Ramazan bir misafir gibi, denetçi gibi geldi-gidiyor... Sahurumuzu gördü, iftarımıza bağdaş kurdu. Kur'-ân meclislerimize; mukabele halkalarımıza diz çöktü... Kim, neyi, ne kadar yaptı ise tesbit etti... Hayatımızın portresini çizdi... Bu portre götürülüp amel defterimizin Ramazan bölümüne yerleştirilecek... Mizan başında bize verilmek üzere...
Ramazan, bir seferdir, savaştır. Bu seferde aç-susuz kalmak değildir murad... Nefsimizle, irademizle, fizik isteklerimizle savaşmaktır... Savaşı kaybetmek de var, kazanmak da... Nefsine mağlup olan savaşı kaybeder, iradesini kullanmayan, fizikî isteklerine mahkûm olur.
Ramazan bir fırsattır. Ahirete açılan kapıdır... Mânâ aleminden yakılan ışıktır... Olur ki kul geleceğini hatırlar; yakın istikbalden uzak istikbale bakar; geçmişini, geleceğini hatırlar; kendini uzak geleceğe hazırlar...
Akıllılık dünya fırsatlarını değerlendirmek değil... Asıl akıllılık, ebediyete ait fırsatları fırsat bilmek... Dünya, dünyada kalacak... Dünyada ahiret için biriktirilenler ise bize azık olacak... Kabrin, sualin, sıratın, mizanın, mahşerin uzun-muhataralı yolculuğuna azıksız çıkılamaz.. Bunu kime, nasıl anlatsak!..
Hz. Ali (K.V.), kendine çok güvenen bir inanmayanla karşılaştı... Kendini akıllı sanan inanmayan, Hz. Ali'ye bakıp güldü: "-Aklına şaşarım, bu yaptıkların boş! " dedi... İlmin kapısı, aklın beldesi Hz. Ali, inanmayanın bilinmeyen aklına; görünmeyen gönlüne nazar kılıp cevap verdi:
-Farzedelim ki sen haklısın... Gerçekten de sual, sırat, mizan, cennet, cehennem yok... öldükten sonra toz-toprak olup gideceğiz... Söyler misin: Bu takdirde ben ne kaybederim?!. Ya ben haklı isem!.. Öldükten sonra dirilmek, hesap vermek, mizana girmek haksa... Söyler misin, o zaman sen ne yaparsın?!.."
Sahi o zaman biz ne yaparız?!..
Ramazan bir deniz, derya... önümüzde akıp giden bir ırmak, nehir... Yılda topu topu bir defa gelir. Irmak akar, biz bakarsak, buna akıllılık mı, ne denir?!..
Bu yolculuktan geçmiş ümmetler de geçtiler. Onlar da bu dünyaya kah ebedi, kâh geçici dediler... Dünyada bugün ona ebedi diyen de, geçici diyen de yok... İhtiyar arz, kendisine dört-el sarılanları da değirmeninde öğütmüş... Dünyada kimse kimsenin gözünün yaşına bakıyor mu?.. Dünya niçin baksın?., Ahiret niçin baksın?..
Ramazan bir binek... Boş değil, dolu geldi.. Namütenahi yükünü bir bir dağıtacak... Kayırmasız... Herkes hakkı kadar, hakettiği kadar alacak... Giderken de boş gitmeyecek. Herkes ne vermişse onu yükleyecek... Gelenden pay almamak, gönderilenden pay ayırmamak kime yarayacak?!..
Ramazan bir kültür... Millet hamurumuzda, millî karakterimizde din kaynaklı bir unsur... Camide, sofrada, sokakta, işyerinde günün Ramazan olduğunu herkes fark eder. Camiler bir başka dolar, sokaklar bir başka renklenir, sofralar bir başka zenginlenir... Ramazan hazırlığında, Ramazan yaşayışında, uğurlanışında, bir toplu istek, toplu kanaat; Ramazan üzerinde bir ortak şuur, bir icma’ ortaya çıkar. 7'den 70'e kitleleri bir noktada toplamak, kanaat birliğine, inanç bütünlüğüne, yaşayış beraberliğine ulaştırmak ne demektir? İşte bu, milletleşmek, millet olmaya lâyık bulunmak demektir... Ramazan böylesine bir geçmiş, böylesine bir realite, böylesine bir gelecektir... .Realitelerden, gerçeklerden kaçmaya yeltenmek nedendir?
Lokantalara asılmış anonslar görürsünüz: Bazıları "Ramazan boyunca kapalı" olduklarını; bazıları "sahurda açık" bulunduklarını yazarlar. Bu anonslar, Ramazan'da bazı şeylere kapalı, bazı şeylere açık olduğumuzu anlatırlar. Ramazan "da gönlümüzü bazı şeylere kapamışsak, bu onu karartmamak içindir. Gönlümüzü bazı şeylere açmışsak, bu onu güçlü, ömürlü kılmak içindir...
Ramazan bir "rahmet"... Gökten inen rahmete denk... Fakirler, muhtaçlar onda sevinecek.
"-Bu ayda bir hayır yapan, başka aylarda bin farz edâ etmiş gibi sevaba erecek"... Bu bir Peygamber müjdesi... "Bir"e "bin", hangi rahmetin, hangi toprağın, hangi bereketin cömertlik elinde.
"-Kim bir din kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyaçlarını giderir... Kim bir mü'min kardeşinin sıkıntısını giderirse Allah da kıyamet gününde onun sıkıntısını giderir,.. Kim bir Müslüman'ın ayıbını örterse, kıyamet gününde Allah da onun ayıbını örter..."
Bu da bir Peygamber ikazı... Ayıbı çok, ihtiyacı, sıkıntısı bol olanlara,.. Bizlere...
Ramazan'ı anlasaydık, her günün Ramazan olmasını dilerdik...