“Kader" ve "Kazâ" kulu mazur gösteren bir tecelli olamaz. İlâhî takdirin, kulun fiiline bağlı olmayan hikmetleri bulunsa da...
İslâm milletlerinin bugün içinde bulundukları müzmahil durum, "takdir-i ilâhi" şemsiyesine sığınmayı asla meşru kılmaz. İslâm'ın cihanşümul mesajını Kızılderili-karaderili dünyanın her köşesine tebliğ ile muvazzaf Müslümanlar’ın eski dünyadan -yeni dünyaya perişanlıkları, darmadağınıklıklarının dünyevî vebalidir. Ahiretteki sorumlulukları ise herhalde daha vahim olacaktır.
Müslüman milletlerin Filistin'den Kara Afrika'ya durumları, İslâmiyet'in ekmel din oluşuna ters bir tecellîdir. Osmanlı'nın "emn" ve "ümran" medeniyetinin enkazı üzerinde ortaya çıkan 40 ayrı çadır devletinin horoz döğüşü gibi birbirlerine efelenmeleri, bu ibtidailiğin sonucudur. Silâh tüccarı devletlerin yegâne pazarı bu bölge ise, buna vebalin de ötesinde bir sıfat bulmak lâzım... İnsan öldüren bu silâhların hele bir de Müslüman'dan-Müslüman'a çevrildiği düşünülürse...
Güneşin doğuşu, karanlığın en koyu noktasından sonra başlar. Karanlık, bir bakıma ışığa müjdedir. İslâm âleminin en karanlık günlerinde İkbal ve Akif’in verdiği kurtuluş müjdeleri, Türk milletinin silkiniş ve ardından istiklâl vakıasını getirdi. Bölgemiz açısından içinde bulunduğumuz dağınık günlere müjde olacak bir kıpırdanış görüyoruz: Filistin uyanışı... Filistin'de bir diriliş, Filistin'de bir silkiniş, Filistin'de bir "Artık yeter!.." deyiş görüyoruz... Gözlerini esir kamplarında açmış; "hürriyet" nimetini görüp-tatmamış önünde durulamaz bir sel, "-Bizim de diyeceklerimiz var!.." diyor.
Bakalım İsrailoğulları'nın "Arz-ı Mev'ud" hayali ve "Cevher Kavim" efsanesi bu selin önünde ne kadar duracak?..
İsrailoğulları bir rüya görmüşlerdir. Gerçekleşmesi muhal olan o rüyayı şöyle yorumlarlar: "-Bizim rüyalarımızın kanatları vardır. Sınır tanımazlar. Yehova'nın Eski Ahit'te vadettiği Nil'den-Fırat'a bütün bölgeler, Yahudi kolonizasyonuna açılmalıdır."
GAP Projesi ile canlandırmaya çalıştığımız bölge, bütünüyle Harran Ovası ve Harran Medeniyeti'nin yeşerdiği topraklar bu rüyanın içindedir. Güneydoğu bölgemizde kaynatılmaya çalışılan dışarıdan kaynaklı fitne kazanının körükleyicileri arasında kimlerle beraber kimlerin de bulunduğu, böylece bir daha anlaşılıyor...
Bütün dünyada "Milliyetçilik" ve dine bağlılığı yıkmak için "mutlu azınlık"lar, azınlık lobileri oluşturan İsrailoğulları zaten gördükleri rüya ile kanatlanmışlar; "Fuhuş sektörü" başta olmak üzere kurdukları ahlâksızlık kolonisi ile bütün dünyaya hâkim olmuşlardır, öğünmek mümkünse, bununla öğünebilirler... Ama bakalım nereye kadar?..
Filistin'deki sessiz uyanışın altında en modern silâhları teslim alacak bir potansiyel görülüyor... Gandi'nin silâhsız zaferi gibi, bu uyanış İslâm âleminin intibahına vesile olursa, güneşi müjdeleyen karanlık bir daha aralanacaktır.
Filistin Kurtuluş Teşkilâtı Ankara Temsilcisi Ebu Firaz'ın bir kahırlanışını hatırlıyoruz. Bu kahırlı dileğinde Firaz şöyle diyordu: "-Ülkemizde şehidimizi gömmek için bir karış toprak verin bize!.."
Aynen böyle diyordu... Ne denir? Şehidi olmayan millet millet değildir. Şehidi-şûhedası olanın, tez zamanda vatanı, istiklali de olur.
Filistin uyanışında, İslâm âleminin kaderini değiştirecek bir yeni dirilişin tohumları saklı... Göreceksiniz...