Türk milleti ne kadar arif? Belli değerlendirmeleri vardır, kısa, öz... Fakat o değerlendirmeler, nice okumuşlara "ders" olacak kadar kesindir. Meselâ Yunan'a "Yonan gâvuru", Bulgar'a "Bulgar gâvuru" der. Zira Yunan'dan da, Bulgar'dan da çok çekmiştir. Sağır "nun" telâffuzuyla "İngiliz siyaseti" veya "İngiliz casusu" tâbirleri de bu irfanın buluşlarıdır.
Millet irfanı "Sovyet" tâbirini de tutmamış, o millete "Urus" demiştir. "Urus" tâbirinin yanına başka bir kelime de katmamıştır. Yüzyıllar içerisinde "Urus"tan ve "Urusya"dan gördüğü her türlü kötülüğü ifadeye bu tek kelime yetmiştir.
Arif Türk milleti "sosyalizm", ''komünizm" gibi ideolojileri daima "Urus" ve "Urusya" ile ilgilendirmiş, birlikte telâffuz etmiştir. Dediği de olmuştur. "Evrensel"lik iddialarıyla ortaya çıkan bu ikiz kardeş ideolojiler, hele de "komünizm" âdeta "Urusya"nın millî siyaseti; emperyalist silâhı olmuştur.
Şimdi bir de "bizim komünistler"e bakın hele!.. "Kutlu" ve "Sargın" şaşkınlarına!.. Buncağızlar ve "gidi"leri Türk milletini hiçbir zaman anlamamışlardır. Herhalde en büyük noksanları da budur. Bir millete hiç giymediği bir elbise giydirmek için yola çıkanlar, önce giydirip-kuşatacagı bünyeyi çok iyi tanımalı değil mi? Türk milletini yönlendirmek iddiasındaki bu şaşkınların o milleti tanıma gibi bir problemleri hiçbir zaman olmamıştır. Başarısızlıklarının en büyük sebebi de budur. Bunları "maşa" olarak kullanan "şimal" komşu da, Allah'tan bunun farkına varmamış; Türkiye'yi yutma politikasına "maşa" olarak hep milletten kopuk "türedi"leri seçmiştir. "Mustafa Suphi"den "Nazım Hikmet"e; "Kıvılcım" ve "Baştrmar"dan "Kutlu" ve "Sargn"a kadar bu hep böyle olmuştur.
Elin komünisti önce "vatan" der... Bir Fransız, bir İtalyan, bir İskandinav komünistine bakın bakalım, kendi ülkesinin menfaati sözkonusu olunca burnundan kıl aldırıyor mu?
Bizimkiler ne yapmışlardır? Türk askeri barış için Kıbrıs'a çıkar ve millet yüzlerce yıllık "fetih" hasretini âdeta bu barış harekâtında bulur, onun millî gururunu yaşarken bizimkiler "Türk askeri Kıbrıs’tan çekilsin!" şarkıları söylemişlerdir. Millet bunlara nasıl inanır, nasıl kanar?
Bu kadar mı? Dünya âlem bizimle uğraşırken, bizim şaşkınlar da elin kurduğu casus radyo istasyonlarının başına geçmişler; "bizim" olmayan o "radyo"lardan Türk devletine, Türk siyasetine ağız dolusu küfürler etmişlerdir. Yıllardır, on yıllardır...
Bu millet onlara nasıl inansın ki, şaşkınlar, barındıkları "yabancı" ülkeden Türkiye'ye gelirken bile "Moskova"ya uğramadan edememişler; millet diliyle "Urusya"ya "tekmil" vererek, "Urusya"dan talimat alarak gelmişlerdir. Hem de yanlarına şamatacı yabancı yandaşlarını alarak...
Onlar, şahsî kanaatleriyle komünisttirler... Bizimkiler ise "Urusya"dan ne kadar almışlarsa o kadar...
Ruhu şadolsun, A.Nihat, bu bizim ele benzemezleri ne güzel dramatize etmişti:
"-Verilmiş ellerine birtakım kopillerin/Kundaklarla fitiller/Görünen hortumları, arkada saklı filler/Bunlar Victor Hugo'nun değil, banlar bizim sefiller"
Bunların kime "maşa" ve "uşak" oldukları, Moskova ve Sofya'nın artık gizlemeye bile gerek görmedikleri açık desteklerinden belli değil mi? Şimdi de tutmuşlar, "işkence"den sözediyorlar. Adama, saye-i desteğinizle, "halk mahkemeleri"nde yargılanan; kurşunlanan, eziyet ve zulmedilen binleri-onbinleri sorarlar." "Urusya"da katledilen 30 milyona, Afganistan'ı-Polonya'yı-Macaristan ve Çekoslovakya'yı sorarlar... Ve daha başkalarını... Hürriyetleri ellerinden alınmış, onurları yıkılmış, insanlıktan çıkarılmış yüzmilyonları, milyarları... Siz bizi ne sandınız?. Kopiller!..