Türkiye'de din eğitimi, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana çeşitli safhalar geçirdi. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında imam-hatip okullarına ve ilahiyat fakültesine yer verildi Bu müesseselerden imam-hatip okulları 1932, ilahiyat fakültesi 1933 yılına kadar faaliyet gösterdi. Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun öngördüğü din eğitimi okulları bu inkıtadan sonra 1949 yılından itibaren tekrar açılmaya başlandı. 1949 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi, 1951 yılında 7 imam-hatip okulu, 1959 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü açıldı.
1931 yılına kadar ortaöğretimde, 1933 yılına kadar ilköğretimde isteğe bağlı olarak okutulan din bilgisi dersleri, ihtiyari olarak 1949 yılında ilkokullara, 1956 yılında ortaokullara, 1967 yılında liselere tekrar konuldu.
Bugün 8 ilahiyat fakültesi, 374 imam-hatip lisesi, ilk ve orta öğretimde hem de Anayasa gereği mecburî din dersleri safhasına geldik.
Millî Eğitim Bakanlığı ve Yüksek Öğretim Kurulu görev alanında yürütülen bu hizmetlere ilâve olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı kanadında da yaygın din eğitimi müesseseleri mevcut. Sayıları 3 bini aşan Kur'ân kursunda Kur'ân-ı Kerîm'in okunması ve ezberlenmesi yanında dini bilgiler, siyer ve ahlâk dersleri okutuluyor. Yaklaşık 50 bin camide yürütülen hutbe ve va'z hizmetlerin ise halkımızın din konusunda aydınlatılması maksadına müteveccih. Ayrıca her cami
görevlisi (imam-hatip, müezzin-kayyım), kendi camiinde isteyen vatandaşlara Kur'ân öğretmekle muvazzaf.
Radyo ve televizyondan yapılan dinî yayınlar da, yaygın din eğitimi cümlesinden.
Bugün çok şükür bu vüs'ate ulaşmış bulunan din eğitiminin küçük-büyük problemleri yok mudur?
DİYALOG NOKSANLIĞI
Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu ve TRT Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından kendi özel teşkilât kanunları icabı yürütülen din eğitimi hizmetlerinde akla ilk gelen problem diyalog noksanlığıdır.
İmam-hatip lisesi ve ilahiyat fakültesi mezunlarını Diyanet İşleri Başkanlığı istihdam ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı, bu okulların öğrencilerine burs veryor. İmam-hatip lisesi inşaatlarının hemen tamamı Diyanet İşleri Başkanlığı taşra teşkilâtı temsilcilerinin omuzlarında. Radyo ve televizyonu da içine alan her çeşit vasıta ile din konusunda toplumu aydınlatmak, Teşkilât Kanunu icabı Diyanet İşleri Başkanlığına ait. Hizmetleri bu kadar iç içe olan kuruluşların mevzuata dayalı ve yakın işbirliği içerisinde bulunmaları, bu kuruluşların standart metod ve hedeflere ulaşmaları, hizmetin verimi için şart.
DİĞER PROBLEMLER
Din eğitimi, okullara ve belli derslere inhisar edemez. Din, yaşanan bir olaydır. Belli derelerde verilen kuru bilgilerle değil, bütün hayata sindirilerek verilir. O halde din eğitimi, din dersleri yanında dinî şahsiyeti besleyen musiki, edebiyat, güzel san'atlar, tarih, fizik, kimya, biyoloji, astronomi gibi derslerle irtibatlı olarak verilmeli; din ve dünya ilimleri arasında köprüler kurulmalıdır. En azından dini gün ve bayramlarda dini muhtevalı filmlerle dini hayat güçlendirilmeli, dini kötüleyen, inananların dini duygularını rencide eden her türlü yayın yeniden gözden geçirilmelidir. Birinin yaptığını diğerinin bozduğu eğitim sistemi ile millî bütünlük sağlanamaz.
Eğitim mes'elesi büyük ölçüde öğretmen mes'ele-sidir. Öğretmenin ahlâkı, şahsiyeti, karakteri yanında okuttuğunu bilmesi ve yaşaması da ehemmiyetlidir. Okullarda yürütülen din ve ahlâk kültürü eğitiminin en önemli problemi, kanaatımızca branş öğretmeni noksanlığıdır.
Din eğitiminin problemleri şüphesiz, belirtilen birkaç konudan ibaret değildir, ilahiyat fakülteleri, bünyelerine uygun bir sistemle öğrenci almalıdırlar. Değişik kaynaklardan gelen, dini kültürleri farklı, bazısı istekli, bazısı isteksiz, gayri mütecanis öğrencilere standart bir eğitim yaptırılamaz. İmam-hatip liseleri ve ilahiyat fakültelerinde ders sayısı çokluğu öğrenciyi fevkalâde bunaltmaktadır. Bu okullarda lisan eğitimi ve meslek dersleri ciddi şekilde ve mutlaka tahkim edilmelidir.
İlk ve ortaokullarla liselerde okutulan din kültürü ve ahlâk dersleri ödevleri için araştırmada kaynak yokluğu sıkıntı doğurmaktadır. Kaynak bulma zorluğu sebebiyle öğrenci bazı ansiklopedilere başvuruyor, öğretmen, çoğu yabancı kaynaklı bu yanlış ansiklopedik bilgileri derste tashih etmek zorunda kalıyor.
Din eğitimi adı ile yapılan şey, milli eğitimin diğer kanatlarında da olduğu gibi "eğitim" değil, “öğretim”dir. O halde gerçek eğitim ve terbiyeye bir an önce dönülmelidir. Yeni yetişenlerini müşterek kıymet hükümlerine yönlendirmeyen, milli terbiye ile meşbu nesiller yetiştirmeyen eğitim sistemleri hedeflerine ulaşamazlar.