Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
GAP PROJESİNDE MANEVİ ÜNİTE - 21 Ekim 1988

“Güneydoğu Anadolu Projesi” üzerine çok şey söylendi. Bu sebeple o konuda "yazmak" ve "okumak" herkese "cazip" gelmeyebilir. Fakat bu ya­zıda GAP olayı, değişik bir açıdan değerlendirilecektir.

Kalkınma hamlelerimizde GAP, tarihî bir hadisedir. Bütün insanlık tarihi gözönüne alındığında bakıp ge­çilemeyecek bir olay... "Süveyş Kanalı"nın açılması gi­bi, "Mezopotamya vakıası" gibi adı üstünde bir me­deniyetin; "Harran medeniyeti"nin yeniden ihyası...

Her medeniyetin bir "kültür"ü vardır. Hiçbir me­deniyet "kültür"süz doğmamış; manevî, kültürel tedbiri olmadan ayakta kalamamıştır. Eski Yunan-Roma ve Bizans medeniyetlerinin akıbeti de, Emevî-Abbasi-Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin inkırazı da ay­nı sebebe dayanır. Teb'ayı birbirine rabteden manevî bağın, kültür bağının kopmasına...

"Urfa"yı "Şanlı" yapan ruh hâlâ ayaktadır ve Şanlıurfa hâlâ dipdiri bir kültür hamûlesidir. Geçmişini ve bugününü inceleyiniz: "Urfa", Osman­lı'ya ve Cumhuriyet'e hep bağlı kalmıştır. Ne "huruc", ne "isyan" Urfa'ya ayak basamamıştır. Son yıllar ka­rışıklıkları ise, "Urfa"yı teslim alamamış; onu peşine takamamıştır.

"Bugün"e gelince: Şanlıurfa bugün de "geçmiş" ile "gelecek" arasında bir "köprü" gibidir. Bunu, "Urfa"lının birçok medeniyeti tevarüs etmiş, "Şanlı" geç­mişine ve "Urfa"yı yönetenlerin basiretine borçlu­yuz. Urfa'da "devlet" bu basiretle "temsil" ediliyor. Vali Karacan, bitmez enerjisi ve eşsiz tevazuu ile "dev­let"i "millet"e indirmeyi ve sevdirmeyi başarmış. İkibinbeşyüz yerleşme biriminin her birine bir değil, bir­kaç defa ulaşmış. Bir yandan bu birimleri belli merkezlerde toplamanın kaygılarını taşırken, diğer yandan, oraların ihtiyaçlarıyla dertlenmiş. "Yol", "su", "elektrik" derken, "okul" ve "cami"yi de unutma­mış. Bu iki müesseseyi ise birbirine ters görme yanlı­şına asla düşmemiş. "Okul" da yapmış, "cami" de... Karacan okulları yanında "Vali Karacan Camii" de olmuş. Şanlı ve kadirşinas Urfalı, "din" ve "devlet" esprisini, camiine, devletini temsil edenin adını vere­rek yaşatmayı amaçlamış. Bu espriyi gören, din istismarlı-dine bühtan telkinlerin ağına düşer mi?

Gaziantep Üniversitesine bağlı Şanlıurfa İlahiyat Fakültesi, bu bölgede yeşermeye başlayan müstak­bel kalkınma hamlesine manevî-kültürel bir teminat olmaya namzettir. İlk bakışta altyapısız, acele-siyasî bir yatırım gibi gözüken İlahiyat Fakültesi, içeriden bakıldığında geç kalmamak için alelacele yapışılmış bir "çare"dir. Güneydoğu Anadolu Projesi bitirildiğinde, bölgede 10 kat artan bir nüfus sirkülasyonu ola­caktır. Ortadoğu'nun kalbi olacak bölgeye yönelecek beynelmilel fesat hareketlerine ise, manevî yapıyı tah­kim edecek tedbirlerle şimdiden hazırlıklı olmak ge­rekmektedir. İlahiyat Fakültesi, bunun için en köklü ve kalıcı çaredir.

Fakülte Dekanı Prof. Dr. Rami Ayas, bunun şuurundadır. Maddî kalkınmaya ruh ve cevher katacak ilim ordusunun heyecanını şimdiden duymaya başla­mıştır. Sayısı henüz yirmi olan öğrencilerini, manevi fâtihler olarak yetiştirmenin zor planları üzerindedir. Dirayetli vali, şuurlu belediye başkanı, gayret ve himmetli dekan tebrik ve şükrana lâyık.

Bölgenin yarınki şartları sebebiyle olay bir din öğ­retimi olayı değil, "devlet" ve "beka" olayıdır. GAP hamlesine bu manevî üniteyi de düşünüp katanlardan Allah razı olsun.


bekleyiniz...