Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
FİTNEYE KAPILMAMAK - 23 Ocak 1987

Son haftalarda ülkemiz "din" sebepli değil belki ama "din" konulu bir ka­osun içine girdi. Bunu aklı başında kim­se istemezdi. "Din" gibi bütünleştirici bir konunun, tam da "devlet-millet" bütün­leşmesinde mesafeler aldığımız bir ortam­da tartışma gündemine çekilmesi; âdeta ihtilâf unsuru haline getirilmesi, devlet hesabına vahim bir hatâ oldu. Yazık oldu.

Şimdi 7'den 70'e herkes bununla meş­gul... "Din" ile uzaktan yalandan ilgisi bulunmayan "şer odakları" bile sanki "din" yanında yeralmış, tutuşturulmaya çalışılan ateşe körük çekmekle ve devleti yargılamakla meşguller...

Hukuk devletinde çareler bitmez. Son polemik konusunda da bir "çare", bir "formül" bulunamaz mıydı? Sonuç, bu­gün alınan mer'î tedbirle aynı da olsa, en azından metot, tavır, konunun gündeme getirilme şekli başka olamaz mıydı? Ko­nu, "şer kuvvetler" uyandırılmadan, dev­letine karşı menfî tavır almamış sade mü’min vatandaşlar tereddüde sevkedilmeden halledilemez miydi? Bu sorular, korkarız ki daha uzun yıllar sorulacaktır.

Devlet adına bir "taktik hatası" yapıl­mıştır. Bu hatanın faturası ise, —asıl suç­lular başkası olduğu halde— maalesef "devlet"e kesilmiştir. Zira o "asıl suçlular"ın kaybedecekleri bir şeyleri yoktur. Onlar bu çeşit karışıklıkları her zaman is­terler. "Devlet" ise, havayı açık ve duru tutmak zorundadır. Hele Türkiye gibi ateş çemberi ortasındaki bir ülkede... Bu tak­tik hatasının zararı şuradadır ki, karan­lık güçler, mal bulmuş birileri gibi bu malzemeyi devlet aleyhine daha uzun yıl­lar kullanacaklardır.

Güzelim Türkiye, bir kaosun içine dü­şürülmüştür. Herkesin konuştuğu, kimsenin kimseyi dinlemediği bir kaosun... Fıkıh dilinde bu kaosun adı "Fitne"dir.

FİTNEYE KAPILMAMAK

Yüzyıllar ötesine hitabeden, dünyada olup bitenleri haber veren âyetler, ha­dîsler, âyet ve hadîslerden kaynaklanan özlü sözler, düsturlar, prensipler var. İn­sanoğlu başı sıkışınca; önüne tercihler çı­kınca, yüzyıllar ötesinden bugünlere ışık tutan o ölmez prensiplere başvurur... Doğru yolu onlarla bulur.

İşte Peygamberimiz, Efendimiz'den cihanşümul bir ihtar:

"-İstikbalde birçok fitneler ortaya çı­kacak... O fitne zamanında oturan, fit­neye kanılıp ayağa kalkandan; ayakta olan yürüyenden; yürüyen koşandan da­ha hayırlıdır. Kim o fitneye âlet olursa, fitne onu yıkar. Kim o zamanda bir sığınak bir fırsat bulursa, hemen oraya sığınsın. Yakasını fitneden kurtarsın!.."

Bu hadîsi, Buhari, Müslim, Ebû Davud, Tirmizi nakletmiştir. Müslim ve Ebu Davud'ta şu ilâve vardır:

" -Fitne ortaya çıkınca (Kimse fitneye kapılmasın... Herkes işine gücüne bak­sın!) Çoban çobanlığına, çiftçi toprağı iş­lemeye devam etsin... Bir işi, meşguliyeti olmayan ise kılıcını (silâhını) kırsın, fit­neden süratle uzaklaşıp kaçsın..."

Peygamberimiz, Efendimiz'den başka bir ikaz:

"-Dünya ve ahiret saadetine ulaşan kimse, fitnelerden uzak kalandır. İki dün­ya saadetine eren kimse, fitnelerden uzak kalandır. Dünya ve ahirette saadete ula­şan kimse, fitnelerden uzakta kalan ve fit­neye maruz kalıp da, sabreden kimsedir. Fitne çıkaranın, fitneye kapılan ve fitne için çalışanın vay haline!.."

Hadîsi Ebû Davûd rivayet etmiştir.

Peygamberimiz Efendimizin "Fitne" hakkındaki bir başka ciddî ikazı da şu:

"-Fitne çıktığı zaman oklarınızı kırın, kirişlerinizi koparın!.. Evlerinize kapanıp, dışarıya çıkmayın!.. Adem Aleyhisselâmın oğlu (masum ve maktul Habîl) gibi olun!.."

MÜ’MİNİN FERASETİ

Mü'min, ferasetli kimsedir. Attığı adımı bilen; nefsini tatmin yolunu değil, dünya ve ahirete en faydalı yolu se­çendir. Bu memleketin hemen tamamı de­mek olan sade mü'min vatandaş, hep bu yolu seçmiştir. Fakat "din" adına kendi­ni yetkili sayan bazıları, şimdi bu mü'min ferasetli çoğunluktan yonga koparmaya çalışacaklardır. Nitekim, geçmişte "din" adına tahribatlarını çok gördüğümüz bi­rileri, şimdi, yeniden adreslerini belli et­meye başlamışlardır.

Peygamberimiz Efendimiz bizi bu ko­nuda da ikaz buyurmuştur:

"-Ümmetim içinde ihtilâflar, ayrılık­lar çıkacak... O fitne çıkaranların sözleri cilalı, süslü ve güzeldir. Yaydıkları fikir ve fiilleri ise çirkindir. Onlar, karşılarındakini kandırmak için Kur'an da okur­lar. Fakat nefislerini tatmin için okuduk­ları Kur'an, boğazlarından aşağıya, kalp­lerine inmez. Yaydıkları fitne sebebiyle, ok yaydan nasıl çıkarsa, onlar da dinden çakarlar."

“-Size cemaatı tavsiye ederim... Ayrı­lıklardan hazer ediniz!.. Zira Şeytan, top­luluktan ayrılanlarla beraberdir. Kim Cennet’e girmeyi istiyorsa, cemaattan ayrlmasın, birlik ve bütünlüğe riayet etsin!..”

Bunlar, Peygamberimizin ikazlarıdır.

Her şeyin gönlümüze göre olmadığını biz de biliyoruz. Fakat bildiğimiz bir baş­ka şey daha vardır ki, üzerinde bulundu­ğumuz hassas coğrafyada her kırgınlık, her kavga, her karışıklık, sadece düşma­nın işine yarayacaktır… Biz bu memleketi dağda bulmadık.

"Fitne" kötüdür. “Din” adına fitne daha da kötüdür.

Fitneye, tahrike, provokasyonlara kapılmamak, her mü’minin vazifesidir.