Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
HANGİ İRTİCA? - 18 Mart 1988

“İslâmiyet" gibi cihanşümul bir ilâhî müessesenin siyası ve ideolojik maksatlara âlet edilmesini kimse tas­vip etmez. İslâmiyet şu veya bu "hanedandın; şu veya bu görüşün binek taşı değildir. Aksi, İslâmiyet'in haşa bir zümre, grup, bölge dini olması demektir ki, İs­lâmiyet'in temel esprisine terstir. O halde hiç kimse İs­lâmiyet'e duyduğu sevgiyi, ona getirdiği şahsî yorumu "İslâmiyet sadece budur" diye takdim etmemeli...

Bu, madalyonun bir yanı... Bir de öteki yüzü vardır ki, oda yanlış... "Devlet, laiklik, ilerilik, çağdaşlık sa­dece benim hakkım" anlayışı... O da yukarıdaki ka­dar, ondan da ileri bir önünü görmezlik...

Birbirine zıt gibi görünen bu sığlık, aslında temel ve hedefi aynı iki kardeş, ikiz kardeş...

Her iki anlayışa göre sadece kendi düşüncesindekilere hayat hakkı vardır. Sözgelişi, "laiklik" diyorsa, sa­dece onun hakkıdır. Laiklik hatırına herkes ona taham­mül eder de, laikliği kimselere bırakmayan o, kendine baş sallamayan hiç kimseye tahammül edemez. Aslın­da "laik" oluşu da bir "moda"dır. İstiklâl mücadele­mizde İngiliz hayranı "monşer"; kurtuluştan sonra, istiklâl için kan dökenleri sollayıp öneçıkan bağnaz dev­letçi; sonradan ise "devlet"i yıkmaya çalışanlara arka çıkan bir "devrimci" taslağı olduğu gibi... Yarın bir baş­ka moda çıksın, hiç şüpheniz olmasın, onun elinden "devlet"i de, "laiklik"i de biz kurtaracağız...

Bizde kaç 40 yıldır yapılan yanlış, herkesin kendi ka­fasındakini tek doğru sanıp ulu orta atışlar yap­masıdır. Böylece hedef büyümüş; ilgili ilgisiz birçok ter­temiz nasıye "irtica" sağnağının altına çekilmiş; doğ­rularla yanlışlar birbirine karışmıştır. Bu alabora içe­risinde kimin haklı, kimin haksız olduğunu seçmek ar­tık zorlaşmıştır.

Bu sütunu okuyanlar bilirler. Bu mukabil yanlışlar­dan hep şikâyet etmişizdir. "Devlet adına yapılan ko­nuşmalarda üslûba iyi dikkat edilmelidir" demişizdir. "İrtica ile mücadele edeceğim derken, dinine devletine bağlı sade mü'min vatandaşın rencide edilmesi"nin yanlışlığına dikkat çekimsizdir. "Asıl maksadı devleti yıpratmak olanlardan dini kalkan yapmak isteyen üç-beş kişi varsa, hedefi büyütmek işte asıl onların işine yarar" diye hayıflanmışızdır. "Okullardaki din derslerini; Kur'ân kurslarını ve orada okutulanları; vatan­daşın camilere her yıl artan rağbet ve tehacümünü; okullarda, devlet dairelerinde ve işyerlerinde çalışan­ların cuma namazı kılma arzularım karşınıza alırsanız: 'Bu memlekette cuma namazı kılınmaz' diyenler hak­lı çıkmaz mı?" diye sormuşuzdur.

Bu hatalar on yıllardır yapılıyor. "Hacı hoca takımı" diye en yetkili ağızlara kadar gevilip örselenen vatanperver din görevlileri ve sade mü'min vatandaş bun­lara bakıp devletine küsmüyorsa, bu onların "devlet "e olan bünyeleşmiş, gelenekli bağlılığındandır.

"İrtica" ile mücadele (!)den önce "neyin irtica" ol­duğuna karar verilmelidir... "Din-devlet-laiklik" mü­nasebetleri artık vuzuha kavuşturulmalı, bulanık su­da avlanmak isteyenlere fırsat verilmemelidir...