Yeni Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı'mızı candan tebrik ediyorum "Sağlık Fonu" ve "sigara yasağı"nı gelirayak telaffuz ettiği için... Demek bu bakanlığa gelişi bir "sürpriz" değil, önceden haberli, hazırlıklı ve birikimli...
TERCÜMAN gazetesinin 7 Mart 1986 tarihli nüshasında "sigara tahdidi"; 18 Nisan 1986 tarihli nüshasında ise "Sağlık Fonu" teklif etmiştim. Ecdadın ruhu şadolsun: "-Varak-u mihr-i vefayı kim okur, kim dinler?"... Aradan iki yıla yakın bir zaman geçtikten sonra, hem de göreve başladığının ilk günlerinde ilgili bakandan bunları duymak, bizim gibi elinde "temenni" ve "dua"dan başka imkanı olmayanları tabiî ki, memnun eder...
"SAĞLIK FONU"
Ozaman da ifade etmiştim: "Sağlık Bakanlığı"nın bir adı da "Sosyal Yardım Bakanlığı"dır. "Sıhhat", hemen arkasından da "İçtimaî Muavenet"... Kurulurken bu adla kurulmuş... Düşünmek gerek, "Niçin İçtimaî Muavenet Bakanlığı denilmiş?" diye.
1960'larda "sağlık hizmetleri" konusunda "sosyalizasyon" diye bir moda teklif ortaya atılmıştı. Adına "sosyalizasyon" mu denirdi; daha sevimli bir kelime mi bulunurdu; ne yapılacaksa yapılsaydı da, insanımız "muayene", "tahlil", "tedavi" deyince "parasızlık" kabusuyla bunalmasaydı.
Hastane kapıları içler acısı... Türk insanı bu muamelelere müstahak değildir. Vergisini bir ibadet şuuru ile vermesini istediğimiz, gerektiğinde cepheye süreceğimiz bu insanlar, hastalandıklarında kendilerini "sokak"ta hissetmemelidirler.
Son yıllarda bazı önemli konularda "fon"lar kuruluyor. İyi de oluyor. İmkânı iyi olanlardan alınan paralar, imkânı az olanlara aktarılıyor.
Sağlık Bakanlığı dışında hiçbir bakanlığın adında "sosyal yardım" imajı yok. Öyleyse bu "fon"lar önce "sağlık hizmetleri" için kurulsaydı... Kurulsaydı da, Türk insanı hastalandığında kendisini "devlet baba"nın elinde hissetseydi...
Sayın Akarcalı'yı "Sağlık Fonu" yaklaşımından dolayı kutluyorum. "Fakir Fukara Fonu" denilen imkânla şüphesiz "sağlık yardımı" da yapılıyor. Bu doğru... Ama Allah aşkına, münhasıran bu iş için hazırlanan bir resmî imkân, insanımızın yanında olmalıdır. Hastasına saygısı olmayan milletin, kendisine de saygısı yok demektir.
"SİGARA TAHDİDİ"
Yeni bakanın bir güzel yaklaşımı da "sigara tahdidi" üzerine.. Sigaranın tehlikesi nereden geliyor?.. Önce ihtiva ettiği zehirden... Sonra da bir "tehlike" olarak görülmemesinden... Sigaradan hiç kimse "verem" mikrobundan, "kanser" virüsünden kaçar gibi kaçmıyor. Zira sigarayı tehlike olarak görmüyor. İşte asıl tehlikesi buradan geliyor.
Son araştırmalar, sigaranın nasıl sinsi bir düşman olduğunu ortaya çıkarmış... Bütün uyarıcı ve uyuşturucular arasında en fazla ölüme sebep olan da sigara imiş.. Tehlikenin asıl korkunç yanı ise sigara içmediği halde, dumanını teneffüs etmek zorunda kalan kimsenin de zehirden payını alması... Düşününüz, sigara içmeyeceksiniz; canınızı dişinize takıp delikanlı oğlunuzun sigaraya alışmasını önlemeyi başaracaksınız; buna rağmen sigaraya bağlı hastalıklardan siz de payınızı alacaksınız... Bir otobüstesiniz. Karınız-kızınız, üç-beş aylık bebeğiniz hiç tanımadığınız adamların ağzından-burnundan savrulan dumanları teneffüs edecek, üstelik zehirlenecek. Yani "sigara içme hürriyeti" var da, içmeme hürriyeti yok... Hiçbir hukuk ve mantık, başkasının sıhhatine zarar vererek keyiflenmeyi "meşru" ve “ahlâkî” saymaz...
İmdat yeni bakanımızda...