Radyo ve televizyon yayınları, geniş halk kitlelerini yegâne eğlence ve meşguliyet vasıtalarıdır. Bu sebeple, çok iyi değerlendirilmesi gereken devlet imkânlarıdır. Millî kültürün benimsetilmesi için bulunmaz fırsatlardır.
Bu fırsatı iyi kullanabiliyor muyuz? Kadîm Türk kültürünün her yaştan insanımıza benimsetilebilmesi için bu çok müessir resmî müesseselerden ne kadar faydalanabiliyoruz?..
Dünya küçülmüştür. Beynelmilel kültür istilâları karşısında "Millî kültürümüz" âdeta can çekişmektedir. Türk aile yapısı, sosyal hayatı, Türk musikisi, hayat disiplini, Türk millî zevki, beynelmilel kültür emperyalistlerinin tasallutu altındadır. Bu tasallut karşısında, millî kültüre destek ve payanda olması icabeden; bu işle muvazzaf devlet kuruluşları ne yapıyor?
Yoksa -yaygın olarak söylendiği gibi- yabancı kültür emperyalizmi bu devlet kuruluşlarını da, kendine hizmet ettirir bir başarı çizgisine mi ulaşmıştır?
Devlet Tiyatroları, resmî konservatuvar, resmî ekran ve anonslar, binlerce yılda serpilip gelişmiş, olgunlaşmış; millî zevkimiz haline gelmiş; bizi biz yapan "Millî kültür" unsurlarına "Cansuyu"mu oluyor, yoksa onu yıkmak isteyen kültür istilâcılarına borazan mı?..
Bu sorular, her derece ve seviyeden meclislerde ciddî olarak tartışılmaktadır.
TENKİT KOLAYDIR
Tenkit kolaydır. Yapmak ise zordur. Cemiyetimiz "Zor"un değil, "Kolay"ın peşindedir. Bu sebeple, özellikle "Televizyon" haklı haksız, yoğun tenkitler almaktadır. Bu tenkitlerde haklılıklar da var, abartmalar da...
"Bekâra avrat boşamak kolaydır" denir... TRT Kurumu'nun başına -bugünkü genel müdür dahil- çok iyi niyetli yöneticiler geldi. Yalçıntaş'lar, Karataş'lar, Öğün'ler, Kasaroğlu'lar ve diğerleri... Onlar bu işe çok iyiniyetlerle soyundular. Fakat yapmak istediklerinin çok azını başarabildiler. Niçin?..
Şunun için: Bu tür hizmetler yetişmiş insanla başarılabilir. Bizde, özellikle bu alanda, milletin öz mayasından, ona sahip çıkacak yazar-çizer takımı çıkmamış... Milletin "Din"ine, "Milli gelenek"lerine küfreden soysuz takımı ise mebzûlen boy göstermiş. Ortalığı bunların "Roman" diye, "Oyun" diye piyasaya sürdükleri tehlikeli "Tefrika" tohumlan istilâ etmiş. Bu tefrika kaynağı eserler, bize düşman olanların o kadar çok işlerine yaramış ki, Moskova'da, Sofya'da, Atina'da; Paris'te buncağızlar "Kahraman" ilân edilmiş... Millet hayatımızın temellerine bir "Dinamit" gibi yerleştirilmiş kurnaz ihanetlerine mükâfatlar biçilmiş... Onlar çoğu "Demirperde" kaynaklı bu "ödül"leri aldıkça semirmişler. Özellikle yeni yetişenlerimiz ise, bu kurulmuş "Ajitatör"leri beynelmilel kahramanlar zannederek onların zehirli aşlarını karakterlerine hamur yapmışlar... "Cahil halk sürüleri"ni; zalim ağaları; eli sopalı -gözü dönmüş-kazma dişli hocaları; onlara kul köle kaymakamları, zabıta âmirlerini; "Paşa" ve kumandanları...
Cumhuriyet nesli "Roman" diye, "San'at" diye, sinema ve tiyatro diye işte bu dinamitleri ilâç gibi yutarak yetişti. Roman dedi onları okudu; "San'at" dedi onları seyretti... "Sinema", "Tiyatro" dedi, onlara gitti... Karakter hamuru onunla yoğuruldu.
Cumhuriyet döneminin "Orta" ve "Yeni" nesillerine bir sorunuz, "Osmanlı" deyince; "Medrese" deyince; "Din" deyince size ne cevap verecek?
TRT işte bu malzemeyi kullanmak durumunda... TRT genel müdürlerinden birinin kulaktan kulağa yayılan haklı yakınmasını duymuştum: "Bu milletin tâ kendisini anlatacak bir senaryo, bir senarist; bunu eğip-büğmeden çevirecek bir yapımcı; hattâ elindeki âleti eğriler değil, doğrular üzerine tutacak bir kameraman bulmakta güçlük çekiyorum" diyordu... Haklı idi. Tenkit kolay, doğrusunu yapmak ise zordu...
YA ŞUNLAR?
Yukarıda yazılanlar doğrudur. "Dışardan kaval çalmak" kolaydır. Bir işin zorluklarını, o işin içindekiler bilir.
Fakat bir de yerden göğe kadar haklı "Sitem"ler, kahırlar, inkisarlar, "Teessüf"ler var... Onlara ne demeli?..
"Eğri oturup doğru konuşalım" TRT Televizyonu, çok erkekli ve nikâhsız yaşamayı meşrulaştırmaya çalışan fesat odaklarının borazanı mıdır, yoksa onların oyununa mı geliyor?.. Bu soru cevaplandırılmalıdır.
Televizyonda "Film", "Dizi-film" açlığı var, tamam... Şu ekran her gün bir şeylerle doldurulacak ama iyisini bulamıyoruz, o da tamam. Şimdi benim yaptığım gibi tenkit edenler, bir iyi eser ortaya koymuyorlar da, biteviye eleştiriyorlar; hep uzaktan kaval çalıyorlar, ona da pekâlâ...
Bu böyledir diye, çok erkekle yaşamayı âdeta sevimlileştiren, meşrulaştıran bize yabancı film ve dizileri, her gün sofra gibi önümüze koymaya kimin hakkı var? Karısını başka kadınlarla aldatan; kocasına "boynuz takan", yatak odasına çocuklarının gözü önünde yabancı erkek alan arsızları, oğlu-kızı-karısı, hele de ana-babası ile oturup seyretmeye bizi mecbur eden anlayış ve uygulamaya nasıl esef etmezsiniz?... Yazık... Bu terbiyesizlikler, TRT denetimcilerinin gözünden nasıl kaçıyor?.. Bunlar, bizim yaştakilere belki tesir etmez... Ya yeni yetişen !.. 3-5 yaşındaki televizyon çocukları!.. Kendilerine televizyon dışında bir şey veremediklerimiz!.. Karakterleri "Beyazcam"da gördükleri ile yoğurulanlar!..
Türk milletinin sağlam sosyal yapısı, muhkem aile müessesi ile kaimdir. Ona sarkıntılık etmek, bu millete ihanet demektir.
TRT, yayınlarına dönüp bir de bu gözle bakmalıdır...