Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
“SAĞLIK FONU” VE “SİGARA” ÜZERİNE - 8 Ocak 1988

Yeni Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı'mızı candan teb­rik ediyorum "Sağlık Fonu" ve "sigara yasağı"nı gelirayak telaffuz ettiği için... Demek bu bakanlığa gelişi bir "sürpriz" değil, önceden haberli, hazırlıklı ve birikimli...

TERCÜMAN gazetesinin 7 Mart 1986 tarihli nüsha­sında "sigara tahdidi"; 18 Nisan 1986 tarihli nüshasında ise "Sağlık Fonu" teklif etmiştim. Ecdadın ruhu şadolsun: "-Varak-u mihr-i vefayı kim okur, kim dinler?"... Ara­dan iki yıla yakın bir zaman geçtikten sonra, hem de gö­reve başladığının ilk günlerinde ilgili bakandan bunları duymak, bizim gibi elinde "temenni" ve "dua"dan baş­ka imkanı olmayanları tabiî ki, memnun eder...

"SAĞLIK FONU"

Ozaman da ifade etmiştim: "Sağlık Bakanlığı"nın bir adı da "Sosyal Yardım Bakanlığı"dır. "Sıhhat", he­men arkasından da "İçtimaî Muavenet"... Kurulurken bu adla kurulmuş... Düşünmek gerek, "Niçin İçtimaî Mua­venet Bakanlığı denilmiş?" diye.

1960'larda "sağlık hizmetleri" konusunda "sosyalizasyon" diye bir moda teklif ortaya atılmıştı. Adı­na "sosyalizasyon" mu denirdi; daha sevimli bir kelime mi bulunurdu; ne yapılacaksa yapılsaydı da, insanımız "muayene", "tahlil", "tedavi" deyince "parasızlık" kabusuyla bunalmasaydı.

Hastane kapıları içler acısı... Türk insanı bu muamele­lere müstahak değildir. Vergisini bir ibadet şuuru ile vermesini istediğimiz, gerektiğinde cepheye süreceğimiz bu insanlar, hastalandıklarında kendilerini "sokak"ta hissetmemelidirler.

Son yıllarda bazı önemli konularda "fon"lar kurulu­yor. İyi de oluyor. İmkânı iyi olanlardan alınan paralar, imkânı az olanlara aktarılıyor.

Sağlık Bakanlığı dışında hiçbir bakanlığın adında "sos­yal yardım" imajı yok. Öyleyse bu "fon"lar önce "sağ­lık hizmetleri" için kurulsaydı... Kurulsaydı da, Türk in­sanı hastalandığında kendisini "devlet baba"nın elinde hissetseydi...

Sayın Akarcalı'yı "Sağlık Fonu" yaklaşımından dola­yı kutluyorum. "Fakir Fukara Fonu" denilen imkânla şüp­hesiz "sağlık yardımı" da yapılıyor. Bu doğru... Ama Al­lah aşkına, münhasıran bu iş için hazırlanan bir resmî im­kân, insanımızın yanında olmalıdır. Hastasına saygısı ol­mayan milletin, kendisine de saygısı yok demektir.

"SİGARA TAHDİDİ"  

Yeni bakanın bir güzel yaklaşımı da "sigara tahdidi" üzerine.. Sigaranın tehlikesi nereden geliyor?.. Önce ihtiva ettiği zehirden... Sonra da bir "tehlike" olarak gö­rülmemesinden... Sigaradan hiç kimse "verem" mikrobun­dan, "kanser" virüsünden kaçar gibi kaçmıyor. Zira sigarayı tehlike olarak görmüyor. İşte asıl tehlikesi buradan geliyor.

Son araştırmalar, sigaranın nasıl sinsi bir düşman ol­duğunu ortaya çıkarmış... Bütün uyarıcı ve uyuşturucu­lar arasında en fazla ölüme sebep olan da sigara imiş.. Tehlikenin asıl korkunç yanı ise sigara içmediği halde, dumanını teneffüs etmek zorunda kalan kimsenin de zehir­den payını alması... Düşününüz, sigara içmeyeceksiniz; ca­nınızı dişinize takıp delikanlı oğlunuzun sigaraya alışma­sını önlemeyi başaracaksınız; buna rağmen sigaraya bağ­lı hastalıklardan siz de payınızı alacaksınız... Bir otobüs­tesiniz. Karınız-kızınız, üç-beş aylık bebeğiniz hiç tanıma­dığınız adamların ağzından-burnundan savrulan duman­ları teneffüs edecek, üstelik zehirlenecek. Yani "sigara içme hürriyeti" var da, içmeme hürriyeti yok... Hiçbir hukuk ve mantık, başkasının sıhhatine zarar vererek ke­yiflenmeyi "meşru" ve “ahlâkî” saymaz...

İmdat yeni bakanımızda...