"Alimin ölümü, âlemin ölümü demektir" hükmü ne kadar doğrudur!.. S.Ahmet Arvasî bir manevî kutuptu. Şimdi O’nun yerine bir yenisini koyabilmek, bakalım kaç on yılda, kaç yüzyılda mümkün olabilecek?
Bir insan, hayatta iken pek farkedilmiyor. Merhum Arvasi yerini boş bıraktıktan sonra daha çok farkedildi ve acısı yüreklerimize oturdu.
Arvasi niçin bu kadar kıymetli idi? "Öğretmen''di, fakat yüzbinlerce emsalinden farklı idi. Bir "yazar"dı ama benzerlerinden değişik bir çizgisi vardı. O çizgi kolayca bir çizgi değil, binlerce yıllık derinlerden süzülüp-gelen bir soylu misyonun temsilcisi idi....
TÜRK-İSLAM SENTEZİ
"İnanıyorum ki hem Türk olmak, hem Müslüman olmak, hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür" sözü, O'nun bütünleştirici üslûbudur. Millî kültürümüzün üç boyutunu böylece bulup-kucaklayan merhum, bu kanaatinin gerekçesini şöyle açıklamıştır: "Müslüman-Türk milleti ve onun devleti güçlü ise İslâm dünyası da güçlüdür. Aksi olunca, bütün Türk dünyası ile birlikte İslâm dünyası da sömürgeleşmektedir."
Arvasî merhumun emsallerinden farkı işte budur. Birçok kişi ve hücreyi karşısına alma pahasına "Türk"e ve "İslâm"a sahip çıkmış; "İslâm"ı değişmez hakikat olarak görürken, Türk milletinin İslâmiyet'e hizmet esprisini kendisine rehber olarak almıştır.
O'nun bir prensibi vardır ki, Türk milliyetçiliğini İslâm terazisinde değerlendirmede tereddüdü olanlara derstir: "-Ben bir Türk milliyetçisiyim. Sadece Türk olduğum için değil... Arap veya başka bir kavimden olsaydım yine Türk milliyetçisi olurdum. Zira, tarihte Türk milleti kadar İslâmiyet'in temel esprisini kavrayarak, onunla bütünleşmiş başka bir millet yoktur."
Merhumun ifadesini dar bir kavmiyetçilik şartlanması olarak görmek yanlıştır. Bu ulaşılması zor sentez, O'nun bütün kâinatı ihata eden derin tefekkür pınarından dökülen bir duru hamuledir. "Türk devletini yıkmak isteyenler, yalnız Türklüğe değil, İslâm'a da ihanet etmektedirler" hükmü, O'nun bu ihatasının hepimize ibret sonucudur.
SEYİT AHMET ARVASİ VAKFI
Merhum Arvasî, Hz.Peygamber'in soyundan geldiğine inanan Doğu Anadolulu soylu bir ailenin mütefekkir evlâdıdır. Kendi veciz ifadesiyle bir "Doğu Anadolu çocuğu olarak, doğup-büyüdüğü bölge etrafında döndürülmek istenen hain niyetlere ve kahpe tertiplere karşı kayıtsız kalmamış" ömrü boyunca mücadele etmiştir. Bunda da başarılı olmuştur. Bu başarıda O'nun "Seyyit" ve soylu bir aileden gelişinin olduğu kadar, "Doğu Anadolu"lu oluşunun, daha önemlisi de ufuklu boyutlu tefekkür ve şahsiyetinin rolü vardır.
O'nun için "devlet"in bütünlüğü üzerine sorumluluğu olan bütün kişi ve kurumlara bir teklifimiz var: Onun "Doğup-büyüdüğüm topraklar" dediği "Van" mihverinde bir büyük "Vakıf" veya "Enstitü" kuralım. Bu müessese etrafında S.Ahmet Arvasî'nin ve o kumaşta bilcümle "Doğu"lu ehl-i himmetin eserlerini, fikirlerini, tutumlarını gün ışığına çıkarıp-yaşatalım. Meselâ, İstiklâl Savaşı’mızda, "Arvasî ailesi" başta Doğu Anadolu eşrafının destek ve bağlılık tezahürlerini... Göreceksiniz, ne köklü, ne soylu bir iş olacak... "Doğu" ve "Güneydoğu" olayları üzerine havanda su döğme yerine tutarlı, kalıcı bir hizmet ve himmet...
Allah'ın rahmeti O'nunla olsun.