19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen bir sempozyumda ilahiyat fakültelerinin müfredat ve tedris problemleri tartışıldı. 21-23 Ekim 1987 tarihleri arasında 3 dolu günde, 10 yoğun celsede, birbirinden muhtevalı, boyutlu, ufuklu 33 bildiri sunuldu ve bu bildiriler, bilim adamlarınca 3 gün boyunca tartışıldı.
Şunu düşündüm: Nereden nereye gelmişiz? Bu memleketin okumuş insanının, doktorunun, hâkiminin, mühendisinin; özellikle din bilgininin, dini bileninin az-çok kıt olduğu devirlerden bugüne gelmişiz... Din eğitimi seminerlerinin yapıldığı bu mesut günlere... Çok şükür... Dost-düşman görecek, inşallah daha iyi yerlere geleceğiz... Milletçe...
İlahiyat fakülteleri, dinî, meslekî öğretmen ve eleman yetişiren yegâne yüksek öğretim kurumları... İmam-hatip liseleri de, din hizmeti ve yöneticilikleri de bu fakülte mezunlarının himmet ellerinde...
BRANŞLAŞMA KONUSU
İlahiyat fakültelerinde 40 çeşit ders okutuluyor. Gün de ise 9 saatlik yoğun tedris programı... Üniversite düzeyinde bu ders çeşitliliği ve yoğunluğunun dünyada emsali de yokmuş...
5 yıl boyunca 40 çeşit, her gün 9 saat ders ile meşgul edilen; düşünme, katılma, inceleme, tahlil, sentez fırsatı verilmeyen bu çocuklar, mezun olunca, -her kapıyı açan anahtar gibi- hem "müftülük" yapıp, fetva verecek; hem "vaizlik" yapıp, insan zihninin-düşüncesinin bu kadar geliştiği hür düşünceli-demokrat 20. asır insanını çok ustalık isteyen "din" konusunda irşad edecek; hem "öğretmenlik" yapıp, Kur'ân-ı Kerim, Tefsir, Fıkıh, Hadîs, Arapça, Kelam okutacak... şeytan kulağına kurşun...
"Öğretmenlik", "müftülük", "vaizlik" "cami görevliliği", her biri ayrı vasıflar isteyen meslekler... O halde karşımıza "branşlaşma" konusu çıkıyor, "öğretmen" ve "Diyanet" elemanı olarak iki ana-branş ve kendi içinde yan branşlar... Nasıl olacağı, üzerinde çalışılınca ortaya çıkar... Samsun ilahiyat Dekanı, mevcut sistemi bozmadan dahi branşlaşma konusunda mesafe alınabileceğini, işin uzmanı olarak ortaya koydu. Üniversiteden kuru bilgi küpü veya her konuda bir şeyler bilen bilgi mozayiği değil, ihtisas elemanı yetiştirmesi beklenir. Öğrencisine düşünme, araştırma, katılma imkânı veren bir öğretimle.. Bunun için de ders çeşidini ve günlük ders saatini bugünkünün yarısı, hatta üçte birine düşürecek bir düzenleme hedef alınmalıdır görüşü ağırlık kazandı.
UYGULAMA YILI
Tıp fakültelerinin son iki yılı uygulama yılları haline getirildi. İsabetli de oldu. Bugün artık kızamıklı çocuk görmemiş, eline şırınga almamış doktor yok. Ama hiç mihraba geçmemiş, vaaz kürsüsüne oturmamış, minbere çıkmamış mezunlarımız var. Garip, yanlış... O halde ilahiyat fakültelerine uygulama yılı veya yılları koymalı... Öğretmen olacaksa Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet personeli olacaksa Diyanet'le sıkı işbirliği ile gerçekleştirilecek uygulama yılı veya yılları...
Samsun İmam Hatip Müdürü Remzi Yavuz'un tabiriyle bir model-insan ki; bilgide büyük, görgü ve tecrübede de büyük... Meslekî otorite olmada büyük, incelik ve nezakette de büyük... Ciddiyet ve uslulukta büyük, güleryüzlü, mütebessim olmada da büyük...
İlahiyat fakültesi mezunları işte asıl o zaman maşerî vicdandaki en büvük yerini alacak...