Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
BAYRAMLARIN ÖNEMİ - 29 Haziran 1984

Çocukluk günlerimizin bay­ramlarını hatırlarız. Arkamızda dağ gibi büyükler olurdu. Aile büyükleri biraz da korkarak sevdiğimiz baba; bizi dizine oturtan, ok­şayan, koklayan, cebimize harçlık koyan nur-yüzlü bü­yükbaba; bizi emdiren-çimdiren çilekeş anne; ağzı dualı büyükanne; baba yansı amcalar, dayılar, anne şef­katli teyzeler, halalar, bas­tıkları yerden ateş çıkartan ağabeyler, ablalar ve bay­ramdır diye eli öpülen diğer büyükler.

Bayram deyince önce onlar akla gelmiyor mu? Bayram­dır diye elbiseleri gibi tavır­ları da değişen, yenilenen, te­mizlenen büyükler.

Hayat yürüyor. Şimdi o nur-yüzlüler, ağzı dualılar yerinde biz varız!

Dünkü bayramlarla bu­günküleri bir karşılaştırınız! Dünküler daha manalı, ma­neviyatlı, daha renkli, daha içten değil miydi?

Geçen yıl Ayaş'ın "İL­HAN" Köyü'nde bayramlar­dan bir bayram yaşadık. Köy, daha arefeden bayram havasına girdi. Her gün er­kenden domates tarlalarına, üzüm bağlarına dağılan köy­lü o gün ya hiç çıkmadı veya eve erken döndü. Kılıkların­da, kıyafetlerinde bir deği­şiklik başladı. Çocuklar, gençler, olgunlar, yaşlılar, toz-topraklarını üzerlerinden attılar... Küçük kızların saç­ları tarandı, pelik-pelik örül­dü, bayramlıkları ve güzel kokularıyla sokaklara dökülmeye, sokakları renklendir­meye başladılar.

Arefe akşamı cami daha bir kalabalıklaştı. Her gün gözü sadece tarlasını-tezeğini gören yorgun insancıklar, birbirlerini daha bir görme­ye, hâl-hatır sormaya itina gösterdiler.

Bayram sabahı alacaka­ranlıktan itibaren cami her yaştan İlhanlılarla doldu. İl­hanlı olup da Ayaş'ta, An­kara'da çalışanlar da bayram namazını köy camiinde kıl­maya ayrı bir ihtimam gösterdiler. Ak-pak örtülü ha­nımlar ise tül ile örtülü mahfelde yer aldılar.

Nur-yüzlü hoca, koca köyü karşısında görünce, bir yıllık birikimin verdiği salâbetle, İlhanlı'yı âdeta "ASR-I SAADET "e götürdü. Fırsatı öyle bir değerlendirdi ki, söy­ledikleri İlhanlı'ya sadece bir bayram değil, bir yıl değil, bir ömür yeterdi

Namazdan sonra cami önünde bayramlaşma başla­dı. Köyün büyüğü olan ho­cayı ilk bayramlayan bir yaş­lı oldu. Diğerleri onu takibetti, önce yaşlılar, sonra genç­ler ve çocuklar... Hoca ile her bayramlaşan, sıra ile onun sağında yer aldı. Sonunda köyün sokaklarına kadar kıvrıla-kıvrıla öyle bir dizildi­ler ki, en sondaki de işini bitirip yerini aldığında bütün köylü birbiriyle bayramlaşmış oldu.

Bu biteviye dizilişle ortaya çıkan rengârenk manzara ni­çin ve nasıl filme alınıp da dünya televizyonlarınca ka­pışılmadı, hâlâ düşünür, şa­şarım.

O kıyafetler, sadece el-öpme değil, omuzu omuza vura­rak kucaklaşmalar, yaşa ve başa göre değişik iltifat, üs­lûp ve tavırlar.

İş bununla bitse iyi... Bay­ramlaşmadan sonra kimse evine dağılmadı. Büyükler başta, o kalabalık ağır-ağır "KÖY KONAĞI"na intikal etti. Taş merdivenlerden çı­lan bu iki katlı yapı ne be­reketli bir konakmış!.. Mastapalara ve yerlere oturan kalabalık, kapıdan nasıl sığ­dığını bir türlü anlayamadı­ğım koca bakır siniler etrafı­na dizilip evlerden yağan ge­leneksel bayram yemekleriyle doyuruldular.

Tanıştırma şurasında "İH­TİYARLAR    HEYETİ”, "GENÇLER HEY'ETİ" diye lâflar duydum... Meğer bu tarihî köyde bu adla, iki hey'et varmış. İhtiyarlar ko­nağı ayrı, gençler konağı ay­rı. İhtiyarlar kendi araların­da fırsat buldukça biraraya gelirken, gençler de zaman-zaman an'anevî oyunlar, eğ­lenceler tertip ederlermiş. Köyün asayişini, her yaş grubunun disiplinini bu hey'etler sağlarlarmış.

Köyde karakol yok. Kara­kolluk bir olayı hatırlayan da yok...

İlhan'ın bayram geleneği bugün kaç köyümüzde kaldı bilmiyorum ama, yarın İl­han'da ve daha nice İlhan­lar'da bir bayram daha yaşa­nacak. 7'den 70'e herkes bay­ram sevincini, maneviyatını, kudsiyetini iliklerinde duya­cak. 1400 yıldır, 1400 Rama­zan'ı, 1400 Kurban'ı hep böyle yaşadık.

Dünkü büyükler, dünkü nur-yuzlüler bugün çok değil. Bayram geleneği ise, her şeye rağmen çok şükür yaşıyor.

Bu bayramlar, cumalar, bu toplu manevi şuur olmasa, bugünlere gelebilirmiydik sanırsınız? Dunden-bugüne devam eden gelenekler, bizi yarınlara hazırlayan bağ­lardır.

Yarınki bayrama bir de bu 'gözle bakınız...