Son haftalarda ülkemiz "din" sebepli değil belki ama "din" konulu bir kaosun içine girdi. Bunu aklı başında kimse istemezdi. "Din" gibi bütünleştirici bir konunun, tam da "devlet-millet" bütünleşmesinde mesafeler aldığımız bir ortamda tartışma gündemine çekilmesi; âdeta ihtilâf unsuru haline getirilmesi, devlet hesabına vahim bir hatâ oldu. Yazık oldu.
Şimdi 7'den 70'e herkes bununla meşgul... "Din" ile uzaktan yalandan ilgisi bulunmayan "şer odakları" bile sanki "din" yanında yeralmış, tutuşturulmaya çalışılan ateşe körük çekmekle ve devleti yargılamakla meşguller...
Hukuk devletinde çareler bitmez. Son polemik konusunda da bir "çare", bir "formül" bulunamaz mıydı? Sonuç, bugün alınan mer'î tedbirle aynı da olsa, en azından metot, tavır, konunun gündeme getirilme şekli başka olamaz mıydı? Konu, "şer kuvvetler" uyandırılmadan, devletine karşı menfî tavır almamış sade mü’min vatandaşlar tereddüde sevkedilmeden halledilemez miydi? Bu sorular, korkarız ki daha uzun yıllar sorulacaktır.
Devlet adına bir "taktik hatası" yapılmıştır. Bu hatanın faturası ise, —asıl suçlular başkası olduğu halde— maalesef "devlet"e kesilmiştir. Zira o "asıl suçlular"ın kaybedecekleri bir şeyleri yoktur. Onlar bu çeşit karışıklıkları her zaman isterler. "Devlet" ise, havayı açık ve duru tutmak zorundadır. Hele Türkiye gibi ateş çemberi ortasındaki bir ülkede... Bu taktik hatasının zararı şuradadır ki, karanlık güçler, mal bulmuş birileri gibi bu malzemeyi devlet aleyhine daha uzun yıllar kullanacaklardır.
Güzelim Türkiye, bir kaosun içine düşürülmüştür. Herkesin konuştuğu, kimsenin kimseyi dinlemediği bir kaosun... Fıkıh dilinde bu kaosun adı "Fitne"dir.
FİTNEYE KAPILMAMAK
Yüzyıllar ötesine hitabeden, dünyada olup bitenleri haber veren âyetler, hadîsler, âyet ve hadîslerden kaynaklanan özlü sözler, düsturlar, prensipler var. İnsanoğlu başı sıkışınca; önüne tercihler çıkınca, yüzyıllar ötesinden bugünlere ışık tutan o ölmez prensiplere başvurur... Doğru yolu onlarla bulur.
İşte Peygamberimiz, Efendimiz'den cihanşümul bir ihtar:
"-İstikbalde birçok fitneler ortaya çıkacak... O fitne zamanında oturan, fitneye kanılıp ayağa kalkandan; ayakta olan yürüyenden; yürüyen koşandan daha hayırlıdır. Kim o fitneye âlet olursa, fitne onu yıkar. Kim o zamanda bir sığınak bir fırsat bulursa, hemen oraya sığınsın. Yakasını fitneden kurtarsın!.."
Bu hadîsi, Buhari, Müslim, Ebû Davud, Tirmizi nakletmiştir. Müslim ve Ebu Davud'ta şu ilâve vardır:
" -Fitne ortaya çıkınca (Kimse fitneye kapılmasın... Herkes işine gücüne baksın!) Çoban çobanlığına, çiftçi toprağı işlemeye devam etsin... Bir işi, meşguliyeti olmayan ise kılıcını (silâhını) kırsın, fitneden süratle uzaklaşıp kaçsın..."
Peygamberimiz, Efendimiz'den başka bir ikaz:
"-Dünya ve ahiret saadetine ulaşan kimse, fitnelerden uzak kalandır. İki dünya saadetine eren kimse, fitnelerden uzak kalandır. Dünya ve ahirette saadete ulaşan kimse, fitnelerden uzakta kalan ve fitneye maruz kalıp da, sabreden kimsedir. Fitne çıkaranın, fitneye kapılan ve fitne için çalışanın vay haline!.."
Hadîsi Ebû Davûd rivayet etmiştir.
Peygamberimiz Efendimizin "Fitne" hakkındaki bir başka ciddî ikazı da şu:
"-Fitne çıktığı zaman oklarınızı kırın, kirişlerinizi koparın!.. Evlerinize kapanıp, dışarıya çıkmayın!.. Adem Aleyhisselâmın oğlu (masum ve maktul Habîl) gibi olun!.."
MÜ’MİNİN FERASETİ
Mü'min, ferasetli kimsedir. Attığı adımı bilen; nefsini tatmin yolunu değil, dünya ve ahirete en faydalı yolu seçendir. Bu memleketin hemen tamamı demek olan sade mü'min vatandaş, hep bu yolu seçmiştir. Fakat "din" adına kendini yetkili sayan bazıları, şimdi bu mü'min ferasetli çoğunluktan yonga koparmaya çalışacaklardır. Nitekim, geçmişte "din" adına tahribatlarını çok gördüğümüz birileri, şimdi, yeniden adreslerini belli etmeye başlamışlardır.
Peygamberimiz Efendimiz bizi bu konuda da ikaz buyurmuştur:
"-Ümmetim içinde ihtilâflar, ayrılıklar çıkacak... O fitne çıkaranların sözleri cilalı, süslü ve güzeldir. Yaydıkları fikir ve fiilleri ise çirkindir. Onlar, karşılarındakini kandırmak için Kur'an da okurlar. Fakat nefislerini tatmin için okudukları Kur'an, boğazlarından aşağıya, kalplerine inmez. Yaydıkları fitne sebebiyle, ok yaydan nasıl çıkarsa, onlar da dinden çakarlar."
“-Size cemaatı tavsiye ederim... Ayrılıklardan hazer ediniz!.. Zira Şeytan, topluluktan ayrılanlarla beraberdir. Kim Cennet’e girmeyi istiyorsa, cemaattan ayrlmasın, birlik ve bütünlüğe riayet etsin!..”
Bunlar, Peygamberimizin ikazlarıdır.
Her şeyin gönlümüze göre olmadığını biz de biliyoruz. Fakat bildiğimiz bir başka şey daha vardır ki, üzerinde bulunduğumuz hassas coğrafyada her kırgınlık, her kavga, her karışıklık, sadece düşmanın işine yarayacaktır… Biz bu memleketi dağda bulmadık.
"Fitne" kötüdür. “Din” adına fitne daha da kötüdür.
Fitneye, tahrike, provokasyonlara kapılmamak, her mü’minin vazifesidir.