“Enflasyon” dedik, "pahalılık" dedik, fakat çok şükür bir bayram daha yaşadık, uğurladık...
Büyük Mevlânâ'mızın bir güzel sözü var: "Şükr-i ni’met ni'metet efzûn kuned/Küfr-i ân ni'met zi dest birun kuned" der. Yani "Nimete şükür nimeti artırır/Küfrân-ı nimet ise onu elden çıkarır."
Sa'dî Şirazî de aynı mealde şöyle demiş: "Allah'a minnet ve itaat, O'na yakınlığı sağlar. Elde bulunan nimete şükretmek ise nimeti artırır."
Böylesine güzel tesbitler, büyük tecrübelerin eseri olmalı... Etrafımızda hep görmez miyiz: Küfran-ı nimet içerisindeki birileri, halinden şikâyet ede ede gider kafasını bir yerlere vurur. Kendine de yazık eder, yakınlarına da... Mütevekkil, müteemmin niceleri ise elindekine şükrede ede mesafe alır, yürür, büyür.
ANADOLU İNSANI Kİ!
Anadolu insanı bir mütevekkil, müteemmin, sabırlı insan... Onu ne enflasyon ve pahalılık, ne büyükler arasındaki siyasî sertlikler şükür ve tevazuundan koparabildi. Teravih cemaatları her yıldan daha çok, şükür duaları, her zamankinden daha muhlis, daha has ve samimi idi.
Kimbilir, belki de ateş içerisindeki konu-komşuya baktı da haline şükretti. Ramazan, kandil, bayram demeden yıllardır en çirkin silâhlarla birbirinin üzerine saldıran "Habil-Kabil" kavgalarına... "Ramazan", "Kandil", "Bayram" nedir artık unutanlara... Allah adına (!) Allah'a isyan edenlere... Doğrusu da isyan yerine şükür değil mi? Kocatepe'de "Kadir" kandili bu yıl 50 bini aşan bir cemaat-ı kübra ile yaşandı. Kadir müjdesine ermek ve o nimete şükretmek için C.Hakk'a yapılan iltica ve tazarrûda Müslüman-Türk insanının kendi iç sıkıntıları değil, henüz rüşde ermemiş akılsız komşuların bu akılsızlıklarının ıslahı, duası vardı. Anadolu insanı işte.. Hayatı hep bu diğergâmlıkla geçmiş. Yemen, Filistin demiş ömür tüketmiş. Trakya ve Balkanlar demiş; tarlasını-tapanını bırakmış, gidip-bekçilik etmiş... Hayatına, dünyasına belki yazık etmiş, fakat Peygamber müjdeli millet olmanın icabını işlemiş... İşte bugün yaptığı, yapmak istediği de bu... Hiç olmazsa kandil duası ile...
BAYRAM HEPİMİZİN
Bir âyet-i kerîme var: Mü'minleri, üstüste gelerek binayı oluşturan tuğlalara benzetir. "-Öyle olun…" mânâsına... Bir de hadîs-i şerîf. Onda da mü'minler bir vücudun azalarına benzetilir. "Biri ağrırsa diğerleri de bundan rahatsız olur" denilir.
Bayramın bir esprisi olmalı değil mi? Bayram bir toplu sürür, toplu tezahür olursa bayramdır. Yoksa deliye her gün bayram. Anadolu insanının dönüp kendine bakamaması; kendinden yana şükür dolu burukluğunun sebebi bu idi... Sınırlarımızın hemen gerisinde Neron'u, Caton'u çatlatan akılsızlıklar oluyordu. Müslüman'dan Müslüman'a... Lübnan cephesi öyle, Filistin cenahı öyle, Afganistan yarası öyle idi... Kaynıyor ve kanıyordu...
Batı Trakya Türkü'ndeki sessizlik belki de acısını sınır-komşu Balkan Türklüğü'nün acısı ile unutmasındandı. Doğu ve Batı Türkistan'dan ise her zamanki gibi haberimiz yoktu.
Bayramı böyle uğurladık. Halimize şükrederek.