“Servet kana benzer. Damarda dolaştığı müddetçe bünyeyi besler." 5. halife kabul edilen Ömer b.Abdülaziz'in bu kitaplık çaptaki sözü, üretim-tüketim ve dağıtım başta olmak üzere iktisat ilminin cümle konularını bir çırpıda özetleyen hikemî bir tesbit... Önümüze çıkan her konuda "-Acaba İslâmiyet'in görüşü nedir?" diye sormaz mıyız? İşte İslâmiyet'in ekonomi-toplum münasebeti konusundaki görüşü... Servet kana benzer. Vücudu ancak damarda dolaştığı müddetçe besler. Kendi mecrasında iken hayatî bir kıymet ve nimet olan kan, mecrasından, yani damardan çıktığı zaman sevimsiz bir hale geliverir.
Birçok âyet, hadîs ve ilâhî hikmetin sihirli özeti olan bu ifade, iktisadî işleyişe kesin bir mi'yardır. Her türlü iktisadî fenomeni, işleyiş ve uygulamayı bu mi'yara vurun. Kendi tabiî mecrasında ise bırakın yürüsün, sosyal bünyeyi besleyecektir. Kan damardan çıkmışsa, varoluş hikmet ve istikametinden kopmuştur. Müdahale edilmeli, yırtık yaman malı, çıkış ve sapma önlenmelidir.
SERVETİN DOLAŞMASI
Her türlü tabiî-maddî imkânın en iyi değerlendirilmesi ''kanın damarda" cereyan etmesidir. Aksi ise kanın damardan çıkması... "Üretim"deki bu tabiî-ilâhî mi'yar, "tüketim" ve "dağıtım" için de aynıdır. Millî gelirin "fert-kamu" dengesini bozmadan âdil dağıtımı, kanın damarda dolaşmasıdır. Aksi ise tabiî mecrasından sapması... İktisat ilminin "üretim-tüketim" denilen en tabiî tezahürlerine ait bu değerlendirmeyi, ekonominin diğer ana ve detay konularına da teşmil edebilirsiniz. Mal-mülk ve servetin "tebzir" ve "israf" ölçüsünde savurganca veya "taktir" ölçüsünde cimrice kullanılması, tabiî gidişten sapmadır. Her türlü "haksız kazanç", "haksız iktisap" da öyle». Dolaylı-dolaysız rüşvet ve çeşitleri, malın ayıbını gizlemek, alışverişte haram ve hileli yollara başvurmak gibi bütün yanlış yollar bu cümleden... Ve "servetin belli ellerde dolaşan bir devlet haline gelmesi (Haşr: 7)..." O da kanın damardan dışarıda cereyanı...
Bütün bu ekonomik şekavetlerin sebebi, mucizevî bir i'cazla yine Kur'ân-ı Kerîm'de belirtiliyor: "-İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı" (Rûm: 41); "-İnsanoğlu (üretim kusuru sebebiyle) zulüm: (dağıtımda haksızlık yapmak suretiyle) nankörlük içerisindedir" (İbrahim: 34)…
Kurtubî (9/367) ve Ebussuud (5/48) tefsirlerinde bu "üretim kusuru" ve "dağıtımda haksızlık" hadisesi orijinal bir üslûpla izah ediliyor. O çağda... Kur'ânî bir mucize olarak... (Dr. F.Demir: İslâm Hukukunda Mülkiyet ve Servet Dağılımı, s. 270 vd., Diy. İşi. Başk. Y. Ank. 1986).
ZULÜM VE NANKÖRLÜK
İnsanoğlu tabiat ve hilkate aykırı fiilleri sebebiyle çok çekti... Kapitalizmin servet biriktirme, komünizmin ideolojik ihtiras uğruna döktüğü kan ve gözyaşlarının temelinde, Kur'ânî ifade ile işte bu "zulüm" ve "nankörlük" var. Allah -hâşâ- yalan söyler mi?..
İktisadî zaaf ve şekavetler, bugün ülkelerin baş meselesi. Ülkemizin de... Kaynak yetersizliği, millî gelirin tevziinde adaletsizlik ve bunların uzantısı olan iktisadî-siyasî-sosyal sıkıntılar. Yani kanın damarda değil, başka mecralarda dolaşması. Bunun sonucu olarak damar tıkanıklıkları, kalp sıkışmaları ve krizleri... Atalar bir güzel söz daha bırakmışlar: "Akacak kan damarda durmaz" demişler, işte bir sebep-sonuç daha...
Her şeyi "Batı "da ve dışarıda ararız. İslâmiyet bizim için kaçınılmaz dünya görüşü. Necatı hep "Şark" ve "Garp"ta arayacağımıza, dönüp bir de kendimize baksak... Daha neler bulacağız...