“İslâmiyet" gibi cihanşümul bir ilâhî müessesenin siyası ve ideolojik maksatlara âlet edilmesini kimse tasvip etmez. İslâmiyet şu veya bu "hanedandın; şu veya bu görüşün binek taşı değildir. Aksi, İslâmiyet'in haşa bir zümre, grup, bölge dini olması demektir ki, İslâmiyet'in temel esprisine terstir. O halde hiç kimse İslâmiyet'e duyduğu sevgiyi, ona getirdiği şahsî yorumu "İslâmiyet sadece budur" diye takdim etmemeli...
Bu, madalyonun bir yanı... Bir de öteki yüzü vardır ki, oda yanlış... "Devlet, laiklik, ilerilik, çağdaşlık sadece benim hakkım" anlayışı... O da yukarıdaki kadar, ondan da ileri bir önünü görmezlik...
Birbirine zıt gibi görünen bu sığlık, aslında temel ve hedefi aynı iki kardeş, ikiz kardeş...
Her iki anlayışa göre sadece kendi düşüncesindekilere hayat hakkı vardır. Sözgelişi, "laiklik" diyorsa, sadece onun hakkıdır. Laiklik hatırına herkes ona tahammül eder de, laikliği kimselere bırakmayan o, kendine baş sallamayan hiç kimseye tahammül edemez. Aslında "laik" oluşu da bir "moda"dır. İstiklâl mücadelemizde İngiliz hayranı "monşer"; kurtuluştan sonra, istiklâl için kan dökenleri sollayıp öneçıkan bağnaz devletçi; sonradan ise "devlet"i yıkmaya çalışanlara arka çıkan bir "devrimci" taslağı olduğu gibi... Yarın bir başka moda çıksın, hiç şüpheniz olmasın, onun elinden "devlet"i de, "laiklik"i de biz kurtaracağız...
Bizde kaç 40 yıldır yapılan yanlış, herkesin kendi kafasındakini tek doğru sanıp ulu orta atışlar yapmasıdır. Böylece hedef büyümüş; ilgili ilgisiz birçok tertemiz nasıye "irtica" sağnağının altına çekilmiş; doğrularla yanlışlar birbirine karışmıştır. Bu alabora içerisinde kimin haklı, kimin haksız olduğunu seçmek artık zorlaşmıştır.
Bu sütunu okuyanlar bilirler. Bu mukabil yanlışlardan hep şikâyet etmişizdir. "Devlet adına yapılan konuşmalarda üslûba iyi dikkat edilmelidir" demişizdir. "İrtica ile mücadele edeceğim derken, dinine devletine bağlı sade mü'min vatandaşın rencide edilmesi"nin yanlışlığına dikkat çekimsizdir. "Asıl maksadı devleti yıpratmak olanlardan dini kalkan yapmak isteyen üç-beş kişi varsa, hedefi büyütmek işte asıl onların işine yarar" diye hayıflanmışızdır. "Okullardaki din derslerini; Kur'ân kurslarını ve orada okutulanları; vatandaşın camilere her yıl artan rağbet ve tehacümünü; okullarda, devlet dairelerinde ve işyerlerinde çalışanların cuma namazı kılma arzularım karşınıza alırsanız: 'Bu memlekette cuma namazı kılınmaz' diyenler haklı çıkmaz mı?" diye sormuşuzdur.
Bu hatalar on yıllardır yapılıyor. "Hacı hoca takımı" diye en yetkili ağızlara kadar gevilip örselenen vatanperver din görevlileri ve sade mü'min vatandaş bunlara bakıp devletine küsmüyorsa, bu onların "devlet "e olan bünyeleşmiş, gelenekli bağlılığındandır.
"İrtica" ile mücadele (!)den önce "neyin irtica" olduğuna karar verilmelidir... "Din-devlet-laiklik" münasebetleri artık vuzuha kavuşturulmalı, bulanık suda avlanmak isteyenlere fırsat verilmemelidir...