Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
AİDS VE İBRET - 10 Nisan 1987

Dünya ibretlerle dolu... "Bugün"ü ve, "dün"ü ile... C.Hakk'ın "Zinhar yak­laşmayın!" buyurduğu "yüzkızartıcı" fi­illerle dostluk kuranlar, "O, ne kötü bir yoldur! " ilâhî ikazının haklılığını anla­maya mı başlıyorlar? "Kul"u kuldan iyi bilen Allah, nelere kaadir değil? Bekleyelim... Bakalım neler göreceğiz?

TEDBİRLER ZİNCİRİ

Bize her şey "Batı"dan gelir. "İyi" şeyler de, "kötü" şeyler de... Ama kö­tülükler hızla, iyilikler aheste aheste... AİDS'de de öyle oldu. AİDS'in kendisi çoktan geldi, ona karşı tedbirler için ise ciddi bir "devlet" müdahalesi henüz ufukta görülmedi. Prof.Dr. Hüseyin Sipahioğlu'nun kulakları çınlasın... Bu menhus illet henüz kapımızı çalmadan, içinden gelen bir hisle sesini yükseltti de, o dost uyarıları "kös" dinler gibi dinledik. Tâ ki "Batı"nın canhıraş çığlıklarını duyuncaya kadar...

Şimdi ne görüyoruz? Her şey gibi "sapıklık"ın da sanayiini kuran "Batı" ülkeleri, bu yatırımın faturası ağır gelmeye başlayınca çareler araştırmaya koyuldu­lar:

ABD Başkanı Reagan, Amerikan hal­kına "cinsî perhiz" talimatı verdi.

Japonya'da, bütün 7. Filo denizcileri­ne AİDS kontrolü yapma kararı alındı. Hazırlanan bir "kanun tasarısı"na göre, AİDS mikrobu taşıdığından şüphe edilen yabancılara ülkeye giriş izni verilmeyecek...

Amerika'da AİDS mikrobunun kendi­lerinde de yuvalanmasını istemeyenlerin "sünnet olma" talepleri yoğunlaşmış...

Bir de kötü (!) haber: AİDS, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya'da "seks sanayii"ni kösteklemeye başlamış ve "fuhuş yuvaları"nın müşterisi azalmış... Ne kötü!

"Bir musibet, bin nasihatten evlâdır..." Bu tedbirler inşallah bize de sirayet eder de, ateş bacayı sarmadan, millî ve dinî kıymet hükümlerimizi artık tesahub et­meye başlarız. Zira bizim inanç ve gele­neklerimiz, bu çeşit sapıklıkları zaten ka­pı dışarı etmiştir. Batı'da "tedbir" diye geliştirilmek istenen "tahkim" unsurla­rı, bizim örf ve âdetlerimizin temel taşları, köşe taşlarıdır. Sosyal bünyemiz, AİDS gibi "bâtıl" hastalıklara karşı mu­kavemetini kaybetmeye başlamışsa, bu da bize Allah'ın bir ihtarıdır. "Bunda, basiret sahipleri için ibretler vardır" âyeti, Kur'ân-ı Kerîm'in "mucize"liğini isbat eden binlerce âyetten sadece biridir.

BİR İBRET Kİ!

Mucize değerinde bir "hadîs" var. Şöyle:

"Bir cemiyet ki, fuhuş yayılır; fahiş ve fâhişe bunu çekinmeden anlatır hale ge­lirse, o toplumda taun ve önceki ümmetlerde görülmeyen hastalıklar ortaya çı­kar."

İbret, ibret almasını bilenler içindir.

İtşte bir ibretli "hadîs" daha:

"5 isyan, 5 felâket getirir: 1- Bir millet ki, Allah'a karşı isyan eder, Allah ile olan ahdini bozarsa, Allah o millete düşman­larını musallat kılar. 2- Bir millet ki, Al­lah'ın emirlerini dinlemez; nefsî arzula­rı, şahsî temayülleri ve kendi uydurmalarıyla oyalanır, Allah'ın düsturlarına uy­mayan bir yol tutarsa, Allah o millete geçim sıkıntısı; iktisadî darlık verir. 3- Bir millet ki, onda zina, fuhuş, cinsî sapık­lık ve hayâsızlık yayılırsa, o millette ölü­me götüren yollar artar ve yaygınlaşır. 4-Bir millet ki, ticarette hile, karşılıklı münasebetlerde sahtekârlık yapılırsa, o mil­lette her alanda kıtlık ve bereketsizlik ya­yılır. 5- Bir millet ki, zekât verilmez, Al­lah'ın emri olan maddî yardımlaşma kalkarsa, o millette yağmur ve rahmetten mahrumiyet, ya da sel, dolu gibi tabiî âfetler görülür."

Bunlar 1400 şu kadar yıl önce, bizim iyiliğimiz için söylenmiş hikmetler... "Ge­riye dönmek", "Ortacağ'a dönmek" de­nilen şeylerin içinde işte bunlar da var!.. Biz bunları, "Batı"dan geleceği güne ka­dar çoktaan kaldırıp attık. Roma'nın, Yunan'ın, Buda'nın "çağdışı" hikmet (!)lerini "çağdaş" hikmet diye okuturuz da, bu ilâhî ikazları mekteplerimizde öğrete­lim dersek, alimallah bir şeylere taviz ver­miş oluruz.

ÇARE NEDİR

AİDS asrın hastalığıdır ve uzmanlardan öğreniyoruz ki, kay­nağı, Allah'ın şiddetle yasakladığı gayrımeşrû münasebetler, cinsî sapıklıklardır. Tahsin Yaprak, bu kaynağı, çeyrek yüz­yıl önce "içki-kumar-zina, üçü de birer darağacıdır" diye özetlemiş.

O halde çare, hastalığa yakalananlara ilaç aramak değil, hastalığın kaynağına inmek, kaynağını kurutmaktır.

Mucizevî hadîste, "fuhuş"tan, fuhşun alenîleşmesinden söz ediliyor.           

Söyler misiniz, "müstehcen" sınırını çoktan aşmış şu ayıp yayınlarda, bitevi­ye fahişe reklamları yapılmasının altında hangi rezil maksatlar var, hiç araştırdık mı?

Kaç erkekle yattığını allı-pullu-zilli endamlarla ve kendisi gibi boyalı basın aracılığı ile ilân ve fâşeden zâniyeleri, "san'atkar" diye her gün seyreden, alkışlayan bizler değil miyiz?

TRT Genel Müdürü'nün, bu milletin mayasından olduğunu bilir, söyler, duya­rız. Ya bu devlet yayını, bize yabancı di­zilerle "nikâhsız yaşama"yi âdeta sevimlileştiren kurnaz ihanetlere ne zaman son verecek?

Bizim bir "aile mahremiyeti"miz, "aile kutsiyeti"miz vardı. Elin namusunu da kendi namusumuz bilirdik. Helâl yollar­la helâl nesiller yetiştirirdik. Anadolu'yu vatan yapan, İstanbul'u fetheden. İstik­lâl mücadelesi veren bu helâl nesillerdi. Helâli "çağdışı", haramı "baştacı" eden biz, AİDS kapımızı çaldı diye niçin şaşarız?