de olsa di­nî öğretiliyor. Devletçe açılan, yönetilen, denetlenen, desteklenen Kur'ân kursları ve İmam-Hatip liselerinde din eğitim-öğretimi yapılıyor. 8 üniversitemizde İla­hiyat fakülteleri var. 1981 yılında başla­tılan bir uygulama ile devlet bütçesinden Kur'ân kursu, cami, imamevi inşa ediliyor.

Biz bu imkânların bulunmadığı, "Dev­letsiz", "Hürriyetsiz", din eğitimsiz fetret devirleri de gördük. - Dikkat ediniz, son günlerde artan "İrtica" tartışmaları "Diyanet" adının dışında cereyan ediyor. Daha yedi-sekiz yıl öncesine kadar din hizmeti cami hiz­metlerinden ve bazı neşriyattan ibaret iken, Diyanet bugün, bir kolu Avustralya kıt'asına, diğer kolu İskandinav ülkeleri­ne kadar uzanan bir hizmet vûs'atine ulaşmış. Bu bile bugünkü Türkiye şartlarında hizmet hatırına az rastlanır dikkat ve disiplin değil midir?

"Din"e, "devlet"e ve "Diyanet"e saldırmak yerine, bu imkânları "devlet"' "millet" hesabına iyi kullanmak daha akıllıca olmaz mı?

''Fitne" ve "Çok seslilik" bugüne kadar kime, ne kazandırmış ki!.. Bölünüp dağılmadan, parçalanmadan başka...