Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
TRT VE YAYINLARI - 17 Nisan 1987

Radyo ve televizyon yayınları, geniş halk kitlelerini yegâne eğlence ve meşguliyet vasıtalarıdır. Bu sebeple, çok iyi değerlendirilmesi gereken devlet imkânlarıdır. Millî kültü­rün benimsetilmesi için bulunmaz fırsatlardır.

Bu fırsatı iyi kullanabiliyor muyuz? Kadîm Türk kültürünün her yaştan insanımıza benimsetilebilmesi için bu çok müessir resmî müesseselerden ne kadar faydalanabiliyoruz?..

Dünya küçülmüştür. Beynelmilel kültür istilâları karşısında "Millî kültürümüz" âdeta can çekişmektedir. Türk aile yapı­sı, sosyal hayatı, Türk musikisi, hayat disiplini, Türk millî zev­ki, beynelmilel kültür emperyalistlerinin tasallutu altındadır. Bu tasallut karşısında, millî kültüre destek ve payanda olması icabeden; bu işle muvazzaf devlet kuruluşları ne yapıyor?

Yoksa -yaygın olarak söylendiği gibi- yabancı kültür emper­yalizmi bu devlet kuruluşlarını da, kendine hizmet ettirir bir başarı çizgisine mi ulaşmıştır?

Devlet Tiyatroları, resmî konservatuvar, resmî ekran ve anons­lar, binlerce yılda serpilip gelişmiş, olgunlaşmış; millî zevkimiz haline gelmiş; bizi biz yapan "Millî kültür" unsurlarına "Cansuyu"mu oluyor, yoksa onu yıkmak isteyen kültür istilâcıları­na borazan mı?..

Bu sorular, her derece ve seviyeden meclislerde ciddî olarak tartışılmaktadır.

TENKİT KOLAYDIR

Tenkit kolaydır. Yapmak ise zordur. Cemiyetimiz "Zor"un değil, "Kolay"ın peşindedir. Bu sebeple, özel­likle "Televizyon" haklı haksız, yoğun tenkitler almaktadır. Bu tenkitlerde haklılıklar da var, abartmalar da...

"Bekâra avrat boşamak kolaydır" denir... TRT Kurumu'nun başına -bugünkü genel müdür dahil- çok iyi niyetli yöneticiler geldi. Yalçıntaş'lar, Karataş'lar, Öğün'ler, Kasaroğlu'lar ve diğerleri... Onlar bu işe çok iyiniyetlerle soyundular. Fakat yap­mak istediklerinin çok azını başarabildiler. Niçin?..

Şunun için: Bu tür hizmetler yetişmiş insanla başarılabilir. Bizde, özellikle bu alanda, milletin öz mayasından, ona sahip çıkacak yazar-çizer takımı çıkmamış... Milletin "Din"ine, "Milli gelenek"lerine küfreden soysuz takımı ise mebzûlen boy gös­termiş. Ortalığı bunların "Roman" diye, "Oyun" diye piyasa­ya sürdükleri tehlikeli "Tefrika" tohumlan istilâ etmiş. Bu tef­rika kaynağı eserler, bize düşman olanların o kadar çok işleri­ne yaramış ki, Moskova'da, Sofya'da, Atina'da; Paris'te bun­cağızlar "Kahraman" ilân edilmiş... Millet hayatımızın temel­lerine bir "Dinamit" gibi yerleştirilmiş kurnaz ihanetlerine mükâfatlar biçilmiş... Onlar çoğu "Demirperde" kaynaklı bu "ödül"leri aldıkça semirmişler. Özellikle yeni yetişenlerimiz ise, bu kurulmuş "Ajitatör"leri beynelmilel kahramanlar zannede­rek onların zehirli aşlarını karakterlerine hamur yapmışlar... "Cahil halk sürüleri"ni; zalim ağaları; eli sopalı -gözü dönmüş-kazma dişli hocaları; onlara kul köle kaymakamları, zabıta âmir­lerini; "Paşa" ve kumandanları...

Cumhuriyet nesli "Roman" diye, "San'at" diye, sinema ve tiyatro diye işte bu dinamitleri ilâç gibi yutarak yetişti. Roman dedi onları okudu; "San'at" dedi onları seyretti... "Sinema", "Tiyatro" dedi, onlara gitti... Karakter hamuru onunla yoğuruldu.

Cumhuriyet döneminin "Orta" ve "Yeni" nesillerine bir so­runuz, "Osmanlı" deyince; "Medrese" deyince; "Din" deyince size ne cevap verecek?

TRT işte bu malzemeyi kullanmak durumunda... TRT genel müdürlerinden birinin kulaktan kulağa yayılan haklı yakınma­sını duymuştum: "Bu milletin tâ kendisini anlatacak bir senaryo, bir senarist; bunu eğip-büğmeden çevirecek bir yapımcı; hattâ elindeki âleti eğriler değil, doğrular üzerine tutacak bir kame­raman bulmakta güçlük çekiyorum" diyordu... Haklı idi. Ten­kit kolay, doğrusunu yapmak ise zordu...

YA ŞUNLAR?

Yukarıda yazılanlar doğrudur.  "Dışardan kaval çalmak" kolaydır. Bir işin zorluklarını, o işin içindekiler bilir.

Fakat bir de yerden göğe kadar haklı "Sitem"ler, kahırlar, inkisarlar, "Teessüf"ler var... Onlara ne demeli?..

"Eğri oturup doğru konuşalım" TRT Televizyonu, çok er­kekli ve nikâhsız yaşamayı meşrulaştırmaya çalışan fesat odaklarının borazanı mıdır, yoksa onların oyununa mı geliyor?.. Bu soru cevaplandırılmalıdır.

Televizyonda "Film", "Dizi-film" açlığı var, tamam... Şu ekran her gün bir şeylerle doldurulacak ama iyisini bulamıyoruz, o da tamam. Şimdi benim yaptığım gibi tenkit edenler, bir iyi eser ortaya koymuyorlar da, biteviye eleştiriyorlar; hep uzak­tan kaval çalıyorlar, ona da pekâlâ...

Bu böyledir diye, çok erkekle yaşamayı âdeta sevimlileştiren, meşrulaştıran bize yabancı film ve dizileri, her gün sofra gibi önümüze koymaya kimin hakkı var? Karısını başka kadınlarla aldatan; kocasına "boynuz takan", yatak odasına çocuklarının gözü önünde yabancı erkek alan arsızları, oğlu-kızı-karısı, hele de ana-babası ile oturup seyretmeye bizi mecbur eden anlayış ve uygulamaya nasıl esef etmezsiniz?... Yazık... Bu terbiyesizlikler, TRT denetimcilerinin gözünden nasıl kaçıyor?.. Bunlar, bizim yaştakilere belki tesir etmez... Ya yeni yetişen !.. 3-5 yaşındaki televizyon çocukları!.. Kendilerine televizyon dışında bir şey veremediklerimiz!.. Karakterleri "Beyazcam"da gördükleri ile yoğurulanlar!..

Türk milletinin sağlam sosyal yapısı, muhkem aile müessesi ile kaimdir. Ona  sarkıntılık etmek, bu millete ihanet demektir.

TRT, yayınlarına dönüp bir de bu gözle bakmalıdır...