Yargıtay bir karar almış: Bu karara göre "21 yaşını dolduran kadınları kendi rızalarıyla pazarlamak" suç değilmiş... Hâkimin, elindeki kanun ne ise ona göre karar vermek zorunda olduğunu biliriz? Sözümüz ona değil...
Asıl dikkatimizi çeken şu: Bazı konularda çok dikkatli olan "basın"ımız hayrettir konunun "insanî yönü" üzerinde olsun hiç durmadı. Bir de "kadın hakları" savunucuları, bu konuda kurulan "dernek" ve "vakıf"lar... "Satılan, pazarlanan" bu kadınlar nihayet "insan"dır. Allah'ın "eşref-i mahlükat" olarak yarattığı varlık... "Ana"dır, "evlât"tır, "bacı"dır. Başımıza tâc ettiğimiz, "cennet"i ayaklarının altına serdiğimiz, "namusumuz", "ırzımız"dır.
Öyleyse, nerede "insan hakları" "kadın hakları" savunucuları?., Beyoğlu'nda "resmî karar"la birkaç köpek itlaf edildi diye sesini yükselten "koruma" dernekleri, aynı Beyoğlu'nun arka sokaklarında pazarlanan bu çağdaş köleler için aynı duyarlığı niçin göstermezler?
NEREDEN-NEREYE?
"Kadını 4 duvar arasından kurtaralım" derken, onun karanlık dehlizlerde satılıp-pazarlanması noktasına ulaşmışız... Yazık!.. "Türban"ı baş ve çenenin neresinden bağlarsak "çağdaş" olur diye araştırırken, nereden-nereye gelmişiz?
Devlet televizyonunda her gün "çok erkekli", "nikâhsız" yaşamanın renkli filmlerle özendirildiği Türkiye'de artık bunlara alışacağız... Nitekim, henüz "okul" sıralarında okuyan kız çocuğunun "kürtaj" kuyruğunda hayatını kaybetmesi üzerinde durmadık da, çocuğun "anne-baba" korkusuyla kürtaj olmak zorunda kalmasına yüklendik... Kutsal okul sıralarında gayrımeşru çocuk edinilmesi üzerindeki "anne-baba" ve "kamuoyu" baskısı kalksın dedik. Bu sınırlar kalkar, bu bağlar kopar, bu kutsallar unutulursa, ne "devlet" fikrinin, ne "vatan" mefhumunun kalacağını düşünmeden...
“İMAM-HATİP LİSELİLER GELİYOR!”
Bir gazetenin 9 Ocak 1989 tarihindeki başlığı bu idi... Son günlerde ağız birliği etmişçesine, belli bazı basın organlarında bir dinî hassasiyet, alabildiğine körükleniyor.
"Kadınların pazarlanması"na, "nikâhsız" ve "çok erkekli" yaşamaya duyarsız olan biz, bakınız bazı kutsallar konusunda ne kadar duyarlıyız imam-hatip liseleri ve öğrenci sayısı hakkında çeşitli gazetelerde, birbirini tutmayan endişeli (!) rakamlar yayınlanıyor... "İmam-hatip liseleri" ve öğrencileri hızla artıyor diye âdeta çığlıklar atılıyor.
Bir gazete de, imam-hatip lisesi mezunlarının üniversiteyi kazanma oranının diğer liselerden daha yüksek olduğundan yakındı. Yani "başarı"dan şikâyet...
Bu bir "arz-talep" konusudur. Herkes, daha iyi yetiştiren; mezunları açıkta kalmayan okulları tercih eder. İmam-hatip liselerinin üniversiteye emsallerinden daha çok öğrenci vermesi, bu okullarımızın kalite ve gücünü gösterir. Üniversiteyi kazanamayan, mezunlarına iş verilmeyen sünepe okullar olsaydı, madalya mı verecektiniz?
Hem siz "irtica" diye, "gizli din eğitimi" diye bir şeylerden yakınıp durmaz mısınız? Öyleyse, korktuğunuz şeylere deva diye "devlet"in kurduğu resmî müesseselerden ne istersiniz?
Hep merak ederim: İmam-hatip lisesi mezunları kimden daha az vatanperver imiş ki, birtakım kişiler "devlet" adına onları ikide bir yargılamaya cür'et edebiliyorlar? Sahi, bu çocuklar kimden daha az vatanperver? "Devlet" ve milletini kimden daha az sever?
"Devlet"in açtığı; yönetip-denetlediği bu güzide müesseseler ve orada okuyanlar bu nevzuhur tavırlara bakarak, "devlet"ine küsup-karşısına geçmiyorsa, inanınız bu onların, kendilerini eleştirenlerden daha "vatanperver" olmalarındandır.
Türkiye'de kavram kargaşası bitmedi... Bizi ayakta tutan değerleri yıkmaya devam ediyoruz. Hesapsızca... İşte bizim çağdaş ayıbımız!..