Bir memlekette "Kamuoyu"nun seviyesini tesbit edebilmek için "Günlük" basına şöyle bir göz atmalı... Basın hangi konuları ele alıyor, ona bakmalı. Zira basın ne ile meşgul oluyorsa, kamuoyu da onunla meşguldür. Alıcı bulmayan mal, piyasaya çıkmaz, çıksa da tutunamaz.
Bizim gibi ülkelerde "Basın"ın bir başka fonksiyonu (!) daha var: Kamuoyunu "Yönlendirmek"... Kamuoyu "yaratmak (!)" ne demekse? ,
Bir önemli kuruluşumuzda Bakanlık ve diğer kuruluşlar temsilcilerine bir önemli konuda seminer veriliyordu. Konuşmacı bayan, dinleyenlerin pek de bir şey anlayamadıkları muğlak konuşmasının bir yerinde ağzından bir şey kaçırdı: "Biz halkı ve kamuoyunu gütmek, güdülemek zorundayız" dedi... İşte bu net cümle ile anladık, muğlak konuşmalarla nereye varılmak istendiğini...
Bizim -kendine aydın adı takmış- bazı yarım adamlarımızın bir kompleksi var: Herkesi kendileri gibi düşündürmek, kendileri gibi yapmak, kendilerine benzetmek... Bu bir komplekstir. 150 yıldır yırtınırlar, fakat arkalarında bir düzine adamları bile yoktur. Yoktur ama, bu ne bitmez savaşmış ki, 1,5 yüzyıldır bu kompleks, bu kavga sürüp gitmektedir.
TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİ
Son 3-5 günün mevkutelerini şöyle bir gözden geçirin, Türkiye'nin gündeminde neler bulunduğunu göreceksiniz:
Buyurun:
"Gündemdeki irtica: Milliyetçi Cephe Koalisyonu'nun Bakanlar Kurulu toplantısında, hâkimiyet milletin mi, yoksa ümmetin mi konusu tartışılıyordu."
"Avrupa topluluğu için ittifak: Dinî gelişme engellenmeli!.
"Bakana komplo mu?- Lise son sınıfa eski yazı dersi konulmasının, Talim ve Terbiye Kurulu'nda yuvalanmış dinci grup tarafından tezgâhlandığı anlaşıldı."
"Talim ve Terbiye Kurulu'nun lağvı bekleniyor."
"Bakan eski Türkçe'yi savundu."
"Gericilik büyük boyutlara ulaştı."
"Heykel kıranlar, Keçeciler'den cesaret alıyorlar."
"Lise sona eski yazı girişimi yeni boyutlar kazanıyor. Dinci grubun sinsice tezgâhladığı belirtilen olaydan bakanın yanısıra Talim ve Terbiye Kurulu'nun bazı üyelerinin de habersiz olduğu anlaşıldı."
Elin adamı dünya hâkimiyeti kurmak üzere ihtiyar arzı parsellemenin planlarını yaparken, bizim uğraştığımız şeyler işte bunlar!..
"İrtica" da bahanedir, "Çağdaş"lık da!.. Hedefleri düpedüz devlettir, devlet-millet bütünlüğüdür.
Bunları yazanların; halkı "gütmeye", kamuoyunu "güdülendirme"ye kalkışanların dünyanın gidişatını bildiklerini falan da sanmayınız. Halkı gütmeye yeltenen bunlar halk psikolojisini de bilmezler, sosyal psikolojiyi de...
Bir ABD Başkanı'nın pazar günü oğul ve kızlarının ellerinden tutarak kiliseye gitmesini yadırgamayan bunlar, Türk Cumhurbaşkanı'nın Allah'tan bahsetmesi üzerine kıyameti koparırlar.
Elin harp gemisinde bile kilise bulunduğunu bilirler de, bir Bakanlık veya devlet dairesinin bodrum katının mescit olarak ayrılması üzerine iptidaî çığlıklar atarlar...
Elin cumhurbaşkanının, milletvekilinin "İncil" üzerine yemin ederek göreve başladığından haberdardırlar ama, Türkiye'de Meclis bahçesine cami yapılacağını duyunca beyinleri karıncalanır, ter-ter tepinirler...
"Din" her ülkede müşterek bir değer, bir bütünlük unsurudur. Bizde ise fitne ve fesada âlet edilmek, "Tefrika" konusu yapılmak istenir. Bunlar yüzünden, bunlar tarafından...
Bunlar, kendi şahsî temayüllerini, devletin resmî tercihi gibi sunmaya yeltenenlerdir. Maksatları devletle milletin arasını açmaktır
Bunlar “İrtica” mirtica diyerek, inanan büyük çoğunluğa da kendileri gibi devlete karşı tavır aldırmaktır. Maksatları, devlete karşı kendilerine "Yoldaş" aramaktır.
Bunların "Devlet" mevlet dediğine bakmayın. Maksatları "Devlet"i tava getirip millet çoğunluğunun üzerine yürütmek, devletle milleti yumurta tokuşturur gibi tokuşturmak ve sapık ideolocyaları hesabına parsa toplamaktır. Ahmaklığımız yüzünden bunu da el-hak başarmıştırlar.
Üzüntümüz, baştaki tesbitimizdir. Basın nelerle meşgulse, kamuoyu da onunla meşgul demektir. Alıcı bulmayan mal piyasaya çıkmaz.
Yazık…