Türkiye son birkaç haftadır hareketli günler yaşıyor. Referandum yarışından sonra kendimizi birdenbire seçim kavgasının içinde bulduk.
Taha AKYOL’un 17 gün süreyle yayınlanan ve her satırında içimizi burkan “Yassıada Zulmü”nü okudunuz mu bilmem. Türkiye gibi "İ’la-yı kelimetullah" vazifesiyle muvazzaf bir milletin 10 yıl başvekilliğini yapmış; Türkiye'de demokrasinin kurulması kendisine nasibolmuş; bugün bölüşülemeyen millî imar hareketlerini başlatmış; Türk devlet geleneğine ters gidişe "dur" diyerek, "Ezan-ı Muhammedi" başta olmak üzere millî değerlerimizi aslına iade etmiş bir büyük insana, gözümüzün önünde neler yapılmış da, millet olarak o gün-bugün inkisarımızı içimize gömmüşüz.
Hiçbir bölümünü sabredip tam bitiremediğimiz, canımızı dişimize takıp okuyabildiğimiz kısımlarıyla da insanlığımızdan utandığımız bu çirkef zulmün çirkinliğiyle içimiz kararırken, "İslâmiyeti ürpertici" bulan ve "Ezan-ı Muhammedi yasaklanamaz mı?" diyerek herkesi kendine güldüren bir dişi sesle karşılaşmayalım mı?
Ne denir? Şu denir ki, bu millet o sese kulak asmaz. Zira bilir ki, o teklifin ardında başka şeyler de var. O şeyleri burada saymaktan bir Müslüman-Türk olarak haya ederiz...
PELİTÖZÜ’NDE BİR İYİ
Yüreğimiz bu olumsuzluklarla kırıkken, Bilecik ilinin Pelitözü köyünde bizi rahatlatan bir "iyi" ile karşılaştık. Bir iyi ki Ankaralar'dan, İstanbullar'dan, üniversite muhitlerinden kalkıp, Şeyh Edebali misali Bilecik'in Pelitözü köyüne konmuş. Çoğumuzun eserlerinden tanıdığı bu iyi, Dr.Mustafa KÖYMEN... 1940'ta Dil-Tarih'in Sinoloji Bölümü'nü bitirmiş. Edebiyat doktoru olmuş. Londra'da British Museum'da incelemeler yapmış. Süleymaniye Kütüphanesi'nde “Kitap Patolojisi” bölümünü kurmuş. Orayı düze çıkarınca, kendisini Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesine bağlı 20 enstitünün 500 bin ciltlik tasnif edilmemiş kitapları arasında bulmuş. Dil-Tarih Kütüphanesini kurmuş. Süleymaniye ve Dil-Tarih kütüphanelerindeki kitapları tedavi ederken bu hastalıklar kendine de bulaşmış, nefes darlığına yakalanarak, görev gazisi olmuş. Bu arada bütün ömrünü kitaplara vakf ve feda ettiğini çok iyi bildiğimiz Müjgan Cumbur Hanımefendi’yi "Millî Kütüphane"ye gelin etmiş. Böylece, bir elini de oraya uzatmış... 1969'da "Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü" kütüphane ve arşivini kurmuş.
Kendisini millet irfanına bu kadar adayan insana azizlik yapmadan olur mu? Bu emektar gaziye Gazi Eğitim Fakültesi ile Ankara İncirli Lisesi arasında bir süre gel-git yapmışız.
BİR KÖY BÜYÜĞÜ
Dr. Köymen 1983 yılından bu yana Pelitözü köyü "İhtiyar Meclisi" üyesi.. Bu kısacık sürede köyüne 11,5 milyon metreküplük bir gölet kazandırmış.1,5 kmyukarıdan içme suyu getirmenin hazırlığında... Yakın dostu Burhaneddin GÖREN ile kültür mantarcılığı çalışmasını başlatmıştır.
Birikimli, soluklu Köymen'in köylerimizle ilgili teklifleri de var: 1-Köyden yetişmiş bilcümle okumuş, emekli olduktan sonra köyüne dönmeli... Dönmeli ki, bilgi ve görgüsünü köyüne taşısın. 2-Öğretmen ve imama, köyde geçerli maharetler öğretilsin. 3-Camilere kitaplıklar yapılsın. Mümkünse "kütüphaneli cami" projeleri geliştirilsin...
İşte içe kapalı köyü, dışa açan bir soluk!..
Bu iyiler olmasa, kötülerle nereye varabilirdik?..