Çağımızda olaylar ne kadar çabuk gelişiyor? Daha üç-beş yıl önce tarihi materyalizm ve katı komünizmin Sovyet Rusya'da resmen reddedileceği söylense kim inanırdı? İşte şimdi bu "inanılmaz''ın ucu göründü: Sovyet televizyonu, hem de görüntü ve belgelerle "ateizm"i, yâni, Sovyetler'in resmi dinsizlik politikasını red ve tenkit ediyor- Ağırlığı iktisadî refah va'di olan komünizmin resmî-iktisadî tedbirleri bir bir terkediliyor. Hayret değil mi?
Hayret de etsek, Gorbaçov'un "Glasnost" ve "Perestroika" makyajı sonuçlarını göstermeye başladı. Sovyet ekonomisinin kalıplaşmış katı prensipleri terkedilmeye başlandı. İşçilerin, çalıştıkları işyerlerinde üretim ve kalite konusunda söz ve rey sahibi olmalarından sözedilir oldu.
Marksizm ve komünizmin resmî tatbikatında "mülkiyet" yok değil mi? Hattâ Sovyet rejiminin 70 yıllık uygulamasında en temelli prensip mülkiyetin reddi idi... Marks'a göre mülkiyet, kamunun haklarının çalınması formülü idi. Şimdi sıkı durun ve Gorbaçov'un "Komünist Parti Konferansı"nda 5 bin üye önünde kullandığı cümlelere bakın:
"-Devlet ve kolhozların ellerindeki toprakları çiftçilere dağıtıp, onların malı haline getirmeliyiz. Çiftçi o toprağın tek patronu olmalıdır. Ancak bu şekilde hayat standartlarını yükseltebilir ve ziraî gıda sıkıntısını önleyebiliriz."
Bizdeki mülkiyet düşmanlarının kulakları çınlıyor mu bilmem.
Gorbaçov aynı konferansta, Sovyetler'in kadîm idare şeklini eleştirdi; insan haklarına saygı gösterileceğini vurguladı.
Yeni bayrak, açışın başka sonuçları da var. Hain ilân edilerek hapsedilen, akıl hastanelerine tıkılan veya yurt dışına kaçırtılan Sovyet yazar ve ilim adamları serbest bırakılıyor veya geri dönmeye davet ediliyor. Dahası, seçimlerde çok adaylılık ve gizlilik teklif ediliyor.
Özeti, ekonomide mülkiyet, siyasette birden çok adaylı, gizli-seçimli sistem... İnsan haklarına ve şahsiyetine saygı... Dinsizlik mecburiyetine son, dindarlığa izin... "Ee, geriye ne kaldı?" demenin zamam değil mi?
1 Temmuz 1988 Cuma günkü Tercüman'ın 2. sayfasında iki önemli konu işlendi. Biri, Cemal Aydın'ın "Komünizm Cahillere Kaldı" anonslu nefis değerlendirmesi; diğeri, ünlü Newsweek dergisinin maddeci Freud'u yargılayan haberi... Her ikisi de kesilip saklanacak tesbitleri ihtiva ediyor.
Cemal Aydın'ın değerlendirmesine göre, gerçek aydın ve düşünürler komünizme sırt dönmeye başlamışlar. Batı'da komünist partiler cahillerin eline düşmüş ve sinek avlamaya başlamışlar. Bir zamanlar dünya çapında itibar gören yazar, düşünür ve sanatçılar tarafından övgüler düzülen komünist parti hücreleri, giderek toplumdışına itilen kimselerin yuvalandıkları garip odaklara dönüşmüş... Bütün Avrupa'da komünist oylar son 10 yılda yarı yarıya gerilemiş...
Taha Akyol'un aynı konudaki makalesinde Marksizm’den dönen düşünürler ve fikirleri sıralanıyor; "Artık devrim de bitti, devrimin felsefesi de" deniyor... Totaliter ideoloji hayatın gerisinde kalınca, at gözlüklerinin, ideolojik göz ve hafızanın da cahil militanlara kaldığı izah ediliyor.
Newsweek'in Freud hakkındaki haberinde ise, bir zamanlar dünyada inkarcı rüzgârlar estiren Freud yargılanıyor. Freud'un "nevrotik" bir kişiliğe sahip olduğu belirtilen yazıda, şu ifadeye yer veriliyor:
"-Freud'un metodu, herkese nevrozdan kurtulma vaadediyordu. Herkes mutlu olacaktı. Ama hiç de öyle olmadı. Acılar ve mutsuzluklar, sadece kalıp değiştirdi."
Allah nelere kaadir değil?.. Tarihî metaryalizm ve hayalci komünizmin çöküş vetiresinde bakalım daha neler göreceğiz?..