Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
"HÂKlM'ÜL-HAREMEYN" Mİ, "HÂDÎM'ÜLHAREMEYN" Mİ? - 8 Temmuz 1988

Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi ile İslâm Üniversite­leri Birliği'nce ortaklaşa düzenlenen "1. Millet­lerarası Hac ve Mukaddes Beldeler Konferansı", 28-30 Haziran günlerinde İstanbul'da yapıldı.

18'i yabancı 73 bilim adamı ve azmanın katıldığı konferansta 10 tebliğ sunuldu, yorumlandı ve tartışıl­dı. Diyanet İşleri Başkanı Doç. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu, Marmara Ü.Rektörü Prof. Dr. Orhan Oğuz. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Tuğ ve İslâm Üniversiteler Birliği Başkanı Prof. Dr. Adülmuhsin et-Türkî'nin açılış konuşmalarıyla başlayan konferansta, sanıyorum bir konuda "icma" hasıl oldu: "Haremeyn" ve çevresinde fitne-fesat ve terör çıka­rılmaması konusunda... Kitap ve sünnet'te zaten ya­sak olan bu gibi fiilî durumlar, konferansa katılanlarca bl’ittifak kınandı, "icma' hâsıl oldu" sözümüz bu "it­tifak"ı ifade için... Prof. Dr. Ali Osman Koçkuzu'nun, "Konferansta keşke İran temsilcisi de bulunsaydı da, bu ittifakı görse ve dinleseydi" temennisi üzerinde bi­le ittifak vardı. İslâm ülkeleri bilim adamlarının bu ittihad ve ittifakı inşallah siyaset ve devlet adamlarına "örnek" olur.

HAC BİR GÖSTERİ MİDİR?

Doç. Dr. Hayrettin Karaman tarafından sunulan ilk tebliğde haccın bir "ibadet" mi, yoksa "siyasî-içtimai-iktisadî" bir faaliyet mi olduğu tartı­şıldı. H.Karaman Hoca, muhît fıkıh bilgisiyle haccın siyasî-içtimaî-iktisadî hikmetleri bulunsa da, evvelemirde şahsî bir "ibadet" olduğunu vurguladı. "-Siyasî maksat hasıl olmayacaksa, hac da olmamalı" yahut, "Haccın ibadet kısmı ile siyası ve dünyevî faydası ça­tışırsa, ikincisi tercih edilmeli" gibi maksatlı yönlen­dirmelere "Kitab" ve "Sünnet"ten muknî cevaplar verdi.

Doç. Dr. Cahit Baltacı "Osmanlıların Haremeyne Hizmetleri ve Bu Maksada Kurdukları Vakıflar" adlı tebliği; Doç Dr. Mehmet Erkal ise "Hac Emirliği" ko­nulu bildirisiyle Suudlu Rektör et-Türkî'nin Suud İda­resi öncesinde "Haremeyn"in asayiş ve emniyetini ye­ren cümlelerine cevap verdiler. Aynı konuda A.O.Koçkuzu'nun "-Bu cümleler Medine müdafaasında, Kût'ül-Amâre'de, Filistin ve Yemen'de şehid düşenle­rin ruhlarını taciz eder" şeklindeki duygulu ve sitemli cümleleri ise "et-Turkî"nin, sözlerini tavzih etmesini sağladı.

BİR MİLLİ VAZİFE

Mısır El-Ezher Şeyhi Salâh Ebû İsmail'in siyasî bir gayret sonucu mu, yoksa tarih bilgisinin noksan­lığından mı anlaşılamayan bir yaklaşımı, salonda hay­ret ve tepkiye yol açtı. "Ben tarihçiyim" diyen Mısırlı şeyh, meğer Yavuz Sultan Selim'in "Hâdim'ül-Haremeyen" sıfatını hiç duymamış. Biraz da "Hilâfet"in Mısır'dan-İstanbul'a taşınmasına tepki kokan bu yaklaşıma, Erciyes Ü.İlâhiyat Fakültesi öğretim üye­si Prof. Dr. Ahmet Uğur, bir tarihî belge ile karşı çık­tı.

Belgede Yavuz Selim'in "Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'nin süpürgeciliğini nasibetmesi için CHakk'a dua ettiği"; minberde kendisinden "Hâkim'ül-Haremeyn" sıfatı ile sözedilmesi üzerine, kemâl-i edeb, fakat şiddetle müdahale ettiği ve "Hâdim'ül-Haremeyen" sıfatına talip olduğa belirti­liyordu. Sayın Uğur'un bu ilmî çıkışı "millî bir vazi­fe"nin ifası oldu ve salondaki tepkiyi yatıştırdı.

Dr. Baltacı'nın "İslâm tarih ve medeniyeti"nin ar­şivlere dayanılarak, yeniden yazılması teklifi gerçek­leşirse, konferans gayesine ulaşacak; Haremeyn hizme­tinde bir adım daha atılacak...