Bu başlık İsmet BOZDAĞ'ın İngilizce iki baskısı yapılan; Arapça ve Urduca'ya çevrilen; Türkçe baskısı kapılışıp, biten kitabının adı. Bozdağ bu kitabında kapitalizm ve komünizme karşı "İslâmiyet'in Sosyo-Ekonomik Modeli"ni üçüncü çözüm olarak teklif ediyor. "Associated Press" Ajansı, kitabı dünya basınına geçmiş... "Morning News", "P.Times", "Daily Müslim", "Pakistan Digest" de kitaptan övgüyle sözetmişler...
İsmet BOZDAĞ yazılan aranan ve okunan, üslûp sahibi bir araştırmacı yazar... Fakat ne din adamı, ne din araştırmacısı, ne de akademisyen... Ama işte bu işi de o yapmış, İslâmiyet'in iktisadî esaslarını araştırmış; kapitalizm ve komünizmle mukayese etmiş. Tarihte mevcut çok sayıda felsefî ekol gibi, düşünce tarihinin antik malzemeleri haline gelmeye başlayan bu iki ifrat-tefrit karşısında İslâmiyet'in canlı-diri ve cihanşümul oluşuna dikkat çekmiş... Eline kalemi almaktan üşenen, okuma zevki henüz gelişmemiş Türkiye'de İslâmiyet'in bir ince ve teknik konusunu gündeme getiren Sayın Bozdağ'ı kutlarken, bu iş asıl kendi vazifesi olanlara sitem etmekten kendimi alamıyorum.
Kapitalizm ve Komünizm, diri olan hayata ölü düşünce şemaları uydurmaya çalışırlar. İnsan zihninde teorik olarak şekillenen nazariyelerin yaşanan hayata her zaman uymaması bundan. İnsanlık tarihinin büyük kâbusları kapitalizm ve komünizmin, insan tabiatı ile bir türlü barışamamalarının sebebi bu...
İki ideoloji de tutmamıştır. Kapitalizm zaman içerisinde tıraşlanmış; "karma ve planlı ekonomi" ile "devlet" ekonomik hayatın içine çekilmiştir. Komünizm ise, özellikle "Gorbaçov"la yeni arayışlara girmek zorunda kalmıştır.
İslâmiyet ne komünizm gibi "mülkiyet" ve "özel teşebbüs"ü reddetmiş; ne de kapitalizmde olduğu gibi bu hakları dokunulmaz, mutlak haklar saymıştır. Mülkiyet-miras ve teşebbüsü bir "hak" olarak tanımış ama sahibine ondan doğan karşı hak ve sorumluluklar da yüklemiş... Allah'ın kamu yararına koyduğu sınırlar çizmiş...
Kamu yararı ile sınırlı mülkiyet ve ölçülü rekabettir ki, ne mülkiyet adına ferdî tahakküm; ne de devlet hesabına resmî tahakküm var. İnsan ekonominin emrinde değil, "ekonomi" insanın emrinde. Ekonomi "gaye" değil, vasıta... Tek tek fertlerin ve toplu olarak da cemiyetin emrinde, onların huzuru için bir vasıta... İslâmiyet bunun nasıl sağlanacağını da göstermiş: Ekonomik kaideler, İslâmiyet'te inanç, ibadet, ahlâk, hukuk, sosyal hayat, genel dünya görüşü gibi unsurlardan ayrılamaz. İslâmiyet ekonomi dahil, bütün bu prensipleriyle bir bütündür. Hepsi birbirine bağlıdır ve birbirini tamamlarlar.
Önce verimlilik... Zaman ve imkânın en iyi değerlendirilmesi... Sonra da "hak"lar yanında "sorumluluk"lar... Bu işleyişte inanç ve ibadetle beslenen ahlâk kurallarından; "devlet"in resmî ve maddî; milletin genel ve yaygın denetiminden gözardı olabilmek mümkün değildir. Edindiğimiz mülkte uçan kuşun bile hakkı vardır. Fert mi, toplum mu?.. Hem fert, hem toplum...
Bütün kesimlerin toplu huzuru... Faiz yasağı, emeksiz kazanca sınır; israf yasağı, lüks tüketime dizgin; zekât servet farklılıklarına karşı sosyal regülatör; hayır kavramı varlıdan yokluya imkân akışı... Böylesine küllî bir murakabe altında ne vergi kaçırmak mümkün, ne rüşvet alıp vermek... Ne haksız kazanca yönelmek ne de haksız fiyat artışına.
Hemen belirtelim ki İslâmiyet kompartmantal bir sistem. İmanı, ibadeti, ahlâk ve muâmelâtıyla... Ekonomik tekliflerini bu “bütün” içerisinde değerlendirmek şart...
"Üçüncü Çözüm" teklifi için Bozdağ'ı yeniden kutluyorum.