Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
İDAREDE STRATEJİ - 13 Mart 1987

Bugünün insanını yönetmek gerçekten de zor bir iş... Bu bilgisayar çağında, "devlet"i idare edenlerin sosyolojiyi, ta­rih sosyolojisini, sosyal psikolojiyi, soğuk harp stratejisini -hepsini birarada- çok iyi bilmeleri lâzım. Aksi halde bugünün harp taktikleri ile başa çıkmak zor.

Bir "Arap atasözü" var: "Bir fikri yıkmak istiyorsanız, o fikre karşı gayri mem­nun kitleler oluşturunuz" der... Şunu de­mek ister. Bir fikri, bir müesseseyi, bir şahsı, bir karizmayı veya misyonu yık­mak, yıpratmak istiyorsanız; o fikir, o müessese, o şahıs, o karizma ve misyona karşı fikir grupları, karşı hizipler oluştu­runuz... Varsa bunları çoğaltınız...

Bunun en kolay yolu; yıkmak istediği­niz fikir, şahıs veya müesseseyi savunur gözüküp onun adına hareket ederek o fikir-şahıs veya müesseseyi başkaları aley­hine kullanmak; ona karşı kırgın, küskün zümreler oluşturmaktır. Yani ajitasyon...

Bu bir "soğuk harp" taktiğidir. Tarihte bu taktiğe çokça başvurulmuştur. Bugün de... Hatta yeni, canlı metodlar da ekle­yerek...

MİSALLER

Lawrence (Lavrans)’in başarılı bir tatisyen olduğu söylenir. Bu İngiliz ca­susu "petrol anbarı" Ortadoğu ülkeleri­ni Osmanlı Devleti'nden koparmak için yetiştirilmiş; bu işle muvazzaf dehşet bir ajitatör, bir taktisyendir.

Osmanlı Devleti'ni Ortadoğu ülkelerin­den çıkarabilmek için şeyh kılığına girmiş; Osmanlı aleyhine karşı gruplar oluştur­muş; yalan haberler yaymış; yumurta to­kuşturur gibi "devlet" ile teb'ayı tokuş­turmuştur. Sonunda ise olan olmuştur.

Çok dinlemişizdir: Bir taraftan İngiliz ve İtalyanlarda savaşıyorsunuz; diğer yan­dan topraklarını, ırz ve namuslarını ko­rumaya çalıştığınız insanların azizlikleriyle, arkadan vurmasıyla karşılaşıyorsunuz. Lawrence taktiği, "devlet" aleyhine kış­kırtma vazifesini elhak lâyıkıyla başarmış...

Madalyonun bir de öbür yüzü var. Or­tadoğu'yu idareden sorumlu "paşa"lar, yani Osmanlı'nın Ortadoğu yönetimi de, bu "Lawrence taktiği"ne bilerek-bilmeyerek, adamakıllı körük çekmişler, yar­dımcı olmuşlar.

Nasıl mı?.. Lawrence'in maksadı, Os­manlı'yı Arap topraklarından çıkarmak... Bunun için ne yapacak?.. Teb'ayı devlet ve idareden soğutacak; devlet ve idare aleyhine tahrik edecek.., Osmanlı'nın Or­tadoğu yöneticisi "paşa"ların strateji (taktik) hatası şu ki, idare ettikleri teb'a­yı olur-olmaz sebeplerle küstürmüşler, kendilerinden soğutmuşlar, Lawrence’e bol bol istismar malzemesi vermişler... Lawrence de bu "malzeme"yi çok iyi kullanmış...

O tarihlerde Filistin ve Bingazi'de sa­vaşmış bir ''çarıklı erkan-ı harb"e bu "paşa"ların "düşman taktikleri"ne na­sıl alet olduklarını sordum. Tam kurmayca bir cevap aldım; "Oğlum, o da taktiğin öteki yüzü. İngiliz polilikası öyle kurnaz idi ki, devleti de paşaları da o kurnazlığa alet etti. Tavşana kaç, tazıya tut dedi..."

"Tavşana kaç, tazıya tut!.." İşte bu taktik üzerinde çok düşünmek lâzım. Hem de çok iyi düşünmek... Tekrar tekrar dü­şünmek...

Diplomasız kurmay şunu demek isti­yordu: İngiliz diplomasisi bir yandan dev­leti teb'a üzerine yürütüyor, diğer yandan devletin bu tavrını istismar ederek teb'a­yı devlete karşı "direniş"e, isyana teşvik ve tahrik ediyordu... Olur mu demeyiniz... Olmuş...

Türkiye'de son aylarda olanları düşündüm de, doğrusu ürperdim!.. Devrilen çamları; kimseciklere bir faydası olmaya­cak hikmetsiz, maslahatsız girişimleri; bi­zi ulaşmak istediğimiz hedeften uzaklaş­tıran, devlet ile milleti birbirine küstüren akılsız çıkışları...

DÜŞMAN UYUMAZ

“Su uyur, düşman uyumaz.” 19'uncu yüzyıldan bu yana sıcak harp tek­niğinde akıllara durgunluk veren hangi mesafeler alındığı malûm. Hiç şüphe et­meyin, soğuk harp taktiklerinde de akıl almaz mesafeler alınmış, akılları durdu­ran kurnazlıklar bulunmuştur.

Türkiye'de son aylarda dozunu artıran "din" konulu polemikleri gördükçe, doğ­rusu ürperiyoruz. "Devlet" hesabına, "devlet-millet bütünleşmesi" adına...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başındaki gaileler malûm... Dışarıdan gelen düşmanlıklar, içeriden kaynaklanan millî ve sosyal hassasiyetler... Üstelik "devrim" ihraç etmeye hevesli akılsız komşular, bu­na dayalı nevzuhur gelişmeler...

Bu durumda Türkiye'de yapılacak şey, "İç bünye"yi tahkim etmektir. Asgarîsin­den azamîsine kadar "müşterek"ler bu­larak; karşımıza tabiî veya sun'î olarak çı­karılan her türlü tefrika malzemesini eli­mizin tersiyle iterek... Bize ancak yine biz­den hayır vardır.

Üzerimizde emelleri olan düşmanın maksadı, dışarıdan yapamadığını içeriden yapmaktır. Yani "tefrika" unsurları bu­larak, bizi içten bölmek, zayıflatmak... O halde bize düşen, tefrika unsurları varsa onları akıllıca bütünlüğe dönüştürmek; mevcut müşterekleri tahkim etmek; hat­ta yeni müşterekler aramaktır. Hiç yok­tan ayrılık unsurları, şekil ve inanç fark­lılıkları bularak, ortalığı toza dumana katmak değil...

Unutmayalım ki, yeni Lawrence'ler, ye­ni taktikleriyle; aramızda dolaşıyorlar. Milleti devlete küstürmek, "devlet"in karşısına yeni "gayrî memnun" kitleler çıkarmak için... Sakın ola ki, bu gizli düş­mana pas ve malzeme verilmeye...

Yakın ve uzak tarihîmiz bu taktik ha­talarıyla dolu...

İnanç farkı diyerek şekil farkı diyerek kırdığımız gönüller, Arap atasözünde de belirtildiği gibi, yeni ve modern Lawrence taktiklerine sunduğumuz hazır avlar, fırsatlardır.

Stratejide hata, idare sanatı ile bağdaşmaz…


bekleyiniz...